NN AŞ Me Nİ MA lr < ÇIK MEKTUP | Yazan: Babıâli caddesinden hergün g6- çerken durup vitrinleri bir gözden geçirmeden daha ötelere gidemem. Son günlerde gözümün önüne yeni bir sevinç vesilesi konuldu: İnsel kitabevi. Ve bunu önüme - benim gibi bütün türk münevverlerinin sevinç dolu gözlerinin önüne - koyan genç bir türk muherriri- Avni İnsel oldu. İşte sevincimin hareket noktası budur. Genç Editör: Muharrir Avni İnsel Andârö Gide'i ilkten tercüme et- mek çilesini ürkmeden ele &lan bir türk muberriri Babıâli cadde- sinde bir kitap yayma yurdu ku- tTuyor. Benim gibi genç bir türk mu- harriri için bundan daha hayırlı ne olabilir? Ve her gün Babiğli caddesinden inip çıkarken senin zevk ve itina ile süslediğin vitri- Dinin önünde, adlsrını binbir defa okuduğum kitapların, bir defa da- ha okuyarak gecikiyorum. , benim gibi genç bir türk rin bir bayrama canı gö- nülden iştirakinin ifadesinden baş ka birşey değildir. 179 Servetifünun — 9401 ADNAN YASSITEPE | Dostum, Kitap, dünyanın, altın ve bü- tün hazinelerinden daha kıymetli bir şeydir. O pestijini her hangi bir borsada kazanmaz bütün kud- reti namütenahi ve kırılmaz kuv- vetindedir. Kitap, mağaranın duvarlarını bıçakla ilk adamın kazıdığı zaman doğmuş ve en Bon insan dimağı- nın düşünmeye tahammülü olduğu müddetçe yaşıyacaktır. Bundan ötürü kitap yazanın olduğu kadar e basanın da rolü mühimdir > Dostum, Türk muharriri için Babıâlinin en lüzumlu köşesine adım âttın. Memleketimiz en canlı bir san- at anı yaşamaktadır. Yüzlerce mubarrir roman, hi- kâye, esse yazıyor. Yine yüzlerce muharrir büyük Avrupa edib mü- tefekkirlerini dilimize çevirmekte- dir. Bizim durmak istediğimiz nok- ta da budur. Tanzimattanberi çi- kagelen tercüme, adaptasiyon ve localisation'lar enilâsyonu mâlüm. Yerli esere, bükülen dudak klâ- sisizme geçti. İyi, sağlam ve 92 mütercimlerimiz parmakla sayıla- cak kadar a2. Önüne gelen tercü- me yapiyor, önüne gelen kitabı tercüme ediyor. (Meselâ: Wicky Banm, meselâ Anita Loos, meselâ Peari Buck, meselâ Georges Sime- non, meselâ Hans Dominik, meselâ Paul Morand, meselâ A.J. Oronin). Bunları «Cihan edebiyatı seçme eserler» kataloğuna koymasak da- ha iyi olur kanaatindeyim. İkinei derecedeki frenk veya başka milletten silik eserler yeri- ne, memleketimizdeki yirmi otuz sanatkârın eseri basılsa, kültür ve sanat hayatımız için daha iyi ola- caktır kanaatindeyim. w İşin ticaret tarafı kadar ciddi. yeti de var. Bu güne kadar Babi — Devamı 179 uncu sayfada — Güzel Sanatlar Akademisi M, KOREMAZOĞLU Güzel Sanatlar Akademesinin 60 ımcı yıldönümü münasibetiyle yapılan merasim ve açılan sergi bugünkü güzel sanat anlayışımızın iyi, açık bir misali oldu. Bir milletin cemiyet içinde, hattâ milletler arası üstün bir mil- let olması için, sanat, kültür başta, aranan vasıflar arasında gelir. Kül. türsüz bir millet olmadığı gibi sanatsız bir millette olamaz. İşte Güzel Sanatlar Akademe- sinde bine yakın teşhir edilen egerlerin hakikatte birer, birer de- ğerleri vardır. Yarım asrı geçen bu sanat yu- vasında, evvelâ (Sanayii Nefise) müdürü reşşam Hamdi (bey)'in teşebbüsüyle, Ticaret nazırı Raif pş. zamanında heykeltraş, resim ve Mimari öğretmeye mahsus bir (mektebi Sanayi Nefise) kurulmağa kararlaştırılmıştı. Fakat mektep ancak 1883 de Suphi pş. Ticaret nazırı iken kurulmuş ve 1884 de tedrisata başlamış oldu. Bundan gonra mektep 1887 de Ticaret Ne- zaretinden Müze müdürlüğüne bağ- lanmak üzere maarif mezaretine geçti. 1884 den 1917 ye kadar olan bu ilk devrede muhitte bir yadır- gama uyandırmasına rağmen, Re- sim ve heykel, mimeri gibi şube- lerin açılması. ihtiyaçları karşıla- mak için çalışılmıştır. Geçen de- virlerde yapılan tedrisat pek yü- zümüzü güldürecek kadar iyi ol- madı. Asıl tedrisat, ve güzel sanat- larda h&mle Cumhuriyet devrinde başlamıştır. Bir milletin güzel sanatlarde ehemmiyetini Cumhu- riyet hükümeti bilenlerdendi. İlk olarak 1926 da hükümet bu sanat müessesesiyle yakından alâkadar oldu, ve ona en yaraşacak, Aka- demi ismine lâyık bir bina olan Eski Meb'usan dairesini verdi. O günden itibaren tam manasiyle bugüne kadar olan zamana kadar — Devamı 179 uncu Sayfada —