İkonuşmalar| Şürde Ne Ah o akşam, o akşam! Ne acıklı hikâye! Ne diye Sanki kırk yıl geçti aradan! Değil mi ki kurtalmadım, kurtulamam O unutulmaz yaradan!.. Şimdi işte saçlarım apak, Başım eğik, son yoluma gidiyorum, Ve annemin matemiyle Gene öyle O küçük çocuk hıçkırarak Ağlamak istiyorum! Baba sevgisi de anne sevgisini tamamlıyan derin bir şevkat kaynağımızdır. İşte BALKONDA SAAT- LER'i kapatan son ıstıraplı hatıram; Ömrümün 8on sekiz yılını tamamile âma geçiren o büyük adam benim babam da olmasa idi yine bans bu hüzünlü ilhamı verebilirdi. Çünkü ömrünü ilme vakfetmiş bir tıp profesörü olduğu kadar, eski tarzda ve hatta son- raları yeni törzda şiirler yazan hisli bir şairdi de... İhtimal benim kendi şairliğimde bu manevi verase- tin de büyük bir tesiri vardır. BALKONDA SAATLER'in XIV numaralı son giiri: «Olaros'un hey gümüş yaylı ilâm, dinle; Hey Sminihde-Apollon, mahvolurum muhakkak, Son kehberi olmazsan bu serseri âmanın...» f(x) Bu gece bu mısralar içindeki eniule Hep babamı düşündüm, o gözleri semânın Işığına kapanmış zavallı ihtiyarı... Hey Chânier, koca şair, şu hazin talihe bak! Bir adam ki başında ilminin ziyaları Bir hâleydi, şimdi kör.. hiç görmüyor.. ne müthiş! Ama Homiros gibi babam da bir şairdi, O da işte nihayet ayni zulmete girdi, Bu kara talih ona ezelden mukaddermiş! Kadın ki hayatın en büyük manaşıdır, hiç onsuz yaşamağa tahammül edebilir mi idik? Bunun için- dir ki bütün edebiyatların en lirik sayfaları, kadını ve aşkı terennüm eden Şiirlerle doludur. Yalnız ka- (xi 4Dieu dont I'are est d'argent, dieu de Claros, &coute! O Sminth&e-Apollon, Je pörirai sans doute, sı tu ne sers de guide â cet avcugle errant.» Laveugle-Andr€ Chânier Yapmak İstedim ? | Yazan: Halid Fahri Ozansöy | dının sadece maddi ve şekil tarafını deği, ruh tara- fını sezebilmek binde bir şaire mukaddef olmuştur. Ben bu sahâda büyük iddialarla ortayg atılmış de- gilim, Ane&k bu duygularımda da mümkün olduğu kadar hislerimi billârlaştırmağa çalıştım, Bunda ne dereceye kadar muvaffak olabildim! Bilemem. Yalnız bir tek mazeretim, aamimiytimdir. Şimdi si- ze bu şiirlerimden nümuneler okuyacağım. Bunların içinden sizi. de duygularınıza cevap verecek bir iki parça çıkarsa, bukadarı da benim için büyük bir haz ve saadettir. Gölgeler içinde Gölgeler ne hoş, büküle büküle İniyor karşı yamaca ba akşam! Ben de şu kumral, şü ince kâküle Ruhumla böyle süzülüp karışsam, Gölgeler gibi büküle büküle, Bahçelerde son güller dökülüyor; Ömrümüz gibi bahar da geğici! Sevgilim, şimdi ne hazin gülüyot Şu koyu yeşil gözlerinin içi, Yeşil bir mehtap ruha dökülüyor. Bir ayrılık gecesinin hasret mısraları. Bunun ye- niliği, bir tiyatro eserinde bir telefonda vefilen ce- vaplar gibi, karşımızdakinin sözlerini nskletinemek, yalnız kendi ccvaplarımızı kaydetmektir, Okuyorum: Veda Gecesi ..Nihayet gelebildin öyle mi?.. Bu akşam da Beni üzdün doğrusu.. neyse.. otur.. yorgunsun., Ellerin ne üşümtş!,... Have soğuk, çok soğuk Değil mit.. Ne çare kış.. yağmur... kar... Bak odamda Öyle kimsesizim ki ölürdüm gelmeseydin.. Ne of, Niçin başını böyle önüne eğdin?.. Kirpiklerin yaşardı.. Nen varf.. Gizlediğin net Lâmbadan mı serpildi yüzüne bu solgunluk? Yoksa rahatsız mısınf.. sevgilim.. gözlerine Çöken bu sis, bu bulut niçin$... Karşımda mahzun Duruşundan âdeta korkuyorum... Gizleme, Söyle ıstırabını.. Ben her türlü eleme, Hattâ ölüme bile hazırım tereddütsüz... Tek sen ağlama, yavrum sen ağlama, günahtır!. Mademki teselliyi yaratan da Allahtır, Bir gül gibi solarsa günabtır bu güzel yüz! Hele bu baygın bakış böyle bulutlanırea... 177 — Servetifünun — 2491