| Sanat ve edebiyat tetkikleri Dünya edebiyatının son elli yılı 1 EDEBİYATIN UMUMİ VASIFLARI Önceden şunu haber vereyim ki Edebiyatın umumi vasıfları üze- rinde konuğurken, kısa sürmüş veya mevzii kalmış bazı noktaları atlıyacağım. Edebiyatın karakte. ristiğini belirtmek için ana çirgi- leri seçeceğim. Asıl faydalı olan bu ana çizgilerdir : 1) İlk göze çarpan vasıf, akıl ve fikrin his ve İnstinet — Grize lehine olarak itibardan düşmesi- dir. Romantizm devrinde gekâ, yalnız hiş lehine olarak feda edi- lirdi. Şimdi buna bir de grize ek- lenmiğtir. 2) His ve grize dâha büyük yer tuttuğundan bu edebiyat ek- seriya fazla gaheidir, Resliteyi an- layışta sübjektiftir. Usul mantık, aliyet, rationnel inşa, tarihçi ve zilniyetci olan felsefe mesleklerine saplandığı için birçokları tarafın- dan ihmal edilmiş, gözden düş- müştür. Bunu şöyle izahı edebiliriz ; Alman filosofu Nietzeche asırlar- danberi itibar görmüş ahlâk kıy- metlerini yıkıyor. Bergson yeni telsefesiyle zekâyı faal ve hareke- tin bir vasıtası olarak. ele alıyor ve zaman hakkındaki talâkkimizi kökünden baltalıyor. Yeni fizik, Köinat görüşümüzü yenileştiriyor; Ruhiyat şuur aleti yaşayışımıza ve bilhassa cinsi grizeye büyük bir rol veriyor. 3) Bu edebiyatta insanın gri- zesi ruhun yanında aynı irtifada yer almıştır. Ruhun sesi ne kadar duyuluyorsa, grizenin seşi o kadar işidilmektedir. Meselâ cinsi hayat, birçok memleketlerde, bilhasa Fransada yeni bir serbesti ile tasvir edilmiş tir. Cinsi münasebete sit hastalık- lar ve graşiler bile alâka ve sem- pati ile ortaya konmuştur. Denile- bilirki insanın vucudüne, fizik hayata verilen ehemmiyet çoğal- mıştır. 4) Din ve ahlâk meseleleri, sırf hayal mahsülü olan edebiyatta büyük bir yer tutmaktadır. Bu hususta evvelki devirlerden kalan iyimserlik yerine bazan hüzün ve bazanda gülümseyen bir kötüm- gerlik kaim olmuştur. Bu yeni kö- tümserlik, bu edebiyatın büyük bir kısmında göze batmaktadır. Bu mevzu üzerinde hakim olan fikirde şudur. İnsanı, adetleri ve cemiyeti islâh etmek beyhudedir; bu ümit olmadığı için bunlar ek- seriya fena tasvir edilmektedir. 6) Bu iki edebiyatta, asırların yadigârı ve mirajı olan ifade, u#- lâb, cümle inşası çok değişmiş ve gadeleşmiştir, Artık ifade ve uslâbda da, her ne pahasına olursa olsun originalitö ve garabet arat- maktadır. Meselâ Almanların ex- pregsiunnisti olan edibleri kelime- lerin harf tariflerini, bağlama edat larını, kelimelerin başına bitişen edatları sadelik olsun diye kullan- mıyorlar, ama ne demek istedik- lerini anlamak güçleşiyor. Bazı memleketlerde ise ifade ve nelübu aksine olarak yeni bir sadelik içinde berrak bir manzaraya bü- — Devamı 143 ncü sayfada — Derleyen : İhsan BORAN CHARLES BAUDELAİRE : LİMAN Hayat çekişmesinden yorulan bir ruh için bir liman sevimli bir sığı- naktır. Göğün genişliği, bulutların ho- reket halindeki oluşu, denizin deği- şik renkleri, fenerlerin parıldayışları gözleri hiç durmadan eğlendirmek için temiz bir menşurdur. Gemilerin ince uzun şekilleri, karışık ipleri, ar” maları, fırtınadan sonraki dalgacık- ların hafif sallantısı güzelliğin va rit- min insan ruhunda yaşamasına yar- dım eder. Ve bilhassa, tecessüs ve hırs sahibi olmayanlar için aristok- ratik ve esrarengiz bir zevk vardır: Bu, dalga kıranın üstüne, dirseğine dayanarak, yatıp bütün bu hareket- leri, gidenleri, dönenleri, istemek iş- #hasına sahip olanları, seyahat et- meyi ve zengin olmayı arzu edenle- ri seyretmektedir GERÇEK OLAN HANGİSİ? Benedicta isminde birisini tanı- dım, hayata güzellik ve mâna veren birisini, Gözleri büyüklüğün, güzelli- ğin, zaferin, insanı sonsuzluğa Inan“ dırabilecek her şeyin arzusunu tel- kin ediyordu. Fakat mucizeyi andıran bu genç kız uzun zaman yaşamak için çok güzeldi, nitekim onunla tanıştığımdan bir kaç gün sonra da öldü. Ve ben onu, ilkbaharın, buhurdanını mezar- lıklara kadar dağıttığı bir günde, açılmıyan Hint sandukaları gibi, iyi- ce kapalı, kokulu bir ağaçtan yapıl- mış bir tabutun içinde gömdüm. Ve gözlerim, orada, hazinemin gömülü bulunduğu yerde dikili kal- dı, birdenbire, âni olarak ölüye ga- rip bir şekilde benziyen birinin, insa: nı yadırgatan ve isterik bir şiddetle taze mezarı çiğnediğini gördüm, kahkahalar arasında bana şöyle söy- lüyordu : *Benim! Hakiki B&n&dicta benim! Ben müthiş bir riyakârım! Ve sen beni çılgınlığının ye körlü- ğün cezası olarak bu halimle, böy- lece seveceksin.» Fakat ben, hiddetle cevap ver- dim: «Hayırl OHayırl» Reddedişimi daha ziyade şiddetlendirmek için ayağımı © kadar hizla yere vurdum ki, bacoğım dizime kadar yeni açı- lan mezara gömüldü. Bir kurdun tu- zağa düşmesi gibi. İdealin çukurun- da, belki artık bütün bütün, bağlı kaldım. Türkçesi : Sabahattin KUDRET 138 — Servetifünun — 2396