İSENZEYIŞLER| Oscar Wilde ve Oğuz Özdeş «İnkilâpgı Gençlik» gazetesinin 57 inci sayısında Oğuz Özdeş imzası" nı faşıyan «Mukaddes Alev» adlı hikâyeyi okuduğumuz zaman hayret ve şaşkınlıktan donduk | Zira bu «telif» hikâyenin mevzuu Oscar Wilde'ın «Dortan Gray' in portresi? adlı rormonından bir pasojdan alınmış ve yalnız bazı kötü ilâveler yapılarak değiştirilmek istenmişti. Bir buçuk büyük sahife tutan hikâyenin dörtte üçü Oscar Wilde'in geri kalanı ise “hikâyesi. nin... İngiliz edebiyatının en gözde muharrirlerinden biri olan Oscar Wilde in bu meşhur eserini okumuş olanlara ,Mukaddeş Alev, hikâyesini ib- retle okumoları tavsiye edilir, "Mukaddes Alev. hikâyesinin mevzuu “Dorian Gray'in portresi. nden alınmış ve bazı değişiklikler yapılarak “telif bir hikâye. ye benzetilmiş... Daha doğrusu yarısı eTR yarısı tercüme, yarısı adapte... belli olmayan bir ne Ne olduğu ne. Oscar Wilde'nin — ile bu hikâye arasındaki benzeyiş yalnız muv- zuda olsa... 35 cümle, kelimesi kelimesine Doryan Gray'ın poriresi” nden alınmıştır. İşte bazı misâller: Orhan Şaik'in çevirdiği “Dortan Gray'in portresinden: Örkettra icap ettiği için, iki bölüm çaldı ve danş başladı. Kaba ve biçimsiz giyinmiş aktörlerin ka- labalığın arasında Sibyl, daha yük- sek bir âlemden bir varlıkmış gibi kımıldanmağa başladı. Danseder- ken ânda bir uebafın dalgalanma- sı gibi vücudu sallanıyordu,,, Sayfa 103 “İkinci perdenin sonunda bir hışırtıdır koptu. Henri ayağa kal- karak paltosunu giydi. “Kız çok güzel, Dorian! dedi. Fakat oynayna- mıyor. Delikanlı gert bir sesle,, Sayfa 104 “Dorian Gray içeri girince kız ona baktı. Sonsuz bir sevinç yüzü- nü aydınlattı: — Bu akşam ne kadar fena oy- nadım, Dorian. Sayfa 105 “Dorian, Dorian diye bağırdı, Seni tanımadan önce tiyatro haya- tımın hakikatı idi. Yainız sahnede yapıyordum. Orada benim İçin her- şey gerçekti. 149 «» Servetifinun — 2398 "Mukaddes alev. hikâyesinden Bir sürü aktör kalabalığı arasın- da genç kız daha yüksek bir saha büyük âlemden gelen bir varlıkmış gibi kımıldanmaya başladı. Meyha- nöyi gösteren tabloda, orkestra icap ettiği için iki bölüm çaldı ve dana başladı. Kız dans ederken bir ne- batın suda dalgalanmasını andırı- yordu. Sahife 6 - Sülun 3 Cemil Kâmuranın kulağına eğil- iş — Eserin harikulâde Kâmuran dedi. Kız da güzel. Fakat oynaya. mıyor. Delikanlı sert bir sesle.. Sahife 6 - Sütun 4 Gözleri sevinç ışıklariyle parli- yordu. Kâmuran yanına gelince: — Bu akşam ne kadar fenâ oy- nadım değil mi? dedi. Sahife 6 - Sülün 4 Kâmuran, Kâmuran dedi, Beni dinle sana, benim için ne sonsuz bir saadet olan bu hakikatı itiraf edeceğim. — Devamı gelecek sayıda — Oktay AKBAL Plâstık Sanata Dair Mimari eserlerin bir cemiyete yaptığı tesir, o cemiyetin bünye- sine, Bosyal zaruretlerine uygun olur. Mimari eserlerde ta eükiden yapılan muhtelif mimarların tat- bikatı, kati projeleri karşısında Türk mimarisinin üstünlüğü art. mıştür. Edebiyatta mahallilik, tesimde mimaride, güzel san'atlerin heye- ti umumiyesinde taklidoilik değil, özlük, mahajlilik, orijinallik isti- yoruz. Mimara düşen vazife: bir edebi eser gibi onu tasavvurlamak düşünmek değil, yapıcı kuvvet ve kudretini göstermektir. Mimar bu- rada eski veya garp tesiri altında kalabilir. Bizim istediğimiz ve mimara dü- şen vazifelerden biri de, ne şark mimarisini nede garbin mimarisini taklit etmek değil, bilakis Türk iradesine Türk zevkine uygun bir mimari eser yaratmak, Türklüğü aramak gerektir. Türkün öz malı milli varlığı olan mimari eserlerin- den Camiler, Türbeler, sebiller, Türk mimarisinin ölmezliğini gösterir. Bu yakınlarda gazetelerde aktü- sl bir mevzu teşkil etmiş olan ve muhtelif gazete muharrirlerin naza- rı itibara aldıkları bir hâdise var- sa oda FATİHİN HEYKELİ mete- lesidir. Bu mevzu üzerinde epeyce | yazılar çıktı. Bizim görüşümüze göre, Fatihin heykelini bir beynelmilel heykeltra- şa yaptırmak, Türk zevki için Türk heykeitraşları için, iyi bir düşünce olmayacağı kanaatandeyiz. Fatihin heykelini ancak Türk yapar, Türk yapmalıdır. Türk herşeyi bütün ve tam ya- par. Türk heykeltraşı Türklüğü gö- rür. Kendi içindedir. İnanmıştır, İnanarak severek eserini yapar. Görüyoruzki: Türkün eserleri, Türkün mimarisinin kuvveti, hiçbir milletin zevkinde yok ve bunların hepsinden üstün Bal ölmez var- lıklardır. M. KORKMAZOĞLU