min üzerinde bıraktığı tesiri ve hudutsuz neş'esini anlatarak niha- yet beni -evine davet ediyordu Gözlerime inanamamıştım !. Mek» tubu tekrar tekrar okudum, Gece sevinçten uyuyamadım, hep onu düşündüm. Hayatımda ilk defa tesadüf ettiğim kibar bir kadın bana mektub yasıyor ve üzerinde bıraktığım tesirden bahsediyordu. Kendimde büyük şeyler tevehhüm etmeğe başladım. Ve ertesi günü hemen kapalı çarşıya giderek Bi- yah renkte hazır bir elbise aldım. Çünkü bu kıyafette gidemezdim. Hazırlanmam için ancak on iki saatlik bir zamanım vardı, Bir türlü nihayete ermeyen bu kısa müddeti kendime çekidüzen ver- mekle geçirdim. İki aydanberi makas ve tarak yüzü görmemiş olan pejmürde «saçlarımı şehrin meşhur perükâr salonlarından bi- rinde kestirerek hafif kabarcıklar yaptırdım. Vucudüme ve elbise aralarına hafif ve gönül ferahlatıcı kokular sürdüm, Kolalı gömleğin demir çembere benzeyen yakası Içinde serbest büyümeğe alışmış olan serseri boynum hareketsiz duruyor, gıdıklanıyordum. Roğan potinlerim yeni ve parlaktı. Ha- yatta bir tanesini bile teorübe etmeğe alışmadığım borjuva 808- yeteşinin kıyafeti beni değiştir. mişti, Endam aynasında gördüğüm adam sanki ben değildim. Kendi- mi güzel ve yakışıklı bulmağa başladım. Uyuyan gurutum gene harekete başladı. Muntakımı iterek öne geçti. Ve kendimi düşkün, zavallı gördüğüm budalaca 28- manlara acıdım. Benliğime, fapkı toprak altında o hapsedilmiş ve kimsenin hayırı olmıyan servetin zeki bir kimse tarafından meydana çıkarılması kabilinden ahmakca bir değer veriyordum. «Sen ken- dini küçük görüyorsun yavrum diye ruhuma çıkıştım, Bu pis ina- nışın hayatta seni beceriksiz yaptı, 'Ufak bir tehlike karşısında &ü- müklü böcek gibi kabuğuna çekil. mekten başka neye yaradın. Hs- kikatı kendi içinde ararken gurü- run beni küçülttü. Ruhunun bütün med ve ceğirleri dar kalbinden dışarı çıkmadı. Mücadelende, izti- raplarında, sevinçlerinde içinde gömülü kaldı. Hele kadın husu- sunda pek toyaun..» İrademi kuv- vetlendiren bu telkin beni coştur- muştu, Buluşmu saatine kadar Soğukkuyu mahallesi Bu mahallenin akşamlarında yaşadım, Uyudum ve uyandım. Doloştım ve dolaşmadım. Şarkı söyledim ve söylemedim. Kapılarının önünde oturduğum Evler oldu. Tam beş sene Benim de âşık diye adımı çağırdılar Salâh BİRSEL gersem, sersem sokakiarda dolaşa- rak ıslıkla opera parçaları çaldım. Vakit öldürmek için cüz'i bir üc- ret mukabilinde yüksek bir apar- tıman inşaatının gon katına sırtın- da harç dolu tenekeler taşıyan amelelerin hareketlerini bir nevi zevkle karışık isteksizlikle seyr- ettim. Başkaları için çalışarak vucudü harab etmek ve bu işi bir hiç mukabilinde yapmak düşüncesi zevkimi kaçırıyordu. Bir müddet gurada burada dolaştıktan sonra evin yolunu tuttum, Deminki neş'eme rağmen şimdi içimde ga- rip bir çekingenlik ve korku vardı. Apartımanın yeşil, dekoratif par- maklıklarla süslü camlı kapısı önüne geldiğim zaman tereddütle durdum. Buzlu cam arkasından donuk bir işık sızıyordu. İnsiyakı bir hareketle aralık kapıdan ge- çerek üçüncü kata çıktım. Kapıyı bizzat kendisi açtı. İlk önce beni tanıyamadı. Derin şaşkınlıkla bü- yüyen gözleri yüzümde birşey srnyormuş gibi sabit ve donuk kaldı. Sonra bu gözler bir kahkaha tufanının çoğkun eliyle açıldılar. O kadar gülüyordu ki elile ağzını tutmak, göğsüne bastırmak mec- buriyetinde kalıyordu. Biraz sukü- net bulduktansonra : — Siz. Siz ha, diye şaşkın şaş- kın gözlerimin içine baktı. İnana- mıyacağım 1. birkaç günde bu ka- dar değişmek. Giriniz 1. Lütfen içeri giriniz!.. Tekrar parmaklarile göğsünü sıkarak gülmesini teskine çalışıyor bir yandanda ; — Tıpkı.. Tıpkı bir kalem efendisi, diyerek coşuyor.. Redin- gotu sırtında eski Babiâli ketebe. lerinden bir kalem..... Lâkırdısını tamamlamadan sü- rekli bir kahkaha tufanına tutu- luyordu. Arkasından mahcup ve mütevekkil yürüyor, bu kahkaha- ların nereye varacağını düşünü» yordum. Koridordan geçerek mü- kellef döşeli bir odaya girdik. Oda zengin burjuva ailelerinde ekseriya görülen eşyalarla dulu idi. Her köşe, bucak şımarık ve dejenere bir zevkin zıt renkleri içinde par- lıyordu. Kristal Japon, Çin taklidi vazolar. Köşede kübik bir divan ve üzerinde sosyetenin on tekâ- mül numunelerine riayet edilerek gelişigüzel serpiştirilmiş yağlı bo- ya ve kabartma yastıklar... Kırmı- zı, yeşil, sarı hayvan ve insan motiflerile süslü, Dana yavrusu derisinden yapılmış abajurlar.. Bedestandan alınarak muşambası jelatinli bir madde ile parlatılmış tabint ressamı korunun karanlık bir orman tablosunun kopyası.. Bunların arasında İllustrasyonun Noel nüshalarından kesilerek dı- variara karmakarışık dağıtılmış resimler.. Çıplak kadın desenleri.. Açık bir kütüphane ve ciltlerine el sürecek adamı hasretle bekliyen kitaplar.. Büyük radyo makinası.. — Devamı gelecek sayıda — 141 — Servetifünun — 2398