25 Haziran 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10

25 Haziran 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

PA AŞ ANN a KN Stefan ZWEİG PERİŞAN HİSLER Eser, ilk zaferini kutlayabilirdi. Aceleyle sayfaları saymağa koş- tam. Bn en zor kısmı, yüz yetmiş adet dar kâğıtta yaşatmıştık. Bun- dan sonra devam edecek olan kı. sım, buraya kadar yazılanlarda gö- rülen tarihi çerçeveden kurtulacak, serbest yaratmanın eseri olacaktı. Hiç şüphesiz bu iş sona kadar de- vam edecektir. Sevinç gurur ve saadetten hay- kırdım mı, yoksa zıpladım mı, far- kında değildim. Bunu hatırlamağa muvaffak olamıyorum. Fakat ber halde hudutsuz derecede coşkunluk göstermiş olacağım ki, son çiimle- leri tekrarlarken; sayfaları çer ve sevgiyle okşarken hocam ben gülümseyerek seyrediyordu. Heye candan meâtolmuş bir halde eseri ne vakit sona erdireceğimizi he- saplamağa koyulmuştum. Onun derinlerde gizli kalan, zaptolunan gururu, benim delice neş'mle teza- hür etmekteydi. O, hâlâ heyecanla tebessüm ediyor ve beni bekışla- rile takib ediyordu. Nihayet ağır ağır ilerledi ve ellerini uzattı, göz- lerimin içine bakarak yanıma yak- laştı. Ekseriya pek az parlıyan gözbebekleri birdenbire mavi bir ışıkla dolmuştu. Bu berrak, canlı ışığı ancak suların ve insan hisle- rinin derinliklerinde görmek ka- bildir. Bu parlak maâvilik göz- bebeklerinden boşandı. Bu sı- cak dalga görülmemiş bir tatlılıkla hislerimin derinliklerine kadar nü- fuz etti ve beni acayib bir şehvete garketti. Göğsüm beklenmedik bir tarzde bu fışkıran beyecanla ka- bardı ve kendimi tutuşmuş bir se- manın ;ışıkları altında zannettim, — «Biliyorum», diye başladı. Se- al, o herikulâde ışığa kanat ver- mişti sanki. “Evet biliyorum ki sensiz bu işe kat'iyen başlamıya- caktım, Ve bu yaptığını asla unut- 68 — Servetifünun -— 2397 ımıyacağım. Benim bitkinliğime o kurtarıcı hevesi sen aşıladın ve eğer dağınık ve kaybolmuş haya- tımdan istikbale bir şey kalacaksa iu ancak senin şayende olacaktır. Bana kurtuluşu bahşeden sentin, yalnız sen. Bana hayatta kimse bu bu derece sadakdtle yardım etmedi ve senin yaptığını yapamadı. Gel şimdi hakiki bir kardeşliğin şere- fine içelim.,, Beni masaya doğru götürdü ve şişeyi eline aldı. Teşekkürünü ba- na, kedehleri tokuşturmak suretile, sembolik olarak bildirmek istiyor. da, Sevinçten titriyordum. Rüya- sını bile görmediğimiz bir andâ, şiddetli bir arzumuzun tahakkuk etmesile, içimizde ayaklanan duy» gulara başka hiç bir fırsatla şahit olamayız. Her birimizin farkına varmaksızın özlediği; minnet duy- gunun elie tutulur bir şekilde tezahür etmesi hâdisesi onda şu şekilde vaki oldu; Yaş farkı uçu- rumunu atlıyarak, kardeşçe, senli benli konuşmağa başlamıştı. Şişe bu hali mühürlemeğe, ebedileğtir- meğe muntazır, bekliyordu. İçim- den akseden titremeler biraz sonra tokuşturacağımız kadeblerde çıka- cak olan ses kadar vazıh ve ber- raktı. Fakat küçük bir sebeb yü- zünden, bir müddetiçin bu an ge cikti: Şişe kapalıydı ve yanımıza tirbüşon alamamıştık, Profesörüm bunu tedarik için çıkmağa hazırla- - nırken kendisinden çbbuk davran- dım ve mutfağa doğru atıldım. Ruh sikıntilermi yok edecek; o0- nun hakiki bağlılığını damgalıya- cak olan anın saadetiyle doluydum. Kapıdan karanlık salona fırlarken yumuşak bir şeye çarptım: Ku ho- camın kafısıydi. Her halde kapı- nın ardında bizim konuğtukları. mızı dinlemişti. Kendisine pek şid- detle çarptığım halde ağır ağır ve ses çıkarmadan geriye çekildiğine hayret etmiş, olduğum yerde mıh- lanmış kalmıştım. Bu şekilde iki. mizde mahcub olarak bir müddet karşı karşıya dikildik. O, gözetler- ken keşfedildiği; bense bu beklen- medik hareket yüzünden şaşırdı- ğım için, bu hale düşmüştük. Son- ra karanlık içinde hefif adımlarla ilerledi ve birdenbire yanan elek- triğin zlyası altında onun bir do- laba dayalı olarak sapsarı ve mey- dan okur gibi bir halde durduğu- nu gördüm. Ciddi bir bakış gözle- rimi deliyordu. Bunda, tehdit ve nasihat sezmek kabildi. Fakat ağ- zını açıp bir kelime söylemiyordu. Asabi ve titrek hareketlerle şu- rasul burasını karıştırdıktan sonra aradığımı bulmeğa muvaffak ol- m, İkinci defa karşımndan geçer- ken tekrar esrar dolu bakış- lariyle karşılaştım. Kapıda dinler- ken yakalanmasına rağmen tavrın- da bicaba benzer bir şey görül. müyordu. Bilâkis, sert ve tehdit- kâr haliyle o mevkii terketmiye- ceğine, vazifesine devam edeceği- ne, katiyetle karar verdiğini belli ediyordu. Bu irade üstünlüğü kar- şısında şaşırdım. Gayri ihtiyari, bu israr ve ikaz dolu bakışların tesiri altında kaldım. Nihayet mütered- dit adımlarla hocamın şişe elinde beklediği odaya girince biraz ev- velki hudutsuz sevicimin açayib bir korku tesiri altında donduğunu farkettim. Halbuki o beni ne ka- dar sükünet ve neş'yle karşıladı. Onu bu halde görmeyi nekadar özlüyordum. Fakat şimdi onu sâ- kin ve samimi bakışlarile karşım- da bulunca her sözümün bağzımda takılıp kaldığını farkediyordum. — Devamı var —

Bu sayıdan diğer sayfalar: