| Stefan ZWEİG | PERİŞAN HİSLER | Ziya YAMAÇ | 5 Bazan endişeli nazarlarının üze- rimde durduğuna dikkat ediyor- dum. Müşahabelerimize kasten bir takım görüşler ve nasihatler kat- mağa başlamıştı. Bilhassa, dünyayı bir tek sömestre zarfında fethede- miyeceğimi sık sık tekrar ediyordu. Nihayet daha kat'i bir tavır ala- rak, fevkalâde gürel güneşli bir Ps- zar günü, hırsla üzerine düştüğüm bir gramer kitabını elimden kav- nyarak: «Bugün için kâfi. Genç bir insanın, içinden hayat fışkırır- ken gurura bu derece köle oluşu nasıl kabildir ?* Her şey için koca- mı örnek tutamazsın; o ihtiyardır. Halbuki 86b gençsin ve başka tür- lü yaşamağa mecbursun» dedi On- dan bahsettiği her zaman, sesinde bir nevi tahkir seziyor ve buna karşı içimde bir isyan uyanıyordu. Belki de lüzumsuzg bir kıskançlık neticesinde kasten böyle yapıyor ve beni kocasından uzaklaştırmak istiyordu, i Benim mübalâgalı gayretlerimi daima müstehzi tavırlarla durdur- 'mağa kalkışıyor; akşamları dikte işinde fazlaca eğlenecek olursam kapıya israrla vuruyor - kocasının asabileşmesine rağmen - artık vaz- geçmemi ihtar ediyordu. «Sinirle- rini harap edeceksin. Seni mahve- decek» diye bir gün işten ezgin olarak çıktığımı görünce hüzün dolu bir sesle söylendi. “Bak seni iki hafta içinde ne hale gelirdi. Bu bizzat mahvolma höâdisesine şahit olmak istemiyorum. Ve bun. dan başka..., cümleyi bitirmeden sustu. Güç zaptedilen bir hiddetle sapsarı kesilen yüzü ve titriyen dudağı nazarı dikkatimi çekti. Hakikaten hocam hayatımı ko- laylaştırmağa hiç yanaşmıyordu. İşime ne kadar ihtirasla sarılırsam kendisine karşı beslediğim saygıyı o derece görmezlikten geliyordu. 20— Servetifünun — 2368 - Pek seyrek olarak bana teşekkür ediyor; bazı sabahlar, gece temize çektiğim kısımları kendisine teslim ederken lâkaydi ile: «Yarına da kalabilirdi» demekle iktifa ediyor- du. Konuşmalarım esnasında, isten- medik işlere atılacak olursam şa- şırmalarım ve mahoubiyetim kar- şısında beni sıcak bir bakışla ok- şguyordu. Fakat bu bakışlarla, ne kadar seyrek.. me kadar seyrek karşılaşıyordum. Bu elim ve kah- redici yaklaşma ve uzaklaşmalar benim frensiz bağlanma meylimi, arzularımı » hayır, arzularımın ne olduğunu, hakikatte ne istediğimi asla tayiR edemem - kamçılıyor- du. Benim bu bağlılığıma karşı beklediğim mükâfat neydi? Bil- miyorum. Ne kadar temiz olursa olsun bir kadına karşı duyulan en derin sevginin bile gonu - gayrişu- uri olarak - neticede vücut birleş- mesinden ibarettir. Tabiat bu ih- tirasa, malikiyet fiili ile ulvi ga- yesini bahşetmiştir. Fakat erkeğin erkeğe karşı manevi ihtirası De su- retle neticelenebilir$ Bu his bü- yük bir endişe ile sevgili hayali kucuklıyor, fakat en yüksek bir anlaşmada bile, asla kanmıyor. O, durmadan âkıyor fakat daima gay- ri memnun olan zekâyı kandıra- mıyor. Bu suretle bana yaklaşmalarile kat'iyen iktifa etmiyor, açılmala- lsrile ve dert dökmelerile tatmin olunmuyordum. Hattâ her türlü ihtiyattan azade, büyük bir itimat- Ia konuşurken, beklenmedik bir jestle bütün samimiyetin altüst o- İuvereğeğini daima bekliyordum. Her an değişen bir tabiata ma- lik olduğundan, bu haddinden faz- Is gergin haleti ruhiye icinde, her hangi bir kitap üzerine nazarı dik- katini celbettiğimde, bunu lâkaydi ile bir tarafa atıvermesi, beni dai: ma bir çılgınlığa sirükliyecek ka- dar müteessir ettiğini söylemekle mübalâga etmiş olmam. Başka bir zaman derin bir bah&e dalıp onun fikirlerini temeşsül ettiğim anda, birdenbire kalkar ve: “Haydi ar- tık git, geç oldu, Allah rahatlık versin,, diye savardı. Halbuki daha, birkaç dakika evvel eli omuzumda olarak nekadar samimiyetle konu- şuyordu. Bu gibi küçük geyler beni saatlerce, hattâ günlerce üzerdi. Belki hakikatte hiç bir suiniyet mevcut olmadığı halde ben, aşırı hassasiyetimle bu gibi şeylere bir tahkir rengi vermekteydim. Fakat bu gibi iç kaynaşmalarına şonra- dan gelen teselli ve izahlar ne de- rece tesir edebilir? Bana hâkim olan yegâne duygu şuydu: Yanın- da ıztırsp çekmek ve ondan uzak yaşıyamamak. Aramızda daima muhafaza ettiği uzaklık beni ha- yâl innkisarına uğratıyor ve küçük bir hâdise içimi berbet ediyordu. Fakat garibi gu ki, tavırları karşısında haşsasiyetim incindiği anlarda, hemen kanısına koşuyor- dum, Acaba böyle yapmakla ayni sessiz reddetmeler karşısında harap olan bir eş bulmak mı; yoksa bi- riyle konuşmak, yardımla değilse bile anlayışla karşılanmak ihtiya- cından mı böyle hareket ediyor- dum? Her ne hâl ise, onun gizli ittifakına daima başvurmaktan ge. ri kalmıyordum. Hemen ekgeriya bu hâllerimi alayla karşılıyor, ve- yahut ta omuzlarını kaldırarak ko- casıpın bu aeayib hâllerine alış. mam icabettiğini bildiriyordu, Fa- kat bazan gözyaşlariyle beraber acıklı sitemlere başladığımı görün- ce beni garib bir bakışla âdeta hayretle süzüyordu.. — Devami vor —