TA K V i M 0 2 Şubat — Boğaziçinde, küçük köylerden birindeyim. Bir. den sabah oldu... Uykusuz bir gecenin sabahı. Şimdi, uyku, kar dolu yeryü- günden, görünmiyen bir bez gibi ağır ağır kalkıyor ve hafif kanat çırpıntıları ile dinlenmiş göz ka- paklarına bir kaç defa vuruyor. Uyku yeryüzünden kalktı, Sanki, soğuktan üşüyüp te sesi tıkanmış horozun ötüşünden kaçtı. Tavuk hâreminin bu erkenci hükümdarı sesini tâmir etmek ister gibi de- vamlı olarak ötüyor... Sabah, mahmur bir sarhoş yü- zü gibi, ne beyaz ve ne de siyah olan bir renkle ortalığı kapladı. Sis dolu bu sabahı uykusuz göz- lerimle pencereden seyrettim. Sabah, günün doğum ânı. Her sabahı yeni bir gün doğuyor. Dün- ya oldukça da bu böyle devam edecek. Komşunun ahırındaki atlar sa- bırsıslıkla ayaklarını vurmağa baş- iadılar. Tıpkı sinamada ters veya sessiz oynıyan filme karşı geyirci- lerin yaptıkları gibi... Kafamda, bütün düşüncelerimin verdiği büyük boşluk... Ruhum burada, benim içimde değil. O, bu yerden, uzaklarda, B.- nin sonbaharı bahçesinin yanında. Anlaşılmayan fikirlerinin esâre- tinden kurtulmak ihtiyacını hisse- diyordum. Karşıma biri dikilmiş... konuşuyor... konuşuyordu... Onu, dinleyip dinlemediğini bilmiyorum. Yalnız canımı siktığının farkınday- dım. Onun uzsklaşmasını, uzakta olmasını isterdim. Lâflarını duy- muyor, derin ve acayip bir sis içindeymişim gibi sâdece oynayan dudaklarını görüyordum. Uzaktan - çok uzaktan - sızan bir nevi mi- rıltının bana doğru uzayıp, tubaf dudaklarla beni, benden uzaktaki bir âleme dâvet eder gibi olduğu- nu zannediyordum. Nihayet. kapıyı ağlatarak ara- ladı ve gitti. O zaman, çikanın (kardeşimin) kelimelerinin aksi ku- laklarımda çınlamaya başladı... 280 — Servetifünan — 2384 Galiba, neden uyumadığını sor- du; hayır! kaç vapuru ile gidece- ğimi öğrenmek istedi; bu da değil! elbiselerimin ütüsüz olduğundan şikâyet etti... Kimbilir... 8 Şubat — Beki mektup- ları okumak istedim. Onları ihti- yar masamın gözünden almak iste- diğim ân elim boş tahtayı yokla- dı, Evet... O zaman elim, artık hiçbir zaman bu mektupları ala- mıyacağını batırladı. İntizamlı satırları, düzgün ya- zıyı, ruh parçalarını elim hiçbir zaman yoklamayacak. Elimin tu- hafına gitti ve elim düşünceme sordu... Mektuplar uzakta... Uzun, hiçbir zaman dönmeyecekleri bir “ Gülhane Parkı ,, — Salt Falk'e — Dudaklarını değil, Mevsimi öptüm. Yaprakları, bu sükünu, Papatyaları, şu yeşilliği, Çamlarda konuşan yeni bir şeyi; Bütün parkı Ve bir anlatamadığım sevgiliyi... Dudakların: değil, Mevsimi öptüm. Gavsi Ozansoy yola çıktılar... Ne mektup, ne &ö- hibi, ne de onün bisleri bir daha bana dönmeyecek. Masa boş... Bir düşman gözü gibi, beni seyrediyor.. Elim, çekmecede, gözlerim pence- rede takılı kaldı... İçimdeki insan öldü, sadece hafızam yaşıyor. 11 Şubat — Bugün ken- dimde yeni birşey keşfettim: deği- şiyorum. Bütün güzelliklere küs- meye, ve beni eskiden kan, adi görünen, anlık şakalara, ehemmi- yetsiz şeylere, kulak vermeye baş- ladım. Bu hâlim, beni bir ta- raftan büyük Yazan: huzur vâdiy- le sevindirir- CAVİT ken, diğer ta- Del da üzü- V A MAÇ 15 Şubat — Herşey renk- siz, cansız, hasta... yuvarlak ölüme mahküm, saatler bile. Duvarların süküneti, dipsiz ve derin yarala- rımı, söndürmeğe eğiliyor. Bugün, ilk defa gözlük takmak ihtiyacını hissediyorum, gözlerimin Bihhataizliği, veyâ yorgunluğumdan değil, etrafımda duran eşyâyı ken- di, diri, canlı renklerile görebil- mem için... Gözlük, sâdece bir niyetin sen- bolii... 17 Şubat — Bugün, ölümü düşündüm. Fikir, ilkten beynime gülünç kaydıyla geldi, Ondan, son- ra yalnızlık içinde bir ölüm düşün- düm ve yalnızlık içinde bütün ö- lenlere acıdım, 26 Şubat — Günler, ne de çabuk geçiyor. İşte, yirmi dört yaşımın ilk gü- nü, Hayatımda ne değişti ? Geçen yıl şabatıulu yirmi altısından bu- güne kadar ne kazanıp, ne kaybet- tim? Bir yığın indanla, girişmiş bu- lunduğum münesebetleri kestim, ve- yâ yeni bir yığınla yeni münasebet lere giriştim, Bu insanları tanıma- ya vesileden başka bir şey değildi. Bugüne kadar, görmediğim bir çehreye yeni girdiğim yaşımın bay- ramını beraber kutlulamayı teklif ettim, Kabül etti. Beraber çıktık, gez- dik, eğlendik, şakalaştık ve shpab olduk, Ben kaçıncı yaşıma bastığımı o da bunu kaç yıl evvel aştığını biri- birimizden gizlemeden konuştnk. Sabah olurken, yeni arkadaşım başıma omuzunu dayayarak ağla- dı. Özlediğini hatırlamıştı — Devamı 287 inci sayfada —