30 Nisan 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 11

30 Nisan 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

çük dostlarımla buluşmadığım za- manlar; hiç olmazsa kırlara çıkar, kuşların sesini taklit ederek şarkı- lar söylerdim,. Ruhumun bu ser&- zat boşluğu babamın ölümüne, sonrfa arkasından çok sevdiğim an- nemin evliya yüzünü bir daha gö- remiyeceğim feci tarihe kadar de- vam eder.. Artık yalnız kalmıştım. Kardeşlerim olmadığı için onların bana bıraktıkları küçük bir kır evi ve kırık dökük eşyalar arasında, tamam iki sene yoksuzluğun bütün acılarıyla başbaşa kaldım. Geçin- mek, karın doyurmak için süflü işlere girmek mecburiyetile karşı- laştım. Bu srada, tedricen bütün eşyalarımı, yalnız çok sevdiğim keman haric kalmak üzere sattım. Ve nihayet beş parasız kaldım. Ne yapabilirdim?.. Orman, kuşlar, ka- yalık ve değerli (kır orkestra) sını teşkil eden kuçük dostlarım birer gölge haline geldiler. Kimse sem- time uğramaz oldu, Bir gece, uzun düşüncelerden sonra kemanımı bir Museviye; çarnaçar rehine bırakmak mecburiyetinde kaldım. Kemanım oldukça kıymetliydi. Onu titriye- rek götürdüğüm sabah ıztırabım- dan ağladığımı itiraf edersem gül- meyiniz 9.. Mesele buradan başlar Reis efendi! Evet, tamam bu ta- rihten itibaren.,. (gene durdu. Tarihi mi hatırlamak istiyordu, belli de- gildi. Sonra birden) size kemanıms olan sevgimden bahsederken birşey unuttum. Biraz geriye dönmeme müsaade ediniz.. Babam ölmeden önce, bu küçük âlet; kıskançlıkla üzerine titrediğim bir sevgilinin bütün hususiyetlerini taşıyordu. Maddi refah ve semirme endişe- lerile çırpınan, hayatı, yalnız (iş becerme) kabiliyetile ölçen babam keman çalmama o derece ginirle- nirdi ki küçücük, eşyasız odamda kapıyı sımsıkı kapıyarak ve telle- rin arasına surdin takarak 668 çıkarmamağa gayret ederdim. Dost larımdan birinin babası musiki ho- casıydı. Bana arasıra ders verirdi. Uzatmıyayım efendim, kemanı re- hine koyduktan sonra onu, çocu- ğunu kaybeden bir ana ıztırabının bütün şiddetiyle aradım. Bir gece.... bu, çok mühimdir, Reis Bey, dikkat buyurunuz?.. Bir gece rü- yamda (Paganini) yi gördüm. Yani vak'adan tahminen bir ay evvel. (Hafif bir tebessümle yüzü kırışa- rak) (Paganini) kim; diyeceksiniz 9. dâva ile ne alâkası olabilir1... Hem, onu tanımamıza imkân mı ver hiç!... Aşağı yukarı yarım asır ev- vel ölen bir bestekâr... Burada dinleyiciler arasında fı- aıltılar ve gülüşmeler başladı. Hâ- kim, mahkemenin ciddi durumuna uymıyan bir lâubelilik yaratacağı korkusıyla dudaklarında beliren gülümsemeyi keserek maznundan, mevzula hiç alâkası olmıyan mâ- nasız ve hayali sözlerle mahke- meyi işgal etmemesi lüzumunu, bu duvarlar arasında ancak haki- kate yer verilebileceğini ihtar et- tiği zaman delikanlı, birdenbire uykudan uyandırılan bir adamın duyduğu hayret ve korku sarasile silkinerek ; — Evet Reis Bey dedi, ger- gek mânasız ve abdaloa gözüküyor.. Fakat bütün bu kırık, dökük şey- lerin benim iç tarafımla alâkası ve binnetice vak'a üzerinde psiko- lojik tesirleri vardır. Çok rica ede- rim müsaade ediniz, hemen hâdi- deye gireceğim.. Evet, nerede kal- dım,. (Paganini)... Onun serseri ru- hunu gördüm. Sisli bir sabah boş ve âvare kırlarda dolaşıyormuşum.. Ilık bir rüzkâr hafifliğiyle ve bir tepenin ardından bana doğru iler- liyen onun büyük ruhuydu. Uzun ve çikik alnı gözlerini bafif hir gölge içine toplamıştı. Sis içinde, bir ahret edamının bütün vakur gessizliğiyle yaklaştı. Bana: «Hay- di diyor, Ormanların şarkısını çal» ve ben, hiç birşey söylemeğe muk- tedir olamadan yayı elime &lıyo- rum,. Çok sevdiğim, evvelce sık sık tekrarladığım” bu parçayı ne. dense çalamıyorum... Yay elimde bükülüyor, keman yumuşak bir hamur par parçası halinde kubarı- yor.. O, hiç birşey söylemeden ken- di kemaninda bu melodiyi çalmağa başlıyor.. Ayni zamanda arkasını dönerek küçük tepelere doğru yü- rüyor... Rüzgâr uzun pelerininin eteklerini şişirirken ses, derinden gelen ve ilâhların korusundan çık- tığı zannedilen ağır vesonra negeli, kıvrak ritmi içinde gittikçe uzak- aşıyor. Ve çok yumuşak dalgalar halinde (Ormanların şarkısı)nın not- ları yayılıyor... Onu artık göre- miyorum.. Koşuyorum... Bağırıyo- rum... Ormanlar segimi geri getirj- yorlar,. Bu garib gecenin sabahın- da; uyanır uyanmaz başımda bir ağrı ve dalgınlık hissediyorum. Ve hemen kemanımı arıyorum. Neden sonra, üklımarehine koyduğum dük- kân geliyor.. Mürabehacının pinti yüzü karşıma dikiliyor. O günü müdhiş ruh sarsıutılarile geçiriyor, dışarı çıkmıyorum. Fakat gece, (Ormanları şarkısını) çalmak ihti- yacından doğan mukavemetsiz i8- tekle içim kavruluyor. ( Durdu, gözlerini hafifçe kapıyarak musi- kinin melodisini ezberliyormuş gibi bir hâl aldı.) Reis Bey, bu basit melodi çok güzeldir. Sonlarına doğru harikulâde bir (Çadence) var- dır. (Paganini)nin serseri ruhunun bütün negesini haykırır. İlk b- harda, (Ormanların şarkı81).... niha- yetsiz, uzanan kırlar, rüzgâr, üze- rinde beyaz ışıkların titrediği ağaç- lar... bütün tabiat ve dâdelik... Re- is Bey, düşünün ki, ben bu de- kor içinde büyüdüm. Onu asilleş- tiren musiki ruhumu sarıyor, he- men yahudinin dükkânına koşu» yorum. İçeri girdiğim zaman, yü- zü yağlı denecek derecede parlak, matruş, ufak tefek bir adam olan — Devamı 287 Sahifede — CAViIT Sergüzeşti ( Panait İstrati'nin Bu, bir biyografi, bir roman değildir, Bu, asrım en büyük sanatkârlarından birinin keder ve sevinç doln hayatının hikâyesidir. YAKINDA SERVETİFUNUNDA YAMAÇ ADRİAN ZOGRAFİ'nin derbeder hayatı ) İm b A 285 — Servetifünun — 2384

Bu sayıdan diğer sayfalar: