2. Servetifünun 52 Yaşına Girerken İyazaN: Gavsi O ZA Nsovyj Meğer sebat, sanat için, fikir için, ideal için sebat, sebat ve s0- daket neler yapabilirmiş; mücede- leci bir ruh, eğer bu iki güzel ka- biliyeti de kaybetmezse, nelere muk- tedir olabilirmiş. ( Servetifünun'un 52 inci yılında, ben, bütün ozame- tiyle bu hakikati kavrıyor, bu haki- katteki manâyı selâmlıyorum. Mü- cadeleci, idealist, fikir, sanat yo- lunda sebatlı ve sadakatli Ahmed İhsan, bugün nekadar gurur duysa haklıdır. İşte o, 70 küsur yaşına rağmen, kalbi deyme delikanlılardan daho cteşli, elinde Servetifünun'u, 52 yıldır sönmiyen, söndürülemiyen bu sanat ve fikir meş'alesiyle gene başımızda, gene bizimle beraber. Var olsun! Fakat, sadece hayranlık kâfi mi ya? Sadece hayranlık, miskin insan- ların harcıdır. Damarlarında kan, kalbinde çarpıntı taşıyan insan, yal- nız hayranlıkta, bu ilk ve ipfidal maerhalede kalmaz; onu iktisob et- mek de ister. Şimdi, Servetifünun» daki genç arkadaşlarıma dönüyo” rum. Bugün Ahmed İhsan Tokgözün şahsında selâmladığınız saadeti, bir gün sizin üzerinizde selâmlamalarını istermisiniz ? Mensup olduğunuz mekiebin, Fikretleri, Cahidleri ve Halid Ziyaları yetiştiren mektebin, iyi bir talebesi olunuz, kâfi. Sebatı, sanatı ve ilme sadakati, mücadele- yi tanıyınız; bunları tanıyalım, seve&- lim kâfi. Fırtınadan Sonra “Yürekten Zehirler. şairi Nec- mi Nureddin “Aradığımı bulama- dımi, adlı son hazırladığı eseri ikmal etmiş ve “Fırtınadan sonra. isimli yeni bir esere başlamıştır. Kıymetli muharririn ötekiler ka- dar kudretli olan bu yeni eserin- den bir fragmanı gelecek sayı- mızda bulacaksınız. Ahmed Ihsan Tokgöz; şu birkaç söze son verirken, senin 8 senelik bir taleben, belki biraz acemi - bi- razda tembel - bir taleben olarak, ellerinden öpüyorum | Gavsi OZANSOY Bir nota not: Üstadım Ulunay, Servetifünunda çıkan “Para, piyesi ve bu eser etrafındaki münakaşa- larla alâkalı bir yazımdan dolayı, bana alınmış. Babıâli caddesinde yakalayıp kulağımdan çekmesi köfi iken, Tan'daki fıkralarından birinin altına ilâve ettiği bir notla cevab veriyor. Diyor ki: “Bu yazıcıya te- varüdle intihal arasındaki farkı öğ- renmesi için, bir lügat kitabı edin- mesini tavsiye ederim.,, Eğer böyle bir tereddüdüm olaydı, buna ne hacet! Bir hoca gibi tanıdığım, bir amca gibi sevdiğim Ulunay'a mü- racaat eder, ikisinin arasındaki farkı sorar, öğrenirdim. Olur biterdi. Ğ. O, boldu, bakıyorum, elinde bir çi- çeklikle ve birkaç gülle geliyor. Bunu, bir masanın kenarına koy- du. Aman, çu duvürın köşesi pek boj.. oraya bir tablo lâzım... Ön koltuğu biraz şöyle sağa çekmeli... Ve üşenmiyor, yorulmuyor, bütün bunlarla uğraşıyor, bunları istediği gibi basırlatmak için üsülüyor. Hattâ baran, içinin tezliğinden, bir kanspeyi ucundan tutup ken- disi sürüklediği oluyor. Sonra, ber aktöre, her ekirise gönül aheı bir söz, bir Jstife bulup bütün bu işler arasında ince zekâ- 297 — Servetifünnn — 2380 sın; dg işletmekten geri durduğu yok. Filan sektörün kravati çiğ düşmüştür, tatlı bir sözle onu krs- vatını değiştirmeğe yollayor. Filan aktris, geçen temsilde şu cümleyi yanlış söylemiş veya gu kelimeyi doğru telaffuz etmemiştir. Onu, şimşek hızı ile geçen bir espirinin ışığında tashih etmesini de unut- .muyor. Ârkasından, bir hatırlayış: — Aman Raşide söyleyin... ne- rede 09 İlk perdede pencereye doğru gittiği zaman, Eliza hanım çok uzakta kalıyor. O mizansende,..» Ve daha böyle, yarım saatin içinde ne tashibler, ne tadiller!... İste benim tanıdığım Hüseyin Sust bu idi, San'ate bu derece bağlı bir adamın, büyük bir dost olması kadarda tabii olan ne var- dır ? Çünki dostluk da, ince ve ne- fiş san'atlerden biridir. Hayatların- da o zevki ömürlerinin sonuna kadar yaşatamayanlar, bence, dai- me yarım kâlmiş san'atkârlardır, Halbuki Hüseyin Sust... Bu cep. beden de, ne tam esrtist, ne tam udamdı! H. Fabri OZANSOY