— Hüseyin Suad'ı düşünürken — ÜSTÜNDE BİR YIKIK YUVANIN. | Yazan Halld Fahri OZANSOY | Büyük dost ve ince şair Hüse- yin Suad'ın ölümündenberi, hep onun “Kuşlar ve şapkalar, isimli şiirinin bir mısraı hüzünle dü- şünüyorum ; Üstünde bir yıkık yuvanın damlayor kanı. O yuva belki çoktan yıkılmıştı, Üdebayı Cedidenin "Servetifünun, daki yuvası. ve Fikret, Cenab, Ahmet Hikmet, Süleymen Nazif, Celâl Sahir gibi başlıca kıymet- lerinin ölümü ile bu yıkık yuvaya çök dost gözlerinin yaşları, yaralı şiir kanatlarile beraber damlamıştı. Şimdi o yuvaya, Hüseyin Suad'ın ufuli ile gözyaşı ve kandan taze damlalar dökülüyor. Hüseyin Suad bütün dostlarıni gönülden severdi, bütün dostları gibi ben de onu ayni muhabbetle severdim. Yazık ki onun acıklı ölüm haberini gon dakikada alı- şım, beni, censzesinde bulunmak vazifesinden mahrum etti. Buna ömrümce üzüleceğim.,, Onu, ölümünden iki ay evvel, son defa olarak, Beyoğlunda bir piyango bayiinin dükkâninda gör- rdüştüm. Şöyle onbeş yirmi dakika kadar ayak üstü konuştuk. Bana, «Son Posta» da intişar eden tiyat- ro hâtıralarımdan bahsetti: bun; lârı okuyor, kesiyor, sonra saklı- yorum b Dedi; ve arkasından ilâve etti; — Mamafih, unuttuğun taraf- larda var.» Ö zaman kendisinden, Darül- bedayi'in ilk artist kadrosu hak- kında bazı şeyler sordum. Bana kıymetli izahat verdi. O gün, her zamanki gibi, ilk dakikalarda neş'eli Hüseyin Su- addi, Fakat dikkat ettim: Darül)- bedayiden bahsederken, bir aralık gözleri bulutlanır gibi oldu. Sonra, bir cansıkıntısını gösteren mânalı bir işmizazla: — Canım, dedi, şimdi tiyatro- da o rah kaldı mı!,, Fakat derhal yine değişti ve Darülbedayi idare heyeti reisi İs- mail Cenani Beyi yâdetti:* — Hatırlıyor musun, ne zafif adamdı! Fakat sinirliydi de... Hele düşün, o incecik sesiyle...,, Ve atık neş'esi bir kere daha tamamile yerine gelmişti. Hâtıra- ları canlanıyor ve hep anlatıyordu: — Senin Baykuş oynandığı za- man, Celâl Ilsad Beyle nasıl tatuş- tulatdı! nasıl?» Ben bu hâdiseyi unutmuştüm. O, bilmediğim tafsilâtile anlattı: — Hani Celâl Esad'ın istifası meselesi yok mu, işte o mesele, Baykuşun ikinci perdedeki türbesi yüzünden çıkmıştı. Celâl Esad, muhteşem, selâtin türbesi gibi bir şey istiyordu, Cenani Bey ise buna muarızdı. Nihayet iş büyüdü. O zaman Cenani Bey nasıl &lnirli gi- nirli söyleniyordu bilsen... ikimiz- den biri burada faziayız diye... Ar- kasindan da tehdid; yoksa ben istifa ederim! İşte Celâl Esad Bey bunun üzerinedir ki..., Zavallı Hüseyin Suad! son yıl- larında hep böyle o eski san'at günlerini, hep Darülbedayi'in o muhteşem günlerini düşünerek ya- şıyordu. Belliydi ki, Edebiyatı Ce- dide mektebine bütün ruktu ile ns- sıl bağlı kalmışsa, sahneye ve bil: hassa emek verdiği sahneye de öyle bağlı kalmıştı. Ne yazık ki bugün o sahneden o samimi hava eksildi, orada me mazinin &lın tet- lerini, ne eski hâtıraları, me eski dostları düşünecek bir muhit kak dı. Bilem artık, İbnizrefik Ahmed Nuri'nin bile bir fotoğrafını. bir duvarının köşesine asmıyan şimdi- ki Darülbedayi zihniyeti, bu defa o resmi, Hüseyin Suad'ınki ile be- raber asacak mı? Fakat asmamış- lar, ne çıkar! Onun da öteki gibi bu sahneye hizmetini anacak gö- nüller o çatının dışıuda eksik mi- dir kif.. i Şu anda yirmi, yirmibeğ Şıl evveli daha vuzuhla görür gibiyim. İşte tiyatroda, sahnedeyiz. Perde nin açılmasına daha kırk dakika var. Dekorlar kuruluyor ve Hüse- seyin Suad, bastonuna dayanmış, dekorculâra emirler veriyor. Sonra ne dikkatli nazar!.. her eksiği da- kikasında görüyor. İşte bir ân kay“ — Lütfen sayiföys çeviriniz — Sensizliğim Su, çigek, yaprak serinliği Senden sızıyor bu yerde. Gökün yıldızlı cibinliği Senin vücuduna perde. Sular musikin, kayalar Orgun bu sahillerde. Yalnız, ah.. yalnız elimden Ayrılan ellerin nerde? Halit Faliri OZANSOY “e & 231 — Servetifünun — 2380 . dün. öm a , e, Si mi e m... üs . — hz o ui