HER YAŞTAKİNİN OKUDUĞU MUHARRİR Dokuz yaşındaki küçük oğlu- mun elinde yeni harflerle, bende eski harflerle, eşimde fransizcası, üçümüz - hamdolsun kalöriferli ölmadığı için epeyce sıcak bulunan odamızda - ayni mahsrrirden bi- rer eger okuyoruz. Üçüimüzde dal- mışız, inemnuünuz, lezzet içindeyiz. Oğlum, cenup Amerikası ucunda "bir küçük adada, kendi yaşındaki gocuklarla birleşmiş, büyük adam- ların güç başaracakları işleri ya- piyor; eşim, gözlerinde Afrika el- mas ocaklarında bulunmuş 432 kıratlık bir pembe pırlantanın 1- şağı, oradaki didişkin hayatın esra- rinı yaşıyor ; ben sadık ve sevimli bir uşakla eski Çindeyim ye Hin- dietan ormanlarına dalmak Üüze- reyim. Okuyoruz; durmamacasına ge- zip neler öğreniyoruz: Ansiklope dik bir gürü malümattan başka en korkunç olaylar karşısında soğuk- kanlılığın, mertliğin , yılmazlığın lüzumunu... Arkadaşlıkta vefa. kârlığı, aile hayatında tutum ve onuru... Vatansever ve ahlâklı ye- tişmenin yolunu bu okuduğumuz eserler, kendi çığırında bir dâhi- nindir; çevrilmediği dil kalmamış- tar; milyonlarcası, elden ele bütün dünyayı - anlattığı o hikâyelördeki gahıslar gibi - dolaşmış, girmediği yer bırakmamış, en kültürlüsünden yarı vahşisine kadar her inseni alâkalandırmış, faydalandırmıştır. Yukarıda yazdığım gibi biri daha dokuza basmış, öbürü otuzu bulmuş, sonuncusu elliyi aşmış üç insanı - çocuğu, genci ve yaşlıyı - memnun birakmak için bu eserle- rin bam başka bir kıymeti oles gerektir. Şu noktayıda unntma- malı: Bahsettiğim yaşlının bu gü- ne kağar her bahisten okunduğu kitaplar bir araya toplansa £ncak bocurgatla kaldırılabilir ve kam- Yazan: Refik Halid KARAY yonla tağınabilir. Orta yaşlı ise Duhamel'i de, Gide'i de okuyan, anlayan kısımdandır, İşte Jules Verne budur. Geçen hafta ileri sür- düğüm bir fikri destekliyen mu- harrir arkadaşımın dediği gibi Ma- arif Vekilliği onun eserlerini bir boyda, aslındaki resimleriyle, ter- temiz bastırıp okullara dağıtmalı, Halkevlerinde yaymalı ve serideki ilk kitabın başında da - neşir âle- mimizin Ahmet Mithatla beraber en büyük bocası olan - Ahmet İh- san Tökgöz'e karşı bizim neslin, yani bu günkü çocuk babalarının beslediği saygı ve şükrana da par- lak bir yer ayırmalıdır. Hasan Ali Yücel'in bunu da başaracak. değer- de, kadir ve kıymet bilir bir ma- arliçı olduğunda kimin şüphesi var ki... , «Tandan» SERVETİFÜNUN Biz buraya Refik Halidden bir fıkra naklediyoruz, Jules Verne» den yaptığımız tercümelerin şimşir üzerine gravürden ana kalıpları bizde hâlâ duruyor. Julea Verne'i tekrar basmak isterlerse bu klişeler verilecektir. gittikçe nasıl çürük yapılmaktadır? ve flyat daha ne kadar yüksele- cek? diye düşünmeli. Büyüyen bu gorluk nasıl karşılanacak * Bibette elimizdeki malı korumakla çare bulunacak. Giyecek de böyledir, evimizdek! eşyada böyledir. Dik- katsizlikten ve hoyrat davranmak- tan uzak durmak dahi lüksten ve 'stüsten kaçmak kadar mühim olu- yor. Böyle olmasaydı İsviçre Cüm- huriyeti posta pullarile elinizdeki malı yıprandırmayınız diye nasihat vermezdi, Şimdi İsviçreden bir missl daha: 1939 harbi başlayınca, Cenevre şehrindeki şehir behçelerine pata- tes ve sebze ekmişler; epi mabsul simışlar; bunu hastahanelere da- gıtmışlar. 1940 dn ekilen bahçeler- den 92.500 kilo patates, 7000 kilo e” 4000 kilo havuç, 4000 kilo — 230 — Sersatifünun — 2360 sovan ve 300.000 jkök kadar lâhana ve pırasa alınmıştır. 1940 ekilen bahçelerin mesahası dokuz hektardir, 1942 de ekilen satıhler 13 bu- çuk hektara çıkarılmıştır. Demekki bu yaz belediye bab- geleri geçen yıla nisbetle ytizde elli fazla mahsul verecektir. İsviğre 1914-18 harbinde çok acı tecrübeler gördüğü için 1939 mnharebesi başlar başlamaz, hazır- lanmış bir proğram dairesinde faa- liyete geçti, onun için Avrupanın en mahrum yerinde olduğu halde yine çok dayanıyor. Bütün bu ha- reketlerden ibret almak lâzımdir. Biz de uğtaşıyoruz. Fakat ne ye- Palım ki geç başladık, ve ne de yapsak bizde teşkilât kuvveti çok noksandır, Ümitelrliğe düşmek 14- zım değil: nemiz varsa koruyalım; en ufak bir kapı anahtarının bile bozulması büyük zarardır. Bir düğ- me kopsa saklayıp yerine dikelim. Kuru valtlere kulak asmıyalım. İzmit kâğıt fabrikasının ikinci kıs mı yakında çalışacakmış ve mem- leketin yüzde seksen ihtiyacı te. min olunackakmış diye yazılan şeylere «Amin»! diyelim ama biz yine ufacıcık bir kâğıt parçasının israfına razı olmıyalım, İkinci fab- rika bitecek, münakasa ile etraf- tan kavak ağacı alınacak; onlar taşınacak, kâğıt olacak ve bizim matbaanın da darlığına fayda ve- recek diye ümide düşersem vay bizim elli yıllık matbaanın haline! İnviçrede belediye bahçelerini ek- mek büyük fedakârlıkla olmuştur. Biz de belediye bahçelerini bor- mak lâzım değil, şehrin etrafında. ki boş tarlaları işleme kafi. Amma lâf ile değil, kol ile ve emek ile! Akmed İhsan TOKGÖZ