Stefan ZWEİG PERİŞAN HİSLER Ziya YAMAÇ | - İki haftalık durgunluktan &#onra adalelerimin eski gerginlik ve elâ- tikiyetini kazandıklarını farkedi- yordum. Yarım saatlik bir zaman zarlında, yüneşle rüsgâr beni, eski, çılgın delikanlı haline getirmişlerdi. O vakitler ben arkadaşlarımla bir hiç için boğuşuyor ve bir delilik yüzünden daima ölümü bila göze salacak kadar heyecanlanıyordum. Su içinde durmadan çırpınırken kitapları ve ilmi tamamen unnt- muş gibi oldum. Bunca zamandır mahrum kaldığım bu unsura ks vuşunca mahut ihtiraz temayülüm- le iki saat mütemadiyen sudan çıkmadım. Belki otuz defa suya atılmış bu suretle içimde biriken fazla enerjiyi sarletmeğe yer ara- mıştım. Gölü iki defa ylizerek geç- tiğim halde hâlâ hırsım” kesilme- mişti. Nefes nefese soluyarak etra- fa bakınıyor ve yeni bir kahra- manlık göstermek için fırsat arı- yordum. Tam o sırada kadınlara ay- rılan havuz tarafından bir tranblen gıcırtısı kalağıma geldi. Gözüme, yukarıya sıçradıktan sonra, bir Os- manlı kılıcı gibi bir kavis yaptık- tan sonra suya başaşağı dalan mü- tenasip bir kadın vücudü çarpli. Daldığı yerde köpük dalgası duru- lunca güzel vücut sn yüzüne çıktı ve gölün ortasında bulunan ada- cığa doğru kuvvetle yüzmeğe baş- ladı. — Peşinden git... yetiş diye kendimi cesaretlendirdim. Spor &Ş- kı, sdalelerimi bir kat daha kuv- vetlendirdi. Derhal suya atıldım ve israrla kadını takibe koyuldum. Takip oyununu farkedince ada- makıllı kızıştı ve kazanmış olduğu mesafeden ustalıkla istifade ede- rek, adacığın yanında çaprazlama geçti ve derhal geriye döndü. Ni- yetini çabucak kestirerek hemen sağ taraftan yüzdün ve arkasında bırukdığı köpüklü ize kadar yak» laştım. Aramızda bir adımdan faz- la bir mesafe kalmamıştı ki kur- naz yüzücü birdenbire dalıverdi. Birkaç saniye sonra ise kadınlara mahsus havuzun yanında suyun yüzüne çıkarak bütün takip hırsımı akim bırakıverdi. Sırılaklam vucüdu ile basamak- ları tırmenirken elini göğsüne götürdü, İhtimal nefesi kesilmişti. Sonra yüzünü bana çevirerek ve çarsiz kaldığımı görerek gözlerime galiplere has bir tebessümle baktı. Kuvvetli güneşin ziyası, banyo başlığı altında gölgede kalan çelh- resini seçebilmeme mani oldu. An- cak berrak bir tebessümün mey- dan okurcasina parıldadığını far- kedebildim. Üzüntü ile karışık bir sevinç duymaktaydım. Berlinden ayrılalı: beri ilk defa olarak bir kadından teşvik görmekteydim. Belki yolu- ma yeni bir macera çıkıyordu.. Birkaç kulaçta erkeklerin havuzu- na erirgtim, Ve kadını kapıdan çı- karken görebilmek maksadile oel- biselerimi ıslak vücuduma alelâce- le giydim. On dakika kadar bir zamandan sonra mağrur rakip be- lirdi. Bir çocuk vucüdü kadar ince hatlara sahip vücudunu görün- ce tereddüte mahal kalmadı. Bek- lediğimi farkedince kadın aşikâr bir takip kaygusu ile adımla- Yürüyüşüde yüzmesi kadar zarif ve canlıydı. Bu ince narin hatlı vücudun hareket leri bir yılanın kıvraklığını an- dırmaktaydı. Bu halile yürümekten ziyade uçuyor gibiydi. Peşini ta- kip ederken nefesim kışsılıyor, yol- cuların nazarı dikkatini celbet- mekten korkuyordum. Nihayet bir- kaç yolun birleştiği bir yerde önü- ne geçmeğe muvaffak oldum ve talebe işi bir selâm çaktıktan sol- ra gözlerine bile bakmadan ken- disine refakat etmeme müsaade edip etmeyeceğini sordum. Yüzü» me müstehzi bir nazarla baktıktan sonra kamçılayıcı bir sesle ve yü- rüyüşünü kısmadan : “Niçin etme- yim? dedi. Eğer yürüyüştüm sizi yormuyorsa $ Acele etmeğe mec- urum.,, Bu #aminiyet karşısında cesaretlenerek biraz daha açıldım ve ekserisi saçma olan bir takım sualler sormağa başladım. Kadın bunlara öyle sefbestçe cevaplar verdi ki bu vaziyet karşısında ni- yetlerimin kuvvetleneceği, yerde zayıfladıklarını hissettim. Baki konuşmalardan aldığım ders mucibince Berlin ağzile sor- duğum suallerin bukadar gamimi- yetine mukavemet maruz kalacak- larını farzetmiştim. İkinci defa olarak benden üstün bir rakip kar- gısında bulunduğumu anlıyordum, Fakat beni daha acı bir gürpriz bekliyormuş meğer... Bir âra 681- kıoı bir israrla nerede oturduğunu sordum. Bunun üzerine bir çift kahve rengi gözün gülerek, mey- dan okurcasına gözlerimi yaktığını gözdüm. «Size pek yakın bir yer- de» deyiverince hayret içinde yü- züne baktım. Kadın bu defa yan gözle beni suzdü ve iğnenin tesir edip etmediğini araştırdı. Tam bu sırada Berlin çapkınlarına mahsus bir terbiyesizlik ağzımdan kaça saktı. Fakat tereddüt içinde ve hattâ biraz mahcup olarak bu va- ziyette refakatımın bir mahzuru olup olmadığını sordum. «Nedenf> diye sordu aynı tebessümle. « Da- ha iki sokağımız kaldı. Bunlarıda birlikte katedebiliriz.» — Devamı var — 237 — SeSetlfünrvun — 2380