26 Şubat 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 4

26 Şubat 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Türk kadını Cumhuriyetin Türk kadını Kıvançla taşır Türk adını..... Türk kadını çalışır evinde Yuri ve Çocuk vardır onun kalbinde Türk kadını gürbüz bir çocuk doğurur Onu daima Türk Ruhu ile yoğurur...... Türk kadını bilir paranın kıymetini Çünkü oda çeker âile zahmetini...... Türk kadını: tarloda çalışır Üretimi arttırmaya alışır...... Harb olursa, Türk kadını a Bırakır evini barkını Omuzunda mühimmat taşır İşte Türklük ona yaraşır... Türk kadını fazilet #imsalidir O Kızılay'da şefkat emsalidir...... Berç TÜRKER 1941 yılının son ayında on buçuk milyon mektup yollanma- dına delâlet eyledik ve on milyon üçyüz bin esir mektubu alıp sa- hiplerine verdik. Bundan başka 5000 vagon yiyecek taplayıp bun- lara verdik. Cenevre kurumu dünyanın her köşesine yardım komitalerı gön- derdi. Komita âzaları 600 asker esirler karargâhı ve 200 sivil esir- ler karargâhlarını ziyaret eyledi, Sevgili ve çok büyük insan dostum Chapuisat'ın mektubunda daha tafsilât var. Hepsi merha- met ve şefkat ve kardeşlik kay- nağından fırlayan yüksek duygu- lar mahsulüdür. Avrupa kıtasında Hakim bütün imperyalisler, yüzlerce milyon halkı yakıp kavururken, memleketleri yıkıp yakarken, Ce- nevredek lutetnational kızıl Haç bu hizmetleri görüyor ve Ankara da dahi kendisine bir şâbe açmış bulunuyor, Şafakatlilerin sevgisin- den nökadar iftihar etsek yeri var. “4 Şefkat ve merhamet kaynağın- dan gelen bu yazılardan sonra bir azda etrafa bakalım: Haftanın birisi daha geçti, İs- tanbulun poyrazı ve karayeli bir daha kendini gööterdi. Esti, s&- 170 — Servetifünun — 2375 vurdu, üşüttü, titretti, Isınmak neredef!... Üşüyenler en ziyade kuv- vetli yemek ararlar; onu da bul- makta kolay değil. Hele fiyatlar, kara hummaya tutulmuş hastaların hararet dereceleri gibi yükselip duruyor. Meşhur hamsi balığının bile kilosu elli kuruştan aşağı in- miyor, Hani şu : hamsi balığı, ka- nıda var, canıda var, mercan gibi gözleride var diye met ederler idi ! Bunu söyliyenlerin hakları varmış! Gazetelerin birisinde oku- dum, kılçık paketi diye elimize al- mak istemediğimiz izmarit bile yüksek fiyatta satılıyor. İşte böyle, hamsi balığını istibza ile görmek, izmariti kılçık kutusu sayıp yanı- na gsokulmamak, yani muharebe- den evvel önümüze dizilmiş olan nimetlerin kaderini bilmemenin galiba cezasını çekiyoruz! Sâde biz değil, bütün dünya bu ceza- nın en büyüğünü, hem müthiş belâ halinde çekiyor ve bu belâ- nın &ltında inim inim inliyor! Benim sihhi halimin garsılmış ol- masi ve yaşımın yetmişi aşmış bulunması hasebile, Kışta çokluk odamdan çıkamıyorum. Görüşme- ğe gelen arkadaşlarla konuşmak ve derdleşmekle vakit geçiyoruz. Arkadaşımın bir tanesi dün odam- dan içeri geldi ve bana şöyle dedi: “Bu haftaki makalenizi okudum Evet, ben de sizin yaşdayim, ben de Fransa büyük ihtilâlinin üç prensipine yani, hürriyete, müsü- vata ve uhuvvete âşık idim, Fakat siz bir hakikati ilâve etmeyi u- nutmuşsunuz, azizim: inkılâptan sonra gelenler bu mukaddes pren- sipleri bozmadılar, bu yüksek ve kudsi prensipler insanlarda zaten yokmuş! mes'ele burada. Arkadaşım çok heyecanlı idi, ve pek haklı idi. Hem gülüştük hem içimizi çektik. Çok doğrudur; kelimeler dünyada Tol oynuyor, fakat kelimelerin manasının tat- bikine kimse yanaşmıyor! Acaba bunun asıl sebebi nedir ? Aramız- da bulunan ve esnaflıktan yetişme çok eski arkadaş dediki: — Benim az söz söyler oldu- ğgumu bilirsiniz. Fakat bugün da- yanamıyorum. Kelimeleri filânı bırakınız. Siz adam yetiştiriniz ve adam grayınız. Tam faideli adam- da ben üç sıfat ararım : Çalışkan- lık, kabiliyet ile acizlere yardımdır. Burada şiirleri çok seven bir diğer arkadaş şu mısraı okudu : Kabiliyet dadı haktır, herkese olmâz nasip! Bende çalışmak şartı üzerinde durdum, Hazır yemek, miras bek- lemek, başkasının kesesine el sal- dırıp havadan cömertlik etmek or- tada iken neden çalışıp yorulmalı9! Bir kerre, çalışmak, çalışkan ve kanaatlı olmak kolay bir şey de ğildir. Sonrada, kabiliyet denilen — Devamı 178 inci sahifede — Mösyö Chapuisat

Bu sayıdan diğer sayfalar: