12 Şubat 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 9

12 Şubat 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MIMAR SİNAN | Yeram*: Cihat BURAK | Gece karanlık vo sicaktı. Ba- taklıkları dolduran ağır sessizlik- ler içinden keskin bir feryat gibi saygısız ellerin kuyruğuna bastığı bir radyonun aci acı hav- lıyor, sokaktan sokağa birbirlerine cevap verenbekçi düdükleri keşkin keskin havayı yırtıyordu. Bir parça hava almak için dışarı çıktım. Lâmbaların yer yer aydınlattığı yollr koca bir vücut gibi yere uzanmışlar düşünüyorlardı. Neks- dar yürüdüm bilmiyorum. Fakat ni- yetim sıcak havalarda bile insana bir serinlik veren eğki Türk mahalle- lerine dalmak, sokakların sessiz- liğine hürmet etmesini bilen bah- çeli evlerin arasında bir az dola- şarâak vakit geçirmekti. Beyazıt meydanını geçmiş Süleymaniyeye giden yola sapmıştım. Gündüzün keskin aydinlığında görmeğe alış- tiğim yollar geceleyin insana okun- muş; sahiteleri bir bir çizilmiş bir kitap hissi veriyorlardı Karanlık teferruatı silinmiş etrafa kâh be- yaz bir duvar üstünden sarkan bir ağacın simsiyah dallarının silüe- tini, kâh bir gece lâmbasinin keş- kinliğini bir kat daha arttırdığı bir köşenin yahut merak bir paşa gibi sokağı dinleyeni bir cumba nin şeklini belirten bir genişlik çgokmüştü. Birden gözlerim zarif sütunun arası çimento sıvalı bir duvarla örülmüş bir sebile ilişti. Önünden pek çok defalar geçtiğim bu sebilin gecenin karanlıkların: da ağlar gibi hali vardı. Bir za- manlar susuz yolcuların yolunu bekliyen içerleri şefkatlı karalık- larla dolu pençereleri müteellim ellerin ferini söndürdüğü gözler gibi; kirli renkli iğrenç bir çimento duvarla örülmüştü. O anda gece- nin bu manzaranın karşısında do- nup kalışını seyrettiğimi zannet- tim. Gözlerim karşıdaki sebilin kurgunları sökülmüş çimento sıvayı zarlak kulubesinde dolaşır gib bir- den gecenin sessizliği ortasında kaldı; korkunç derecede kalın bir ses tabanı başımda «merhaba ev- lâd!> diye gürledi. Olduğum yerde zıplamış korkudan büyüyen göz- lerimi karanlıklara dikmiştim. Et rafa bakındım ortada kimse yok- tu. Souk souk terlemeğe başlamış- tım, Aynı kalın ses bu şeferdaha 'yakından gürledi «korkma» diyor- du! korkma bende senin gibi bir gece yolcusuyum. Canım sıkıldı da şöyle bir dolaşmaya çıktım» bu sefer sesin geldiği yerde sağımda yavaş yavaş şekli belli olmıya başlıyan bir ışık peyda olmuştu. İlk önce beyaz uzun bir sakal sonra karanlığa gömülü iki parlak gözün üstünde göz, kaşlar, peyda oldu sonra serviler kadar zaif bir vücut bu şekli tamamlarken beyaz uzun sakalın çevrelediği yüzyü üstünde bir hale gibi kocaman bir sarık belirdi artık hiç şüphe kal- mamıştı masallardaki bir hayalle karşı karşıya idim. Bir an kaçmayı bütün kuvvetimi bacaklarıma ve- rerek karanlıklara karışmayı dü- şündüm. Fakst bu sefer ses çok tatlı fakat bir emir gibi kat'i tek- rar etti «ne düşünüyordum»? dedi sonra kemikli zaif bir elle sırtımi okşadığını hissettim, Uzun boylu şekilde veitilen ışık sokağı dol durmuş etrafı göreceğini sesleriyle karışığa garip bir gürültü kapla- mıştı, «Hiç» diye cevap verdim! şu karışıki sebile bakıyordum da bunu söylerken teessürümden göz- lerim yaşarmış. Belkide o sebilin önünde yüzlerce sene evvel guguz- luğunu gidermiş olan bu hayalin önünde o tarihten âdeta küçül- müştüm. Açılan cübbesinden belinde bir diviti olduğunu gördüğüm hayalet «o gebilin ne işe yaradığını biliyor- muydun? diye sordu» bu suâle âde- ta kızdım. Bir an kendisine benim- de mektipte okuduğumu ve malü- matımın bunu bilme kifayet edece: ğını böyle birşeyi bilmiyeceğimden şüphe etmesinin doğru olmadığını Mimar SİNAN söylemek istedim, Fakat hayal beyaz caminin kubbe kasnağını çeviren yer yer çatlamış çimento sıvalarında dolaşan gözlerini gö- rünce vaz geçtim «evet» diye ©€- vap verdim! Türklerin ezeli ve ebedi misafirperverliklerinin hayır severliklerinin bir sembolü olan bu çeşmeleri dedelerimiz burslara yolcular buz gibi sular içirmek için yaparlarmış, bildiğime göre her işe beni yoran gümüş gibi kalaylı maşrapalaria kana kana para ver- meden istediği kadar su içermiş» bunları söylerken uzun böylu ha- yalet zaif ve titrek elile bir kerre daha sırtımı okşadı <Aferin evlât» dedi! Sonra bir an karşıdaki sebilin zavallı haline baktı ve gürler gibi peki sonra dedi insanlar; bizim torunlarımız olan sizlere su içmek içinmi oldu bundan niçin utandı- nız? Bu sebilin pençerelerini niçin ördünüz. Bir zamanlar hepsinin altım yaldızlı kitabeleri olan çeş- melerin sularını ne için tıkadınız; traş etmek oilâ vermek için okadar uğraştığımız mermerleri ne için söktünüz $» Cevap verecek söz bu- iamıyordum <Ufak, dünyâ gibi» güçlükle zaman zaman hayalâta bir kaç kelime kekeledim. Sonra ihtiyarın kulu kadar hafif belkide mermer traş etmekten nasırlanmış kemikli ve uzun ellerini yakala- 1$1 — Servetifünun — 2373

Bu sayıdan diğer sayfalar: