| G. Bâcovla: ilkbahar notları... Acı yeşil, acı yeşil... Beyaz ve penbe ve saf tomurcuk Feza ve mâbvilik rüyası Seni, hâlâ görüyor, halâ duyuyorum, # Ohi Nektala, ateşinle, Güneş, güneş, Zamanların oyunu altında Bütün oğıran vücudumu. # Bir söğüt düdüğünden, İlkbahar, Pınarda dinlenen bir kız, Seni mırıldanıyor Açık kırda. > Acı yeşil, acı yeşil, Beyaz ve panbe ve saf tomurcuk Seni yine görüyor, yine duyuyorum Fezâ ve mevilik rüyası. Çeviren : Cavit YAMAÇ sayvanın bir eği vardı, Jlicaya- günübirlik gelenler bu sayvana konarlardı. Bir düvar boyunca da, bir yarım çatı inmişti, altına erzak, oduu ve kömür indirilirdı. Bu du- varın iki başında birer büyük 0- eak vardı, İlien mutbaklariydı, asıl hamam yapısı, odaların kar- gsındaydı. Erkekler ılcasının karşımnda ise, sade, önü shşab sayvanli birer sıra odalar vardı. Hamamlar ikişer kubbelidir; birinci kubbenin altı, bir koca taş- lıktar, kaba taş döşelidir, burada sıra sira kahve ocakları vardır. Tokmaklı hamam kapısıyla ikinci kubbeye, asıl ılıcaya girilir; Serupa meşmerdir, ortam lisvuz, etrafı çepçevre bir settir; bir yatak'boyu genişliğindeki bu setlere hasırlar, üstüne de kilimler oerilir, onun üstünede şilteler döşenir; bu dö- şekler de, limon küfü, karanfil elı, vişne çürüğü, renk renk, sırma iş- lemeli, bindallı örtülerle gelin kö- gesi gibi süslenir. Tlıcanın dört köşesinde de dört 148 — Servetifinün — 2378 kahve ocağı vardır; bacaları bu. guyu alıp götürür; havuza kaynar su gürül gürül döküldüğü halde hamamun içi dalma berraktır. Duvarlarda, fenerleri asmak için demir çengeller vardır; duvar İç- lerinde de bohçaları koymak için höcreler vardır. Su, havuza, üslüblaştırılmış ne- fis bir arslan ağzından dökülür; bu görünüşte uzun bir mermer oluk- tur, fakat içinde sivri dişler, iki yanında da birer küçücük kulağı yardır. Zağralılar arslan ağzına baba derler; bir yatırdır, Ihca ba- basına adak mumu yakarlar. Keyf ehli, geceleri odalarına dönmezler, ılhoa içindeki yataklara uzanır, uyurlar; ılıcanın gecesi sefalıdır; mum. ışığında, su, kızıi kehriba olur, dal vücutlü civanlar, pulla- nır, kınaisnır. Ilıcaya, sabah namazindan son- ra girili, öğleye kadar cünbüş ile yıkanılır, öğle yemeğine doğru çı- kilir, yemekten sonra hanımlar, ağalar, beyler uyurlar; deliksulılar ikişer üçer, üçer beğer sahraya da ğılırlar, derenin karşı yakasında Namsşgâh tarafındaki bayırlara çıkarlar, silâh atarlar, svlanırlar, çayırda güreşirler; birbirlerine gö- nil sırlarını dökerler. Öğleden ikin- diyo kadar, Ihcs, hitmetçilerin, #gakların, ırgadların, çalgıcılarındır. Havuzlar ikindiye doğru boğal- falir; gece fasılları için hazırlık ya- pılır. İkindi ile akşam arası, ka- dınlar odalarda, erkekler dere bo- yandaki söğütler altında toplanıp saz ve söz ile can sohbetleri eder- ler; söğütler altında içki sofraları kurulur. Onbeş gün, her akşam, bir ağanın yahut bir beyin ve ka- rısının ziyafeti vardır; bu ziyafet- lerin baş yerbekleri fırına verilmiş koyun yahut kuzu, pilâv ve gazi- ler helvasıdır; Zağradan getirilen erzak arasında da mekik, nohutlu ve şekerli ekmek, kuru köfte, re- geller ve turşular vardır. Köylü- lerde Ilıcaya her gün yumurta, tavuk, yoğurt, tereyağı, peynir in- dirir; Ihcaya yakın köyler Sungur- lar, Altıkardaşlar ve Adatepedir; bu köylüler, kasabalıya karışıp Ilıcays giremezler; sattıkları malın da değerini söylemezler, kasabalı, şa- nınâ düşeni verir. Ilhcanın asıl ahengi yatadan sonra başlar. Hamamların içi ko- ecaman fenerlerle donatılır; burada her iki ılıcayı da tasvir etmek gerekir. Kadınlar her seferinde yeni ılcalıklar yâapınırlar ve mücevher çekmecelerini de mutlaka götürür- ler. Ilıcalıklar, çiçekli basmalardan yapılır, al ve mavinin dalgaları makbul renklerdir. Ilıcalık, topu: ga kadar inen bir don ile bir gö- güslükten ve bir başlıktan mürek- keptir. Donun paçalarına kendi kumaşından kırmalı saçaklar y&- hut dantela dikilebilir, penbe to- puk ve kınslı parmaklar üzerine serpme dantola pek yaraşır. Gö- güslüklerin kolları daima kısadır. Ilicalıkların basmasına uygun renk renk boncuklardan da gerdanlıklar örülür. Kızlar, anadoğması soyulur, ıhesliıklarını giyen en sıkılganla- rını da arkadaşları zorla goyarlar. topuklarına inen saçları ve bon- cuk gerdanlıkları biricik örtüleri- dir. Kızlar en geç onaltısında ko- caya verildiğine göre,: bunlâra ç0- cuk demek daha yerindedir. Oğul anaları, kızları alıcı gözle seyre- derler; hattâ bazan, tönlerinin han- — Devamı 155 inci sahifede —