ski - Zağra ılıcası, kasabaya H öküz arabeasiyle altı saattir; Bulgarya Türklerinin ılıca safaları, bozgundan evvel, panayır Ml) rönkli, zengin olurdu, caya, menekşeler açarken, iğ karpuzda, bağlar bozulur- ken gidilir; en kalabalık ve cünbüşlü olanları da, büyük çiftçi olan Zağra âyan ve eşrafının işsiz zamanına rastlıyan kiraz ve Kasabadan çıkınca, kızlar ve tazeler, arabalardan inerler, artık ılıcaya kadar da yürürler; ay ıIşi- ğında, def ve darbukalar, türkü- ler ve mânilerle kır çiçekleri top- lanır; Zağra sahrası has topraktır; kırları bayırları sünbüllü reyhan“ lıdır; kır karanfilleri, beşparmak- lar, kandil kandil koyun gözlerile nakıl gibi donanmıştır. klar nara atar, tabanca patlatır; herbiri kendi sevdiği türküyü söy- ler, “Ilıca dağlar: dikili meşe, * O- turdum fikreyledim tuttuğum işe * Bize bulunmaz mı heyl tenha bir köşels, “Şu dağlar ardında bir kuzu meler, , “Kulak verdim şu dağ" daki figana,, “Size geldim bilin ha- limi dağlar, , “Mecnun oldum dağ başında gezerim, ; yanık Rumeli ağzı ile söylenen bağ bozumu gi- bu türkülerin mı$ dişidir; gününü > ra gonlerma da âyan ve eşraf ka- ' Ooekseriya “Hey nlar, tans RH ANIİMEPENDİ eee kararlagtırır, eg eri naf takımıda on- li gemi lara uyar; her se- ferinde de iki haf- ta, tadımlık kal- ınır. Yola gece ya: rısı çıkılir; uyu- yan kasabanın ig- lâm maballeleri, bir kaç dakika içinde fenerler ve araba gıcırtılarile dolar; buna hop- pa ve delişmen tazelerin gülüşme- lerini, Zağra ağzinın marilerini, kızanımlarını, abelerini katmak lâ- zımdır. Eşya ve erzak ve sekiz yaşın- dan küçük oğlancıklar, kadınlarla beraber arabalardadır; erkekler, silâhlanıp atla giderler. Mahalle halkı, yol kavaklarında buluşur, Reşad Ekrem Koçu'nun bu isimle hazırladığı romandan ikinci fragman | LI C A Ayıkaynağı yarı yoldur; sabah namazı burada kılınır, en genç k&- lanlar beklenir. Yol Il:caderesi'ne | Ayıkaynağında kavuşur, dere ile beraber, bodur megelerle kaplı Gürleyen beyır'dan geçer; ılıcaya kadar yol dereye onbir yerde dalıp çıkar, köörü yoktur; bu su,Ihcadan öte Söğütlüdere olur, Arnavud kö- yü civarinda Anadere derler. Gür- deiken Hacıka- dın vakfıydı; Boz gündan veltume- lii şarki'nin Bul- garyaya ilbakın- dan sonradır ki, R,şş2fendinin fet- vasile, Zağra be- lediyesine &atlı- mıştır. Çifte ıhcalardı: Erkekler 1lıca- sının havuzu, kadınlar olıcasının- kinden daha büyüktü; Bugün arı tık mevcut olmıyan kitabeleri zab- tedilmemiştir. Vakfın müessisi olan, Hacıkadın onyedinci asır ortala- rında yaşamıştır; temelleri, Roma- ya kadar iner. Ilıcaların bozgundan evvelki halini anlatmak zordur: Kadınlar ılıcasının önünde, çev- resi yiğit adımı ile bütün ılıcacılar ise, Tabakana Oo liyen bayırdan geçerken, delikan- mâhallesinde top lamr; ılıca yolu / — i başında şehir ete- a idir. Hâtıra En öne davul ve zurnalarla çal- gıcı çingeneler ge- çer; âyan ve eşra- / — Sabahaddin Kudrel'e — ikiyüz adım bir av- In vardı; bu avlu- nun, dereye bakan boyu, ikişer katlı abşab odalardı; yir> mi kadar odaydı, han yapısıydı, avlu önü, boydan boya parmaklıklı sayvan dı, avludan bu say- vans üçer basamak lk (merdivenlerle çıkılırdı; oğslar, üç Her Temmuz akşamı beni düşün, Beni hatırla. Bak, hâlâ avuçlarımızda kokusu Geçen Temmuzun. Bir Temmuz meyvası hazırla Bana isim günümde. ftan ber ağanın, , beyin bir çalgıcı ta- kımi, mahbub çin- gene köçekleri var- dır; hemen hepsi, Küpeli Ayvaz, Saçlı Ne güzeldir, Temmuzda « hattâ, dört aile yer- Demir, Gümüş İbo Meyvaların uykusu. leyehek kadar bü- gibi iâkablı olan yüktü. yakın akra bu delikanlılar, E1- balar bir odaya İ- zanlık'tan, Tırna- Ne güzeldir, kalbin ve gözlerin nerlerdi; lt kat va'dan ve Hasköy- Temmuzla daluşu. hizmetçi odağı, üst nsanın kat hanım odasıydi. den getirtilir, Çal- 7 Bir Temmuz ayında âşık oluşu. gıcıların arkasına atlılar, onların pe- şi sra da arabalar dizilir. Gavsi OZANSOY Avlanun üç ya» nı kale duvardı; bir duvar boyunca, odaların önündeki 147 — Servetifünun — 313