naf değildir, kan emici ve sömürü- cüdür, Şimdi bu müthiş muharebe darlığında vurguncularla beraber yutucular ve sömürücüler dahi mut- laka çok sıkı surette kontrol altına alınmalıdır. Bu yolda hareketi ken- dilerine iş edinenlerin fena halde canları yakılmazsa, cihan harbinin başımıza sardığı belâ çok ağır olur. Misal mi istiyorsunuz; En basitlerin- den söyliyeyim. Muhtelif müessese- lerde vazife sahibi olup da Anka- rada bulunan şeflerinden bazı şeyler sormak mecburiyetinde görünen ufak bir memurun yanında bulun- dum. Adi bir mesele için üç defa Ankaraya telefon yaptı. Öyle ya! Kendi kesesinden degil | Bunlardan bir diğeri de yine böyle adi iş için yolculuk bile yaptı, yol parası aldı! Bir fabrikanın yeni neşreylediği pro- paganda kitabını gördüm. 200 büyük sahifeden ziyade; en pahalı ve nefis kâğıda basılmış, içerisi resimlerle do- lu; en büyük resim de o fabrikanın başında bulunan zatın kitab hacmin- de fotoğrafisi İl Süsten lüksten ve is- raftan kaçalım derken bu kitaba ne diyelim? Daha basit yazılamazmı, daha sade kâğıda basılamazmı? Ve böylece yalnız propaganda ki- tabı yüzünden en aşağı dört bin lira tasarruf olunamaz mı? Hayır olu- namaz! Çünkü millet kesesidir, ta- sarrufun lüzumunu salâhiyetli ağız- lar her tarafta söleyip tavsiye eder- ken o kitabı hazırlıyanlar, mükemmel ve süslü ve huluskârlıklı yapmak hevesine kapılmışlardır! Millet kese- sinden çıkacak parayı asla düşün- memişlerdir. Bu fazla masrafla aca- ba kaç asker ailesine yardım olur- dul Kat'i surette yutucuların ve sö- mürücülerin önlerine geçilm elidir. Benim imanım ve kanaatim budur. Sonra şunu da ilâve eyliyeyim: Böyle israflar ve lüksler çok yerler- de sık sık görül düğü için onu ya- panlar işi tabii ve normal telâkki eder olmuşlardır! Ben görenek ile yapanlara değil, israfın kuruluşuna ön ayak olanlara lânet eyliyorum. Hulâsa edelim ve tekrarlıyalım : Dünyayı ateş sardı. Her şey yanı- yor, kül oluyor. Ateş, Tanrıya şükür bize gelmedi. Yurdumuzda biz ma- lımızı ve elimizdekini koruyalım ve israftan kaçalım. Süse ve lükse ar- kamızı dönelim. Hele millet kese- sinden cömertlik yapanlara en ağır lânetleri yağdıralım | Ahmed İhsan TOKGÖZ 50 — Servetifünun — 2365 İbret alınacak konuşmalar Tasarruf haftasında ruhlara aşı- lanmak istenilen güzel prensiplere tamamı tamamına Zzıd olarak duy- muş olduğum bazı konuşmaları nakleyliyorum. Bunlar eski değildir: # — Şu karşıki taraftaki güzel köşkü ben yaptırmıştım, sonra sattım. — Kaça sattın ? — Yirmi dört bin liraya — Sonra başka köşkmü yaptır- dın ? — Hayır! — Ey paraları ne yaptın? — Para ne yapılır! Yedim !i * Ankaraya ticari ve taahhüt iş- lerile uğraşmak üzere geleli tam on yıl oldu. — Bari, çok kazandınız mı? — On yılda yüzbin lira. — Peki, niçin bir ev yaptır: madınız ? — Kirada pekâlâ oturuyoruz. — Demek epi paranız var? — İki bin lira borcum var| — Zararlı işe mi girdin | — Yok canım, kazandığımı ye- dim ! 7 — Ayak kabı lâzım. Pahalı di- ye kızıyorum. — Evde yedek ayak kabınız elbette vardır. — Bir tane suvare parlak is- karpini var, İşte o kadar. — Niçin ihtiyatlı davranmadınız? — Eş dost beraber gezip yeyip içmekten para artarmı ki? * Bir hizmete girip beş on kuruş kazanmağa İstanbula gelmiş olan Anadolu köylüsü yolda rast geldi- ği hemşehrisine söylüyor : — Babama kışlık paltoluk ku- maş yolladım, çok pahalı idi ama ne pe dişimizi sıkacağız. a yi yerde işitilen baş- ka konuş — Bizim srörukldin para kopa- ramıyorum ki bir akşam barda ke- yif edeyim! — Ayol sen artık büyüdün; ba- bandan para koparmak ayıptır. Kendin kazanmalısın hem yersin, hem babana yardım edersin İ — Yahu, sende amma eski kafalı adamsın be | Japonya İmparatoru bir tersâneyi fetiş ediyor UZAK ŞARK Pasifikteki iştirak eden bir İngiliz kravüzörü deniz muharebelerine