a ALIŞ eyi wp a EMMANUEL BOVE'DEN: HALID FAHRi OZANSOY > IŞ Arnold, şiddetli bir sesle: — Evet, Bay hâkim! Diye cevap verdi. — İtiraflarımzı imzaladınız mıf — Şüphesiz. — Başka ilâve edeceğiniz bir şey var mı? Arnold, muhatabına kafa tutmak istiyormuş gibi “ âdeta haykırarsk : — Hayır, Bay Hâkim! Dedi. Hakikaten kafa tutmak istiyordu da. Bu Haki- min vicdanı varsa, kim bilir nekader iıztırap çek- mesi lâzımdı! Ru şiddeti altında, Arnold, sevincini saklamakta güçlük çekiyordu. Birazdan, herkesin önünde, bu adamın kötülüklerini ortaya vurduğu za- man, ne de muzafferiyet olacaktı kendişininki! Al- çakça vasıtalarla kendi ağzından itiraflar almaktan tereddüt etmemişlerdi! Daha iyi ya! Bu suretle bu hâkimin maskesini yüzünden atmaktan, mesleğini baltalamaktan, onulekelemekten hiç bir vicdan âza- bı duymıyacaktı. Demek ki, her şeye rağmen, bu yerde tatbik edilenden başka türlü bir adalet vardı. Ve bu adâlet, insanlarınki değidi. Arnold, kudretinin zevkini tadıyordu. Oyununu meydana çıkarmak için acelesi yoktu. Vakti vardı. Kendisini ezseler de nğ- zını açmıyacaktı, Fakat birazdan, tam'da talii tayin edilmişe benzerken, yalandan bir çekingenlikle kü- çük bir ifade de bulunmağı taleb edecekti. Ve yıl- dırnm gümbür gümbür inecekti. Hani karşılık olarak ne mukabele! Hâkim ; — İlâve edecek başka sözünüz yok mu! Diye devam etti, Arnold: — Hayır. Diye tekrarladı. — Pekâlâ, Bu anda, ilk defa olarak, gözlerini müttehimin üstüne kaldırmağa cesaret atti. O, bu bakışı bekle- mişti, Söyliyecek miydi * Tereddüt etti. Hâkimin göz- leri yalvarışlı değil miydi ?* Gözyaşları bu gözlere, alışılıramış bir parlaklık vermiyor muydu ! Ve dos- yanın üstüne konulmış olan ince eller, sanki bir dua için birbirlerine bitişmemişler miydi 9 Bu dilsiz yalvarış esnasında, delikanlın ruhuna ansızın bir pa- rıltı yapılmıştı. Boş yere aradığı o güzel hareket, kendisini tertemiz edecek olan o güzel hareket, işte elinin altında değil miydi ? Sebebsizce “Eh, ne ya: palım !,, mânasına elile bir jest yaptı. Niçin “Eh, 48 — Servetifünnn — 2365 ne yapalım İ, , bunu bilmiyordu. Hâkime baktı. Bu adamın" bir karısı, çoçukları, dostları, bir mevkii vardı. Hayatının sırrını bildiği halde, hâkimlerin merhametini celbetmek içln bundan istifade etmi- yecek olan kimseye karşı minnetterlığı kim bilir ne büyük olacaktı ! Hayır, Arnold, bunu söylemiyecekti, İşaesi bizzat kendi hâkimini bir uçuruma yuvarlı- yaçak olan bu sırrı kalbinin tâ dibinde saklıyacaktı. Düuyada hangi hareket bundan daha güzel olabilir- di Bu yeni kararla mest olaran gözlerini indirdi ve yüzünde irtiasam eden kederli mânayı izalye çelış- madı, Sanki “korkmayın, 8izi ele verecek değilim, diyordu. Böyle bir ruh yüksekliği karşısında gözle- rinden yaşlar gelecek kadar müteessir olarak, hâdise- lerin, istintak etme üzere kendi önüne sevketmiş ol- duğu bu adamı merhametle tamaşa ediyordu. Bu sahnede hezir bulunanların hiç bir şeyin far- kına varmaması için. bir nefeste ; — Mersi! Diye mırıldandı. Bu teşekkürün kendisine edildiğini sanan kâtip; — Estağfurullah, Bay Hâkim! Diye cevap verdi. Arnold tekrar hücresine gikince kendiğini o kadar mes'ut hiasetti ki az kalsın şarkı şöylemeğe başlıya» caktı. Artık hiç de adi bir katil değildi. Hiç bir iti- raza imkân bırakmadan, ruhunun ne derece yüksek- liğe çıkabileceğini göstermiş oluyordu. Şüphesiz bir lâhza sonra mahbesinin kapıları açılacak ve güver- cinler gibi, kırlangıçlar gibi serbest olacaktı... Arka- sına dönmeden, kollarını gallıya sallıya, yüzü rüz- gârda, başı açık, emin bir adımla yola çıkacaktı. Bim bilir kaç dakika, kaç saat, Arnold bu ferah- lık içinde yaşadı Hakikati idrak ettiği zaman, yine ortalık simsiyah kesilmişti. Birdenbire, hapsedilmiş olduğunu farketti. Zındanını yalnız, yıldızlı gökten inen ışık aydınlatıyordu. Azapla: “neredeyim 1, diye kendi kendisine sordu. Ne zamandanberi ve ne için hapis eğilmiş olduğunu artık bilmiyordu. Gölgesi bir dıvar boyunca hareketsizdi. Şaşkın şaşkın ona baktı. Bir ihtiyazınki gibi kamburdu bu gölge. «Fakat bel- ki de ihtiyarlamışım» diye düşündü. Elini mihaniki bir surette yüzüne götürdü. Kalın bir sakal kapla- mıştır yüzünü. “Rüya görüyorum, başka türlü bu- nün imkânı yok., Çağırdı. Hiç kimşe cevap vermedi. Daha kuvvetle çağırdı. Ayni sessizlik onu çevirmekte devam etti, O zaman, bar-bar bağırmağa başladı. Kapının srasından bir gardiyan ; — Ne var? Diye sordu.