Bp p b EF S on (le EMMANUEL BOVEDEN: HALID FAHRi: OZANSOY eğ — 34 — — Komedi oynamak için nafile zahmet çekmeyiniz. Ben budala değilim, Bir defası kâfi. Fakat müsaa- dönizle size şunu söyliyeyim ki, eğer bu meslekte devam ederseniz birgün başınız belâya uğrayacaktır. — Nasıl, benden şüphe mi ediyorsunuz? Bana böyle mi teşekkür ediyorsunuz? Demek bu haydutu, cezasını görmeden hareketinde serbest bırakacakel- nız ha! Bu mükâleme esnasında sahte polis kendisini toplamıştı. Arnold'un sözünü keserek ; — Hakikaten, delikanlı, artık hiç şaka etmiyo- rum. Peşimden siz geleceksiniz. Nah işte, bakın şuna. Belki bu, 8izi, daha iyi duygulara getirebilir. Cebinden bir kart çıkardı. — Ben size acımıştım. Nadim olduğunuzu ve bize hizmetten başka bir şey istemediğinizi sanmıştım, Halbuki aldanmışım. Bu, içimizde en iyilerinin bile başına gelebilir. Bu defa sizi hapisten kurtar- mıyacağim. Çifte dönerek devam etti: — Siz serbestsiniz, Mösyö ve Madam, sizi rahatsız ettiğim için affınızı dilerim, fakat bu şahsın mak- sadlarını meydana çikarmak lâzımdı. O Iğhzada birçok düdük sesleri çınladı. Arnold, korkudan titriyerek : Hiç kimse ona cevap vermedi. Gürültülü sesler, ayak patırtıları , havlamalar grupun kulaklarına çarptı. Gezici: — Polistir, diye haykırdı. Eyy, delikanlı! şimdi derdinizi anlatırsınız. Pek memnun oldum. Fakat bu memnen oluş yalnız prensip noktesin- dandı, zira arkadaşına bir kelime söylemeden jim- naştik adımiyle kayboldu. Arnold sahte polise baktı. O, artık kendisile hiç meşgul olmuyordu. Bazan sağa, bazan sola iğilerek, çalılıkların arasından polislerin gidip gelişini gözetliyordu. Birdenbire, gezicinin karısına : -— Çabuk kaçalım, Süzan! Dedi. Arnold, hayretinden daha kendisine gelmeğe va- kit bulamadan, tenha hiyabanda yapyalnız kaldığını gördü. Korkudan çılgına dönerek, kendisi de polis- lerin yürüyüşünü gözetledi. «Bu defa yakalandım, diye kekeledi. Bana ne yaptığımı soracaklar, Haki- kati söylediğim zaman sözüme inanmıyacaklar. Aman Allahım, ne yapmalı $» Koşmak istedi, fakat bir za- bıta memurile karşı m gelmek korkusu onu tuttu. Ansızın bir ses işitti. Bu ses: — Acaba neredeler $ Diye sornyordu. Kendini göstermek, usta dolandırıcı ile genç ka- dının gittikleri istikameti işsret etmek, kendilerine hizmette bulunarak polisin minnettarlığını celbetmek arzusu zihninden geçti. Fakat hiç birşey yapmadı. Hareketsiz, bekliyordu. Hirdenbire, kuvveti kesildi. yere düştü. Kendine geldiği zaman, bahçe sessizdi. Ağır ağir kalktı, elbiselerine yapışmış olan ımak yaprakları birer birer kaldırdı, iyice kendine gelmek için elle- rini üstüstüne yüzüne çarptı. Sonra, tekrar yola ko- yulmadan evvel, şayet bir gün yine görmeğe gelirse tanımak için düştüğü yere uzun uzun baktı, Xürüye yürüye, Arnold, Hailere yaklaşmıştı. Bu gece faaliyeti ortasında, yapacak bir iyilik bulaca- ğını umuyordu. Son teşebbüsü hiç şüphesiz muvaf- fakıyetle halelenmemişti. Fakat öyle, bir muvaffs- kıyetsialik üstüne cesaret! kırılacak adamlardan de- gildi. Velhasıl çok fazla düşünmeden yoluna devam ediyordu. Grand Palais'nin bahçesinde geçen sahne şimdiden maziye intikal eşmiş bulunuyordu. Derhal, kendisini, Ticaret Borsasının önünde bul- du. Burada, hemen biraz her tarafta sürünen, yahut köşelerde, saman üstünde uyuyan oldukça serseri vardı. Bunlardan birisine yaklaşmak, ona yüz frank- lık birkaç banknotunu vermek, sonra bir teşekkür beklemeden uzaklaşmak, bir nevi azametten mahrum olmıyan öyle bir jest olacaktı ki.. Fakat sonra, bu derece mütevazı hayat şartlarına melik bir adam- dan ne yardım bekliyebilirdi ?* Polis onda daha ziya- de bir cürüm ortağı hali bulmıyacak mı ve onu, dübedüz, Arnold'un ayni teliine mabküm etmiyecek miydi9 İyi bir hareket, yapılmadan evvel, fena bir hareket kadar ihtiyata lüzüm göstermez miydi? Birdenbire anladı ki harekete geçmek saati çal- mıştı. Iztırap çektiğimiz zaman, yalnız ayni suretle ıztırap çekenlerdir ki bize sükün verebilirler, Küçük bir kahvenin truvakarlı demir perdesi üstünde Arnold şunu okumuştu : «Ölüm sebebinden kapalı.» Işık vardı. Kulaklarınasesler geliyordu. İçeriye daldı. Birçok kimseler yavaş sesle kouuşuyorlardı. Yeni geleni görünce, bunlardan biri haykırdı: — Anlaşılan okumak bilmiyorsunuz. Kahve ka- palı. Hizmet etmiyoruz. — Devamı var — 69 — Servretifunun — 2340