çok geçmeden yine şarkı işitildi. Bu defa ses daha muzefferane, daha dolgun bütün avluyu doldurarak... Simeon kazmaya dayanarak terli, yorgun düşünceli ve müked- der kaldı. Maria'nın neğ'esi ona mubslagalı geliyordu. İçinde bir- den, o kazılan bahçe, mezarlık gezintisinin hâtırasının aksine bir yabancılaşmak ve &lemişümül bir cansıkıntısı higsetti. Bu «armoni> dolu hayat salkım söğüt gibi ağır- laşıyordu. Sabahtan vazifelerine gidip 12 de dönen 3 te yine gidip akşam 8 de dönen bütün bu in- sanlara ürkeklikle bakıyordu. Bu insanlar mevgudiyetlerine, kımılda- nabildiklerine, yevmi yiyeceklerini bulduklarına seviniyorlardı. Fakat bir başka şeyin, mevcut olmıyan bir mefhumun arkasından duydukları arzu bazılarında daha sönük bazı- larında ise daha hararetliydi. Bu nostaljide olmasa bu vücutlar şekil- siz madde olacak ve gözlerine eş- yalar sâdece göründüğü gibi gö- rünecekti... Kapının açıldığını duydu ve inadına eğilen dalların önünde iğil- meksizin doğru yürüyen Florian'ın doğru ve ince gelişini gördü, Müs- tehzi bir tebesaüm dudaklarında belirdi ve sanki onu bekliyormuş gibi neş'elendi. Arkadaşı, evlenelidenberi gitgide daha az geliyor ve münasibetleri de soğuyordu. Diğeri onu görmeden ileri geçti. Simeon yapraklar ara- sından seslendi. Florian duraklayıp, gözlerini etrafin gezdirdi ve dostunun ne- rede olduğunu keşfetti. Onu böyle kolları stvatnmış, buruşuk pantolon- larla görünce alaycı bir edâ ile: «Nasılsin köylü 9» diye sordu. Da- ima ona böyle lâğıplar takıyordu. Bir defasında da; «Nasılsın bay- vân İ» diye sormuştu. Aralarında geçen herşey gibi şakaların da iki mânası vardı, Simeon çamurlu oeli- ni uzattı, Florian onun bileğini tutarak âıktı, Simeon bahçeden çıkıp avlu içindeki çeşmeye doğru giderken : — İçeri buyur, dedi. Florian kazılmış arsa içinde bi- raz tereddüt etti sonra onu takib ederek biriki adım gerisinde kaldı. Simeon zevkle ve gürültü ile boynunu soğuk su ile ıslıyarak: -— Harbe gidecek miyiz dersin ? diye sordu. Ahvâl kötüydü ve yeni bir umu- mi savaştan bahsediyordu. — Senin hazırlandığını görü- yoruz, dedi Florlan, — Yâni nasılf — İstihkâm kazma,.. antrenö- manı yapıyorsun. Başında yamuk duran bir bez ile Maria mutfaktan çıktı. Florlan, onu uzaktan gelâmlıyarak, iğildi. Kadın telâşla mukabele etti, ba- şındeki bezi düzelterek af talebile içeri girdi. Simeon temizleme sme- liyesini bitirmişti. Geniş ve çıplak göğsü ile bir marangoza benziyordu. Allah, bunu mu sanatkâr yapmıştı! Florian, bilhassa Simeon'un elle- rine gülmek istiyordu. Bu, büyük, etli, ve yakaladığı seyi ezecek kı- racak intibamnı veren bu eller hey- keltraş eli miydi ? Fakat, kıymetli eser, bu ellerden sağlam çıkıyor ve bu parmakların sanat eserini tamamile hususi bir hassasiyetle mükemmelleştirdiğini kabul etmek elzemdi, İçeri girdiklerinde Florian bir kanepe üzerine yaslandı. Simeon ise elbisesini değiştirdikten sonra bironun yanında merasim ifa eder bir vaziyette kaldı. Florian «samimiyet» te pek is- rar ettiği için ayaklarını bir üni- versiteli talebe gibi uzatıp kane- penin örtüsünü kirletti. Zayıf ol- duğu nokta buydu; kendini nazaız, tabii göstermek istediği zaman öl çüyü kaybediyor ve küstah olu- yordu. Simeon'un hoşuna gitsin diye «saade>liğini mübalâgaya götürüyordu- Bu gibi anlarda Simeon, ona bir cevap olsun diye bilâkis nezaket, ve kibarlık gösteriyordu. Bu kadar zamandan görüşmemelerive rağ- men biribirine göyliyecek pek gey- leri olmadığını anladılar. Harpten bahsetmek onlara abes görünüyor- du, Benlikleri arasındaki mücadele, susmak ihtiyatsızlığında bulunur- ken daha kendini hissettiriyordu, Florian başlamıya karar kıldı. — Andrei'i hatırlar mısın? And- rel Corbu... Şair, muhartir, bü- na benzer bir şey olan... Muhavere başlamıştı. Florian bir sigara çıkarip gayet kibar ha- reketlerle yaktı. Mamafih bu ki. barlığı pek gösterişliydi. Kisa çek- melerle içiyor ve müthiş bir zevk duyuyormuş gibi gözlerini yumu- yordu. Simeon da bir sigara slıp sâde jestlerle bir mektepli gibi iç- meğe koyuldu. Fakat bu Andrei Corbu'ya dair Florian'ın şöyledik- leri onu hakikaten alâkadar edi- yordu. İlkönce onu hatırladığın söylemişse de, Florlan'ın yeni te- ferrüntle devam etmesi lâzımdı. A, evet! «Güzel sanatler» e devam edip kahve boemlerine iştirak et- tikleri zamanlardan hir arkadaştı. İkisinin de eyni derecede ehem- miyet vermedikleri avâre siürü- sünden biriydi. Hepsi kanına kadar «ültramodernist>, septik, romantik ve bassas lavalyeyi sırıtkan bir reslizmle değişen, dur- madan onu bunu «kafesliyen», ve fecaatlerinden sıkılmadan yaşıyan gençlerdi. Rassta, iyi, pulluktan ay- rılmış köylü çocukları idiler ve Bim- baud, Coctesu Merinetti ve Fransız sürrealistleri onların başını döp- dürmüştü. Bu hayâller sürüsünden Andrei Corbu'nunki daha berrak olarak çizilmeğe baslamıştı... Ve ne olmuştu ? —Geçen hafta, gazetelerde, onun macerağına rastladım. Andrei Çor: bu intihar etmeğe kalktı. Zanne- dersem $on derece veremliydi. Göğ- süne bir bıcak saplamak istemiş. Fakat evde değil, sokakta hem de Calea Victorlei'de, ve esasen &ca- yiplik burada başlıyor. Onun birkaç arkadaşıyla konuştum, diyorlar ki, Corbu bunu gösteriş diye yapmış. İnşan, kahve önünde, caddede, in- tihar etmez. Onlara hak vermiyor değilim, Ciddi yarası yok ama, gi zeteler yine «Romen cemiyetinde sanatkâr meselesini» canlandırdılar, Senin okumadığına hayret ediyo rum, Alaylı birşey... Simeon birdenbire değerinin lâ» fına kendini kaptırdığını hissetti, Florian'ı bn Andrei Corbn meşelesi hiç alâkadar etmiyordu fakat buna aralarındaki havaya tazelik vermek için başvurduğu belliydi. Onun telerruattaki soğukkanlılığı canını sıktı. Bir üçüncüden bahgediyorlar yâni yekdiğerinden sakınıyorlardı. Zamanı bir şeyle doldurmak icab ediyordu ve Florian «meraklı bir şey» bulmuştu. Simeon, nefretin kendini garkettiğini hissetti fakat yapacak bir şey kalmamıştı, devam edecekti, Acele ile tefsir ettiği du: yuldu : — Andrei Corbu ilk nesilden Bonra kültürün inceliklerine atlıyan köylü çocuklarının timselidir... — Devamı gelecek sayıda — 59 -— Servetifünun — 2339