Selçuk Kültür hayatı hakkında araştırmalar: SELÇUKLARDA İLMİ İNKİŞAF YA Z A N : İ SM A Iİ rr. a Ö N SİZİN ae terkiplerden başka daha bir çok Arapça ve bilhassa İranca kelime ve terkipler dile giri- yor. Sultan Veledin oldukça sade dili artık tamamile zümrevi bir mahiyet almıştır. Divan edebiyatı mezmuularını anlamak, nasıl skolas- tik bilgi sahibi olmağa bağlı ise ayni zaman- da bu ilimlerin sili olan Arapça ve İrancayıda kaidelerile bilmeye bağlıdır. Çünkü yalnız ke- lime ve terkipler değil kaideleri de alınmıştır. Bununla beraber ilk zamanlardaki edebiya- tımızın zayıflığı, dilimizin kabalığı ve şiire elverişli olmadığı telâkkisi de tamamile kal- mıştır. Bdebiyatınız Arapça İranca kelimelerle dolu olmakla beraber milli bir ruha ve şair- lerimiz de milli bir gurura sahip olmuşlardır. Baki, Acem şairlerine meydan okuyor. Süley- man mersiyesinde devrin bütün büyüklüğünü gösteriyor. Artık Nef'i Hnveri ile boy ölçüşe- bilir ve Nedim: “İran zemine fuhfemiz olsun bu nevgazel İr görsün İsfihana İstanbul diyarını. diyebilir. Yalnız, dediğimiz gibi meydana sun'i bir dil, bir zümre dili çıkmıştır. Fakat burada şunuda unutmamak lâzımdır. Bu dil aşağı yukarı Türklere Acem edebiyatının tesi- rinden, yani karra hanların devrinden itibaren başlar. KUDATU BİLİK ve AYBETÜLHAYİKin dili, bu olduğu gibi Harzem Türk şairlerinin dili de budur. Eğer Ali Şirnuvai muhakemesile bulduğu ve «Muhakemetüllügateyn> adlı kita- bile müdafaa ettiği fikri duygusile de kabul etse, yani öz Türkçe ile ve milli vezinle şiir yazsa idi kendisindisinden sonra gelen ve onun mua- kkibi olan Çağatay ve Azeri şairlerini bilhassa Fuzuli de hiç şüphe yok ki ayni yola yürür ve tamamile milli bir edebiyatımız olurdu. Bu nok- ta, nazarı itibara alınırsa diyebiliriz ki divan edebiyatr dilinin kökleşmesinde en büyük âmil, muhakemetüllü gateyn ile Türkçenin İrancadan üstün olduğunu iddia eden Ali Şirnevsidir. Hülâsa gerek dil gerek tarz itibarile Karahanlılar 56 — Servetifunun — 2339 a devrinde meydana gelen divan edebiyatı Ana- doluda on üçüncü asırda başlamış ve müteakib asırlarda inkişaf etmiştir. ikinci ceteyanın başında hacı Bektaş Veli vardır demiştik. Aslen Horasanlı bir Türk olan ve bir tarikatı olan Vesevilikten ve Babaflikten kuvvet alan Hacı Bektaş Veliye isnat edilen Türkçe şiirler varsa da bunun ne dereceye kadar doğru olduğunu bilmiyoruz. Şu kadar varki zamanın cereyanına uyarak Arapça bir eser(MAKALA'T) yazan Hacı bektaş Veli, batıni Türkleri başına toplamış ve Baba- iliği Bektâşi adile adlandırarak onların dini vahdeti temin etmiş bulunduğundan ve bunların da çoğu göçebe Türkmenler olduğundan Bekta- şiler, daha ilk zamanlardan itibaren Türkçeye ehemmiyet vermeye mecbur olmuşlarbı. Bu münasebetle daha o asırda" MAKALÂT, Türkçeye çevrilmiş ve Türkçe milli vezinle şiir- ler söylenmeğe başlamıştı tasavvuf inanışlarının hece ile söylenmesi Ahmet Yeseviden beri bir anane halini almıştı. Bu suretle daha ilk devirde Sat ve Yunus Emreleri görmekteyiz. Bilhassa Yunus, o müstesna duygusile Türkçenin ifade kudretini ve güzelliğini göstermiş ve büyük tesirile kendisine bir çok muakipler bulmuştu. Önbeşinci asırda yetişen Gaygusuz Abdal, Yun- ustan sonra Bektaşi - Kızılbaş edebiyatının kuruluşunda büyük bir âmil olmuş ve nihayet onaltıncı asırda Hatai bu ebebiyatı tamamile tesis ve temsil etmişti. Bu suretle Bektaşi - Kızılbaş edebiyatı Yunusun tesirele kurulmuş ve asrımıza kadar devam ederek onaltıncı asırda Hatai ve Pir Sultan Abdal ile en kudretli Didaktik ve Lirik şiirini kazanmış? yirminci asırda da Edip Harabi ve İbrahim Mihrabi babalarla müstehzi edasinın ve Hurufiliğe da- yanan irfanın en yüksek derecesine varmıştır. Hacı Bayram Veli de Yunus yolundan yürüyerek bir Kaç hece ve aruz şiir yazmış, onaltıncı asırda yetişen Vizeli Alâfddin Gaygusuz, çok mükemmel şiirlerile Melamiliğin hususiyetlerini