5 Haziran 1941 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 13

5 Haziran 1941 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sessizliğin sonunda : — Zor bir hayat yaşıyorsunuz, dedim. İnsanların kinli nazarları sizde. . Hiç zevkiniz yokmu $ Şaşırmış bir tavurla bakdı: — Çalışıyroum diye cevap ve- râi, Canım &sıkılmıyor .. Neşem olunca, bu taşlardan bir kaçını cebime koyarak, bahçenin sonuna gidiyor oradan caddeye bakıyorum. Ara sıra yolun üzerine bir el- mas fırlatıyorum. Bu harikulade eğlence, ona bir vakayı hatırlatmışdı ; güldü : — Taşlarımı bulan insanların halini bir görseniz.. Titriyorlar, arkalarına önlerine bakıyorlar, 80- nr& ölü gibi sapsarı olarak kaçıyo- rlar. . Ah zavallı insanlar. Bana ne gü- komediler oynuyorlar, Birçok hoş saatler geçirtiyorlar. Kura sesi bana hüzün veriyo- u. Her halde benimle alay ediyo- rdu — Anlıyorsunuz ya ,. Eğer biraz hırsm olsaydı, şimdi bir yerde kırsi olurdum. Fakat sinek bile öldüremem ; iyiyim. Onun için insanları kendi hallerine bırakıyorum. X Sıcak fikirler aklıma geliyordu, baş dönmesinin bütün çanları ku- laklarımda çalıyordu. Taşların peri gözleri, sivri, kızıl mavi, yeşil, penbe renklerle bana bakıyordu. Haberim olmadan ellerimi sık- dım. Sağ elimde bir avuç yakut, sol elimde bir &vuç zümrüt tutuyor. dum. ” Ve eğer doğruyu söylemek la- #ım gelirse; içimde bunları cebime atmak için dayanılmaz bir arzu vardı, Bu meşum taşları derhal bırak- ım. Ve jandarma adımlarıyla uzaklaş» dım. Oktay AKBAL A K D da ince bir tebessüm, kahve rengi gözlerinde, açık havanın verdiği bir berraklık vardı, Küçük Meh- met, boz eşeğin önüne ot atmış, sonra dâ oturmuş, sapanlarını ba- zırlıyordu. Kulaksıza gelince, o, şöy- lece yüksek bir yere bacaklarını uzatıp yan gelmişti. Arasıra sıca- gin verdiği gevşeklik ile üzerine bir rahavet basıyor, uyku kestiri- yordu. Ni — Kuş Demin Küçük Mehmedin hazır- ladığı sapanlardan bahsettim: Bü- tün ailenin böyle ak darıyı toplayıp kaldırmıya daha vakit varken, köy- den tarlaya göç etmesine sebeb nedir bilir misiniz $ Kuş!.. Müba- rekler, ak darının bir numaralı duşmanıdır, veya dosttur, desek te olur... Buğday başağı gibi üstü örtülü olmıyan kocaman bir üzüm salkı- mını andıran, küçük küçük beyaz tanelerden müteşekkil ak darı kel- lesi, - başak denmez kelle denir Hâınlara - her zaman sürü ile tarla kuşlarının, serçelerin taarruzuna maruzdur. Bizim tarlalarda kuş kovalamak bir âlemdir: tarlaların muhtelif yerlerine, dört direk üze rine yapılan, yüksek, çardakların tepesine çıkıp, çiftçiler, teneke ça- larak sapanla taş atarak, bağırarak, ak derıların üzerine çullanan kuş- ları ürkütürler. Ayşe kızın ailesi, bhazirlığını birkaç gün içinde ikmâl etti, Tar- Jaları pek o kadar büyük olmadığı için, iki çardak her sene, kuş ko- valamıya pekâlâ kâfi gelebiliyordu. Komşu tarlalardada ayni hazırlık- bitmiş, yeşil denizin dalgaları ara- sından, insanların üzerine sığındığı küçük adacıklar meydana çıkmıştı. Ve öyle bir gün geldi ki, çardak- ların üstünde bağırma, çağırma, yırtınma başladı. Gökte, karabu- lutlar gibi kuşlar zuhur etti. Bu ziysnkâr mahlüklar, dönüp dolaşıp, bir tarlanın üzerine yumuluveri- yorlardı. O zaman, kadınlı erkekli, inceli kalınlı sesler: — Vardı hal.. Geliyor hat. Diye bağırışıyorlar, Dani. dan!. ; dan!. tenekeler çalınıyor, uzun ipli sapanlarla taşlar atılıyordu. Eğer ARI — 28inci sayfadan devam — bu gürülüülerden o, milyonlarca kuş sürüsü ürkecek olursa, kondu- ğu tarladan kalkıyor, bu sefer çar- daklarının üzerinde yirtınan, ba- Bırmaktan sesleri kısılan, başkala- rının tarlalarına hücum ediyorlardı. Koca Balat ovasında Allahın kuşu mu eksikti ya !. Sürü sürüydü hınzırlar... Bu hayvanların hakkın. dan en kolay tüfenk gelirdi. Ama, günlerce barot ve seçma dayan. dırmak işti doğrusu. Kuş bir iki tane değil ki... Hem tüfenkle, in- san bağıra çağıra kendini harap etmezdi, Ayşe kız bir çardakta, küçük Ömer, diğerinde, kuşlarla mücade- leye başladılar. Arasıra babası veya anaaı, çocuklardan nöbet teslim alıyorlardı, Kulaksız, en balim selim Ayşe kızı bulduğu için, onun çardağının altında gölgede yatı. yor, kuşlar, darıya hücum ettikçe, Ayşe kiz cânı gönülden; — Vardı hel.. Geliyor ba! Diye, bağırdıkca, o da şöyle bir kere homurdanıyor, cani işter- se havlıyordu. IV - Ayşe Kız Bu berbayi, bu vaveylâyı büyük Menderes, ovanın ufukla birleşen (o derinliklerine ogünlerce taşır. Gene, Ayşe kız, kuşlardan bir kaç dakika rahat nefes alınca, Menderesin bulanık sularına, çık- tığı yüksek çardağın üzerinden bakar, kuşlarla yarıştan doğan heyecanını yatıştırır. Bazan Ayşe kız, Mehmede bazande Mehmet, Ayşe kıza, kuşları korkutmak ve- silesile bağırırlar, birbirlerile ko- nuşurlardı. — Ülen Melhmet!.. Kulaksız yanındamı 9... Bu sefer Mehmedin tarafına uçan kuşlara Mehmet bağırır: — Ayşe kızl... Anam Mende- resten su dolduraun diyor! — Varıyorum |. Gidiyorum !. Gerçi, su doldarmak, Mehmede düşer ama, o henüz destileri mer- kebe yükleyebilecek yaşa gelme- miştir. Ve Ayşe kız, tarladaki kuş» ları, küçük Mehmete bırakıp, boz eşeğe testileri sarıp, Menderesin kenarına, su doldurmaya gider. — Devamı gelecek sayıda — 35 -- Servetifünun — 2337

Bu sayıdan diğer sayfalar: