, Veşen ve gurur dolu onu elinden tutarak ağır ağır köy yolunu katediyordu; her tarafa bu kadar sevinçten parlıyan gözlerile baki- yor yolda rastladığı herkese hoş cevaplar veriyordu. Evde, güzel yerleştirilen masa- nın kenarından ona bakıyor, öpüyor yeniden kucaklıyor neş'e dolu na- zarlarını baştan aşağı gezdiriyor ve onu yeniden okşuyordu. Bir saniyede masa yiyeceklerle doluyor. Kaymak tası, kaynıyan tavanın etrafından güzel bir koku saçıyor. Radu tıka-basa yiyor, annesi ise ona bakarak şışmanlıyordu. Günün bütün müddetince oğlu- nu gözünden kaybetmiyordu. Gitgide onu daha güzel, daha akıllı diğer bütün çocuklardan 8y- rı ve bu kadar genç ve güzel bag- taki olan malümatı düşündükçe çocuğuna karşı derin bir saygı his- sediyor, sanki onw ismiyle #adu diyemiyecekmiş gibi geliyor ve annesi Olduğundan sıkılıyordu. Lise beşi bitirip te büyük tatilde döndüğünde Radu her seneye na- zara daha zayıftı. İlinca, derhal mektepteki güç» lükleri yabancılar arasındaki üzün- tülerini düşünerek onun zayıflığı ile yralanan kalbini böylece avut- mak istedi. Fakat oğlunu her zamandan daha zayıf ve mükedder gördükçe gok azap duyuyordu. Arasıra Radu, gözlerini boşluğa saplıyarak senki yollar düşünüyor gibi, saatlece düşünceli ve kımıl- damaksızın kalıyordu. Annesi ona kederli bir yüzle bakıyor ve bazan sormağa cesaret ediyordu: — Neden oğlum böyle kederli duruyorsun $ Ne düşünüyorsun * Redu başını kaldırıp güç belâ bir kurtuluş kelimesi mırıldanıyor ve yine gözlerine yollar arzu etti- rerek baygın bir hâlde düşünü. yordu. O zaman İlinca gözlerinin dol- duğunu hissediyor, dışarı çıkarak bir deli gibi duvarlar yanında ağ- hyor, kalbi parçalanarak ve gör- lerinin önü sararıncaya kadar ağ- lıyordu. Zavallı kadın bir hayli zaman- danberi böyle yaşıyarak huzursuz- 'lağunu ve kederini unutuyordu. Tabiatıyla o, evlâdını seviyordu, hattâ her zamandan daha fazla ama delikanlı çok kederli ve okadar hüzünlüydüş zavallı kadın bu ka- dar okumuş bir insanı karşısına geçip onu rahatsız etmek istemi- yordu. Sâdece, bazan, zaptedemediği bir gönülsüzlükle Radu'ya yaklaş- mıya cesaret edebiliyordu. Bazan da kendini korkutan bu bütün malümata içerliyor ve oğ- lundan ayırdığı için ona lânetler okuyordu. Başka seferlerde anası olduğunu unutarak oğlunun karşısında hare- ketsiz oturarak büyük bir hürmetle - sanki yabancı ve çok muhterem bir zatın önündeymiş gibi - konu- şuyor ve eskisi gibi onu sararak okşıyamıyardu. Radu gitgide çirkin ve ümitsiz fikirlerin ağırlı altında kalıyordu. Güzel bir hülya kurmuştu, ha- zin ve okşayıcı bir niyet ki ona ümitsizlik ve yorgunluk saatlerinde cesaret veriyordn. Çocukluğunda, bir gün gelip te anasını bahtiyar ve oğluyla iftiher eden bir insan yapabileceğini dü- şünmüğtü. Fakat o gün, onun karşısından gitgide kaçıyor ve kafasına hasta olarak o güne yetişmeden öleceği fikri yerleğiyordu. Hakikaten, birkaç zamandanberi göğsünde bir sancı hissediyordu. Geçen kiş onu korkunç bir öksü- rük yakalamış zorla ilk baharda bırakmıştı, Bazan gece terliyor ve sabah- leyin terlemiş isteksiz, sersem ve ağzı acı dolu kalkıyordu. Ve sonra, manevi Şileleri git- gide büyüyor ve sıhhatine muzır oluyordu. Yaşına göre fevkalâde görün- miye bir hassasiyet kesbetmişti İfa- kat bu şartlar dahilinde hassas ol- ması dahe hayırlıydı. Fakir ve işkenceye mukadder kalan insanları tabiat başka türlü bir mizağ ile bir balta sistemile yaratmalıydı.. hissetmiyen bir gis- tem.,. bir şey.. hayvanlarda ve duy- gusuz insanlarda olduğu gibi. Papazın bütün hakaretlerine tahammül etmiye mecbur kalan Radu, göğsünde bir kin ve keder gizliyerek, papaza hissettiklerinden bir şey söylemeksizin böyle düşü- nüyordu. Bu hain adam bir gığıntı için onun izzeti nefsini kırıyor ve ayakları altına &lıyordu. Çünki papaz çocuğun mektep sıralarındaki geçen genelerini dü- şünnmeksizin onu bir hizmetçi gibi kullanıyordu. Hissetmiye ve kendini anlamı- ya başlamış olan bir gencin kar- şısında gene eyni, hakaretleri ayni küfürleri, ayni kötü sözleri sarfe- papazın karısı, birkaç vakittenberi ona karşı gayri tabii bir hüsnüniyet ve sevgi göstermeğe başlamıştı. Radu ile konuşuşunda, her ke- limesine bir sıcaklık, salak ve ah- mak bir okşayış erdiği yaşta onu çek gülünç gösteren bir vaziyet takınmıştı. Bu kadın - ki Radu'nun annesi bile sayılabilecek bir yaştaydı - onun onyedi yaşına göz koymuş ve papazın evde bulunmadığı za- manlar ona binbir saçma şey söy- leyip duruyordu. Kendinin vaktile nasıl sevildi- ğini, ve bugünde bir hayli kala balığın peşimra (dolaştığım, kö- şedeki bakkalın kendine lâf gön- derdiğinden fakat kendinin kabul etmediğinden, bahsediyordu. Onun hoşuna Radu gibi bir gencin gide- ceğini de söylüyordu. Sonra ken- dinden duyduklarını bir başkasına söylemesini rica ediyordu. Gözlerine baygınlıklar veriyor, sesini inceltiyor bir kedi gibi kıv- rılarak yürüyor; göğsünde şişen kalbini bastırıyor, yanıklarını dur- dursun diye ellerini yanaklarına götürüyor ve sonra masüm bir kız çocuğu gibi hareketlerde bulunarak sıkılgan ve utabgaç bir tavır ta- kıpıyorduü. Radu bu çekilmez, &di kadını anlamaksızın dinliyor ve sersem gibi ona bakıyordu. Manâaız ve soğuk nazarları ba- zen kadının çatlak ve odun gibi elleri üzerinde bazen çirkin yüzüne, büyük ve kırmızı yanaklarına, ge- niş ve açık ağzına abdalcasına parlıyan, renksiz, ufak ve kafasının dibinde kalan tatar gözlerine ba- kıyordu. Radu mâselenin ne oldu- gunu anlayınca bü evden nefretle kaçmayı kararlaştırdı. Dolaşıp ısrar edip ve herkese yalvardıktan sonra, bütün emeğini ve israrını mahveden, ruhunu inci- ten haylaz, sapuk ve terbiyesiz çocuk- lu birevde hususiders hocalığı buldu. Papazın evinden ayrılması bek- lemediği ufak bir iskandal çıkardı, — Devam: gelecek sayıda — 239 — Servetifünun — 2328