BEKLİYORUM. Ben onu yine tuttum ve: — Demek sizin «Evet» iniz «Hayır» şeklinde ifade olunuyor , dedim. Kız güldü. Gene reddetti. Ben israr ettim. Nehayet razı oldu ve mağazaya girdik. En sade bir elbise seçmiş ol- masına. rağmen, bunu arkasına geçirince birdenbire değişti. Şimdi karşımda bambaşka, &on derece cazip bir genç kız duruyor ve 8€- vinçli bir tebessümle bana bakı- yordu. Evine kadar götürdüm. Ayrı- lırken : i — Yarın buluşalımda bir yere dans etmiye gidelim, dedim. Kız yalvarır gibi: — Hayır, bayır, dedi. Başka birgün dans ederiz. Yarın kıra gidelim. — Peki, öyle ise dansa öbür gün gideriz. — Siz dansı o kadar çok-mu seviyorsunuz; diye sordu. — Bazen çok sevdiğim olur, — Ne tuhafsınız! dedi ve bunu göylerken sesinde büyük bir tatlı. lık vardı. Çantasından çıkardığı anahtarla kâpıyı açtı. ve içeri girerken bana elile bir daha selâm verdi ve kapıyı kapadı, Girdiği eaki eve, daracık goka- ğa baktım ve bunlar bana çok sevimli, çok güzel göründü. Kar. şıma çıkan siyah bir köpeği okşa dım. Köpeğin kuyruğunu sallayışı çok hoşuma gitti. » Onunla beraber (o kırlardayız, Ben çimenler üzerinde oturuyo- rum, O, biraz ilerde, dudakları & rasında bir şarkı mırıldanarak, çi- çek topluyor, Büyük bir demet yaptıktan sonra bâna doğru geli- yor ve yanıma oturuyor. Yüzünü 236 — Servetifünun — 2328 Yazan: Valâ KARABUĞA — Saadet o hadar yatın, o hadar mümkündür ki... Puşkin ka y e 2 çiçeklerin arasına saklıyor ve ben yalnız neşe ile parıldayan gözleri- ni görüyorum. Onu kollarımın arasına almak üzere eğiliyorum. Wakat o benden evel dönüp yanağıma beşli bir ö- pücük konduruyor ve fırlayıp ka- gıyor. Bir an durdu ve bana uzak- tan bir şeyler söyledi. Fakat göz- leri rüzgârla dağılıyor, sonra tek- rar çiçek toplamaya ve döne dö- ns uzaklaşmıya başlıyör. Arkasından bakıyorum. Kızgın güneş altındaki rengârenk tarlala- ra bakıyorum, İçimden doğru bir saadet hissi yükseliyor ve bütün benliğimi kaplıyor. Şimdiye kadar duymadığım ve tam bir saadeti ifade eden bu his, okadar kuvvet- li ki, adeta kalbimi boğacak gibi tazyik ediyor, Onu seviyorum. Gülen gözleri küçücük şapkası, arkasındaki basit gntarisi ile, hayatımda eksik bir şeyi bana getiren bu küçük kızı çok seviyorum. Akşam yorgun, dönüyoruz, — Yarın dans etmiye gitmek istiyormışınız halâ? diye goruyor. «Hayır» demem lâzım geldiği- nı biliyorum. Fakat içimdeki inti- kam hissi harekete geliyor. <Öte- fakat mesut » kine karşı bir kere intikam ala- yım» diye düşünüyorum. «Ondan sonra bu kızdan başka hiç bir ka- dına zihnimde yer vermiyeğim.» — Evet, yarın gideceğiz dans etmeğe, diye cevap verdim. b O günden hiç bahsetmemek, onu bayatımdan silip bir daha biç bir zaman hatırlamamak ister- dim. Fakat elimde değil. Daba dünkü gibi gözümün önünde: O- nunla beraber deniz kıyısında ba- sır sandalyelere uzanmıştık. Örkes- tra bir tatlılaşarak, bir hizlaşarık güzel bir İspanyol tangosu taşıyor. Önümden geçen bir yelkenliye ba- kıyorum, yanıbaşımda oturan bir arkadaşın bana yaptığı işareti gör- memezlikten geliyorum. Genc kızın yüzünden saadet taşıyor. Dalgaların şırıltısını, or- kestranın çaldığı güzel bir parça. yı dinleyerek ve güneşe bakarak gülümsüyor: — Her şey ne kadar güzel! di- or. Sonra birden bire, kırır gibi; — Bak ne güzel bir kadın, di- yor ve birisini gösteriyor. Gösterdiği tarafa dönüp bakı- yorum, gözlerim, alaycı ve süzgün iki bakışla ve kırmzı bir gülle karşılaşıyor. «Kadın» bize yakla- şıyor ve kıpkırmızı boyanmış uzun tırnaklı ince ve kokulu elini bana uzatıyor: — Ne güzel bir gün! diyor ve kıza dönerek: deği mi? diye soru- yor. Artık benim için ikisini birbi- rile tanıştırmaktan başka yapacak bir şey kalmamıştı. Gevşek bir hareketle sandalye- ye çökerken kıza: — Ne kadar gençsiniz, dedi. Henuz hayatı ve insanları her hal- de tanımıyorsunuzdır... Bir bana, bir kıza bakıyor. Bu tesadüfün onun için ne kadar eğ- lenceli bir badise olduğunu gös- termek için bütün telakatini kul- lanmıya çalışıyor. adeta hay- Birden bire çılgın bir neşe içi- ne düşüyorum. Bir kahkaha atı- yorum. sebebini soruyorlar. Dün başıma geldi diye tuhaf bir hikâ- ye uyduruyorum. Benimle beraber ikiside gülüyoriar. Neşem pek ü- zerimde. Oyunumu oynadım. Hem- de pek güzel! Ve elimdede en büyük kozumu saklıyarak. Bu koz yanımdaki genç kız.