27 Mart 1941 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 11

27 Mart 1941 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

lu bir yer de değildir.. Hayatta çok güzel şeyler var: bulabilen için... Pis ise insanlar kendi ha- yatlarını kendileri böyle yaptığı içindir. Güzelliği görebilmek için pis şeylere bakmamalıyız... Burada birdenbire kendini top- ladı : münasebetsiz lâkırdı ettiğini düşünmüş olacakdı. Ben yine de- vam ettim; — Söylediğiniz benim için yep yeni bir noktayınazar, dedim ve münakaşamız bu suretle bağlandı. Biraz sonra: — Biz burada ne diye duru- yoruz, yürüyelim, dedim. Konuşa konuşa bir müddet yü: rüdük, bir pastacının önünden geçiyorduk, birşey içeceğimi göy- ledim ve beraber içeri girip birer limonata içtik. Kız: — Bence, diyordu, limonata da, içki gibi, insana neş'e verebiliriz. Kendi kendimize bu tarzda telkin yapmamız bunun için kâfidir... Kendisinin tesiri altında, kara düşüncelerimi atmış gibi görünü- yordum ve oda buna inanarak memnun oluyordu. Gariptir; bilâ- istisna, bütün kadınlar, erkeğe neş'e ve kuvvet vermek isterler ve bundan memnuriyet duyarlar. Saata baktı ve geç kaldığını anlatmak istiyerek acele etti, Kendisini ertesi gün aynı saatte bu pastahanede bekliyeceğimi söy- ledim. «Peki» der gibi başını sal. ladı ve; — Sanki sizinle çoktanberi ah- babmışız gibi geliyor bana, dedi. Kapıdan çıktı ve camekânın arkasında, küçük vucudünün bir gölge halinde çabucak kaydığını gördüm. Ben uzun müddet daha masamda kaldım ve önümdeki boş bardağa gülümsiyerek baktım. O anda kendimi on sene daha genç hissediyordum. y Ertesi gün, pastahaneye geldi. ğim zaman onu önünde bir yığın gazete ile buldum. — Siyasete meraklı mısınız? di- ye sordum. — Hayır, ilânlara bakıyorum, dedi, — İş mi arıyorsunuz; ne gibi bir iş? — Evet, yazıkanelerde bir iğ. — Fakat siz çok gençsiniz. — Yirmi yaşındayım. ( Bunu söylerken sesinde bir gurur oku- nuyordu). Fakat ekseriya patro- numla aynı fikirde değilizdir. — Ne gibi; para meselesinde mit — Hayır, ahlâk hususundaki düşüncelerimizde, Gülümsedi, fakat bu gülümse- yişin arkasında acı bir manâ gizli idi. Hayatın kirli tarafı ile karşı- iaşmış olduğuna emindim, Buna rağmen &af güzelliğini nasıl mu- hafaza edebilmiş olduğuna bir ke- re daha şaştım. Bir akşam evvelki sözlerini hatırlıyordum : «Hayatın güzelliğini görebilmek için pis şeylere bakmamalıyız...» Kendisine seyahatlerimden bahs ettir. Mısır ehramlarının mehtap- ta ne harikulâde bir manzara teş- kil ettiğini, New York'daki büyük binaların ne muhteşem göründük- lerini anlattım. Bunları anlatırken, bir taraftan da, öteki kadının her gün beni görmek maksadile, Be- bekteki gazinoya gittiği aklıma geliyor ve beni bu genç kızla görse nasıl kendi kendini yiyece- Bini düşünüyordum. Fakat, kızın arkasındaki eski elbiselerin, öte- kinin üzerinde yapacağı tesiri der- hal ihlâl eğeceğini de düşünüyor- dum, — Aileniz varmıfdiye sordum. Müteessir bir halde, başını sal- ladı: — Hayır, kimsem yok, dedi. Birdenbire şu sualleri sordum, — Benim samimiyetime itime- dınız var mıf beni bir dost sayı- yor musunuz Uzun uzun gözlerime bakti. Ben yüzümde yalnız samimiyet ve saf kalplilik ifade etmiye çalı- şıyorüum. Fakat bana öyle geli- yordu ki kız ta kalbimin derinlik. lerine kadar görebiliyordu ve o anda bütün düşündüklerimi anla- yıp benden başını çevirecekti. O sadece gülümsedi, 'kısa ve kat'i cevap verdi: — Evet. -— Beni, kendisinden birşey ka- bul edilebilecek kadar samimi bir dost telâkki ediyor musunuz ? me- selâ, benim için hiç ehemmiyeti olmıyan fakat sizi memnun edecek birşey... Hayretle yüzüme baktı ve: — Niçin? diye sordu. — Niçin diye sormayın. Cevap verin : evet veya hayır. Kız « Evet» dedi ve ikimiz de güldük. Sonra: — Ne tuhafşınız ! dedi. — Tuhaf oluşum hoşunuza git- miyor muf — Bilâkis. Pastahaneden çıktıktan sonra bir müddet yan yana bir müddet yürüdük. Bir elbişa mağazasinin önünden geçerken Yolundan tutup sordum : — Hangi elbiseyi beğeniyor- sunuz? birini intihap edin baka- yım. Kız mahcub bir tebessümle : — Hayır, hayır, dedi ve yoluna devam etmek isteği. — Devamı gelecek sayıda — — 233 ncü sayfadan devamı — dan kendisini korumuş olmasında, sonra onların düşünüş ve mahke- me tarzlarından istifade edebilme- sindedir. Garpta iyi münekkit olarak Fransada Sainte - Beuve tanılır, Bilhassa klâsikleri ç6k iyi tetkik eden bu zat Stendhal'i Baudelaire; ve hattâ Balzac'ı maalesef anlaya- mamıştır. Biraz mütereddit tabiatlı olmasına rağmen Sainte - Beuve gayet derin kültürü sayesinde iyi tenkit eserleri vermiş ve bugün Fransada halâ en evvel sayılan. lardandır. Ondaki derinlik duygusu ve nüans idrakı eşine az rastlanır kudrettedir, Bundan başka Jules Lemajtre üslubunun fevkalâdeliği ve ifade- sinin sadeliği için okunmağa değer, Emile Faguet ise Sainte-Beuve'den sonra en fazla derinlik ve temsil etme kabiliyeti gösteren bir mi- nekkittir. Hülasa, tenkit yalnız eserleri teşrik etmekle kalmamalı bilâkis edebiyata yarıyacak, edibleri yetiş- tirecek deliller ortaya atmatığr” Hakiki bir münekkit doktrinler vazetmelidir. Tenkitsiz edebiyat yavan olmaktan asla kurtulamaz, Ziya YAMAÇ Gelecek sayıda : Garp edebiyatından okunacak romanlar 225 — Servetifünun — 2327

Bu sayıdan diğer sayfalar: