ye SERVETİFÜNUN » SEVR No. 2193—508 sbnasş, alabildiğine kaçıyordu. Astlularas, dik, Kafesli, curibalı evleri, yıkık watları, adim başındaki harabe- mn kalaW İstanbul deği- atirhasssı E Prust'un plânı cazib ve ku Şehir mütehassısı Prust, eski İstan- wadarı önce, yeni Ankarayı tanı- ve Siçtlü inkılâb sihhiyetini, Tür- ün riyasiyesini, müsbet . Şehir müteheesısı & daş Galışmasının fayda- ii Tahıyan birçok AÂvrupalı- Beki, İstanbula, Piyer Lo- ri setmesti içersinde, bakma- âtanbik! karşısında, frenk şairi » Bilğkin üşüldü. Şu şehre, Ph wihsiyetine uygun, bir şekil Modern bir plân hazırladı. plânda, ölü Eyühaultan, geniş çaddeyle faal Fminönüne bağla- Hik Eyüb, tücesrı Eminönüyle bir- Rultamuza, düşüncemize, kafamr iç Eiinbal bulacakdık. Fakat! Saadetimiz e Saldı. Biyer Mati'nin mistik vurgunları ize çıktilar, hep bir ağızdan haykırdılar: mayın | andık. Bu seler, tâbiye debişdi. Piyer musralarından parlak, edebi, süslü İk İymaşmın'a başladılar; Tarihi âbide. Bir bedia| yeni bir İstanbul ümüdiyle yaşıyan- 30 Ağustos Buğün, pim Türk vatanının en büyük günü.. Türkün, kendisine vurulmak istenen esaret #derek, hür se müstakil bir alınla cihana yeniden doğduğu, uzun, Mi varlığını dirilitiği gün... dü, 922 de gökleri sarsan bir Kkakraman ses, Türk ordularına haykırmışı ; Biefins Akdenizdir. Ve bu tunç sesin gürlediği ufuklarda bir kıyamet kopmuştu, hedefe yürümek için, ilk adımını atıyordu. Ondan sonra Dumlupınara yü- i a Asem nihayet 30-Ağustosda kati bir zaferle neticelendi. Artık düşman orduları eğimde, 9 Eylai, 922 de İzmire giren ilk Türk kıtaları, Büyük Şeflerinin emrini Mr Türk milletinin asim ve iradesini bütün parlaklığı le cihana bir daha kiş, ayni zamanda Akdenize yeniden kavuşmamızdı. diliğimiz 30 Ağustos, ondan evvelki günlerin harb twfanının düğüm. e yükran ve seogilerimizi sunarken, bültün'okuyucularımıza da bu milli gü- “a Uyanış p Tatbik edilemiyen plân lar, biraz güç bile olsa, itirafettik: Aldanmışız. Okuyucularım, mutlak anladınız. Tariht hapishane binasından, Sultanahmed meyda” nının ihtişamını bütünliyen muazzam At mey- dant sarayından, gazetelerde krokileri çizilen şaheserden ( | ) bahsediyorum. Yahud da bunun aksi, bir harabe, bir mezbele bir teş yığını üstündeki gürültüden. Siyasi, iktisadi muhar- rirleri, bir hafta içersinde tarih müverrihi ya- pan, mütevazi İstanbul hapishanesinden. Sadece, bukadar olsa. Gazete mubbirleri bile, bu engin mevzu üzerinde, mütalealı havadisler yazmıya başladılar. Daha Sultanahmed camiinin kaç minaresi olduğunu bilmiyenler, At meydanı sarayının kaldırıma dökülen taşlarında, tarihi kıymet araştırıyor. Bütün bu yoruluşun, çırpınışın, bharcanışın, netidesi şu: — Hapishane binası yıkılmıyacak. Veni adliye sarayı başka bir yere yapılmalı. Gerisini de, ben tamamlıyayım; — Şehir plânı ilk adımda, sekteye uğramış olacak. , Kimbilir? Belki, gayede bu. Çünkü gehir plânı her yerde ayni şekilde güçlüklerle kerşi- aşıyor. Fakat inanıyoruz ki : Osmanlı ruhu kadar kasvetli, bu bina yıkılacak, yerine aydınlık, yarattığı ruh kadar aydınlık, kurulacakdır, Sâyın Adliye Vekilimizin bu işi tedkike başlaması bu müsbet inanışımızı kuvvetlendi- riyor. Gavsi Halid Ozansoy can sıkıcı olan inkılâbın adliye sarayımız