Mo, 1180—405 rünce, şidilrtii bir endişeye kapıl- mıştım. İşte, bu çılgın ananın vaziyeti de garibdi. Sanki, uzak ülkelerden görünen akşam grubunun altındaki durgun ve rakit sulardan evine 8€- vinç getirecek olan kimsenin ha- yallerini araştıriyordu. Acaba, bu gelecek yolcunun, yıllardanberi a- zab ve işkence içerisinde bunalan yuvadan bunları yokedip yerlerine sevinç ve neş'e ikame edebileceği- ne inanıyor miydi. ç hemşire de, içinde mahpus bulundukları bahçelerinden yollara... nihayetsiz yollara. bakıyorlardı. Onu tekrar görmek hevesile kalb- leri çarpıyordu. Lâkin, onu bir kere daha gördükten sonra, birdenbire kayıblara karışmasından korkuyor, ürkek bir ses ve tereddütle, belkide ; <Ah! acaba hangimiz intihab edileceğiz $» diyorlardı. Düşünüyordum. Fersiz gözleri- nin O saatteki ayni şekillerini, me- lânkoni ve acılarla perdelenmiş bu gözler hep ayni görüş ve ayni ha- yallerden usanmamışlar mıydı. Hep bunları düşünüyordum. Hiç şüphe- siz hepsi cansızdılar. Fakat, şimdi ani olarak içlerinin tâ derinlerin- den doğan yeni bir duygunun sev- kile tekrar kuvvetlenecek ve si- Iğhlanacaktılar belki de. Ben saadet arzularile çırpın- makta olan bu yumuşak ve körpe kalblere hangi olgunun bu kadar tesir ettiğini bilmiyordum. Yalnız her üç faziletli hemşirenin, ayni çenber içinde teneffüs ettiklerini, UYANIŞ 20 ayni talile inlediklerini ve üzerle- rine bütün ağırlıkları çöken ge: eelerde bile birbirlerinin omuzla- rna ve göğüslerine dayandıkları vakit, her üçünün gölgesinin de bir tek kişi olarak göründüğünü hatırlıyorum, Fakat, kapılarının e- şiğine biraz sonra ilk adımını 2t9- cak olan yolcunun kendilerine ve receği sevinci düşündükçe, heye- canlarının arttığını, daha ümitvar olarak renklerini değiştirdiklerini seziyordum. Biraz sonra, yürekle rinin tâ derinlerinden gitgide yük- selecek olan hislerle, sona erecek ızdırablarının yerine kaim olacak olan tatlılıkları ve neş'eyi tadacak- larını da biliyorlardı. İşte, bu ölü sessizliğin içinde, çıplak enselerine dökülen saçları, omuz ve ağızları da süküt ediyor, gözlerini oyalıyan boş ve ümitsiz bir takım hayaller ve zulmetle savaşarak aydınlanmak ve taptaze hayata kavuşmak isti- yorlar, Ben onların, bu heycanlı saat- ları nasıl beklediklerini, ilk baharın ilk esinlerinin, kayaların zirve lerini okşayarak, huzursuz bakire lerin mabetlerine doğru esişini, leylak ve menekşelerle bezenmiş avlıda arslan ağzlarından akan suların melodisile, yeni bir hayatın hasret ve iştiyakile çırpınan kalb- lerde nasıl canlı hareketler uyan- dırırsma onu tahayyül ediyordum. Ağaçların üzerlerindeki yapraklar dahi, sanki bal mumundan yapıl mış suni yapraklar gibi parlayor- lardı. Maziden arta kalmış olan er her cansiz varlığın yavaş yavaş canlandığını onlar hissettikce : <Ah! Aceba, hangimiz intihab edileceğiz $» diyorlardı. Tabiat ananın bu aldatıcı man zaza8ı bütyında ancak, kendi doğuşlarında muhafaza güzelliklerile müteselli oluyor, ve ölü tabiatin içerisinde, esen esin- lerin ve çağlayan isimlerin do- gurdukları ahenk ile bu bedbaht hayatlarını unutmak istiyorlardı Fakat, bütün bu gwvri tabiiliklere rağmen, bu hayattan şikâyeti akıl- larına bile getirmiyorlardı. “ 4 Şikâyıt wimedikleri bu hayat içerisinde, bütün safiyetlerile ha- hiki bir hayalin çizgilerile mırıl- danır gibi, konuştuklarını duyu- yordum. Mermerden bir sütunun üzerine oturmuş, ellerinin narin parmaklarını dizlerinin arasına sıkıştırmış olan MASSİMİLLA ; «Sonsuz bir esaret içinde &81z- lanıyorum. İçim saadet arzusu ile çırpıniyor. Kendimi olanca arzum- la «1 yüksek bir varlığın kucağına atmak ihtiyacamı hissediyorum. Fakat, bu w'zularımın bir girdaba sürüklendiğini sezdikce (o kıskanı- yorum. Sik, sık gözlerimi büyük havuza çeviriyor akan su damla- larını seyin dalıyorum. Bu dalgın rüyadan utünmca kıskançlığıma kendim de hafif hafif gülüyorum, Kokuların oçivremi kapladığını hisse tbikçe, sayıklayorum, ve hatta, — De'amı 32 inci sahifede — ağ Hücuma hazırlanırken : mütereddit geçen dakika...