SERVETİFÜNUN No. 2180-4953 Ne iki, Adıpruğıaa tanlan bir Mayra gibi yetin- çiğ, Barid ve haşin bir sesle başina Cüretiniz şayanı hazret tir... Hitab ef ufak bir şeyi ihtar edebilmek nizin #itkeç kadem yükesik olması lâzım- svdet ediniz... beştekârın çehresi sapsarışdı. Bir adım geri k beraber gu serin dudaklarından dökül- ülatağı : A si Mibahtikiiy oihh uuvatımzla mövktimi and nin ihlüİ etmsdiek ipih yüküt eteğe iy Mğayö bb Marklı, ç pen bir kinin #aşan öfkesile avucun- ri Hüber Gran'ın suratına fırlattı. 2. olam ek keşbetmekteydi. Tahkirin en kür Ören sendeledi. Sonra keskih zleride dikerek: L Sifâb ve mevki intibabini LELE Heli Sikeyorum. i e Beş dakikaya kadar locanız& bir tezkere gön- er. Katites, heyecandan bayılmak mii. İTiiyen bir soda ile Marki'ye Düslle edeceksiniz değil mi 9. Niçin buna 86- ğ verdiniz Marki?, ww Getelimi kurtarmak için... peak musunuz Allahaşkına?. Bu adam sizin ai tetavüz eğecek bir İarekekte bulunmadı ki!.. t edip bir kâğıt kalem istedi. asi rökâtını takib ederken kalbinin şid- Saka mami vUlamyur, asabiyoltön dudak. ağ adam, küçük bir tezkere karaladı. Onu «<Hü- “Gin İacasna gön ohm, Kontese etmek arzusunda mısınız Kontes. telsiz Marki f, .. doğruldu. Nazarları istemiyerek gene ına teveccüh etmişti. Kisa bir bir göğüs göçirineden Sonrâ, ib eği. $OtLLO — moşjea, #yairodan bo wi, ele tâbi, olmuş bir çöp gibi, n halk arasında dalgın Yapmaz Yazan : Kerime Nadir Bembeyaz zemin üzerine iri kar parçaları düş- İekteydi. Herkes yakasını kaldırmış, arabalar büyük bir sür'atle muhtelif istikametlete doğtu uzaklaşıyor, havada donuk akisler yapan konuşanlarla gülenlerin tesleri kalabalık duğdıkça szaliyordu. Genç bestekâr, elleri cablerinde, omuzları kalink Adımlarını sıklaştırmadan bi? hayli mesafe katetti, Parisin arkas sokaklarından, karanlık, ibe yerler- den ayni sükünetie geçti. Artık, hemen hetmen şehirik haricine çıkinış 'sayıhtdı. Biraz daha ileriledikten sonra, tak bit ağaçlığın inethalindeki zemin katından ibatet olan bit kalübe hin önünde durdu. Titriyordu. Cebinden çikardığı küçük bir sbahtar- İa tek kanatlı tahta kapıyı açarak içeri girdi. Bu girdiği yer doğrudan doğruya odamydı. Bit öda.. yahut fakirhane !.. Bir bakşta İnsana sefaletin bütüm manjamı if ham eden döşelmeler... Köşede çökük bir vönk vardı. hta bir-masanın üzerinde karmakarışık kitablar duruyor, eskilikten rengi, şekli kaybolmuş bir piyano ve notalar... Yatak vazifesi gören alçak bir sedir ve #oluk bir ot minder.. ve daha, testi, sandelye, tahta dolab gibi kırık dökük bazı eşya..j Genç bestekâr ilerledi. Masamu üzerinde #amdanı yaktı. Başından şapkasını çıkarıp sedirin üzerine fırlattıktan sonra, iskeinlenin üzerine çöker gibi oturdu. Zâmdi başı elleri arasında, önüne perdiği küçük Bir kâğıdı, mumun titrek aydınlığında ezberler gibi tekrar tekrar okuyordu. Bu küçük kâğıdda şu satırlar yasılışdı : «Möay8 Hüber Gran; «Düello yarın sabah, saat dokuz bucukta (I)» *mevkiinde vuku bulacaktır. Bu işte kılıçlarımızı> «kullanmak en yakışıklı bir intihab olabilir.» Marki Dö L8öko» Genç adam acaba niçin eyni cümleleri nakarat halinde mırıldanıyor, ve arada sırada bebessüm eği- yordu f.. Onu memnun eden bir şey mi vardı? Yoksa bu gülüşler fazla teetsiiründen mi doğayordu?. Aradan uzun biz #öat geçti. Sabah yaklaşıyor, fw kat dışarda müthiş bir tipi başlıyordu. Bu sırada, birdenbire kapıya iki çedid darbe indi. Hüber Gran, yerinden sıçrıyarak etrafı dinledi, Fa kat kapıya inen darbeler artıyor, Rüzgâr uğultasü- he karışan bir kadın gesi: — Aç! Çabuk &ç!. diye haykırıyordu. Genç bestekâr Bürgüyü çekti; kanedı Mene içeriye, başı kalın bir atkı ite örtülü bir kağın girdi. Bu, kulübenin gahibi Madüm Elendi. Hüber Gran, kapıyı kapadıkittt #onra hayretle ev sahibesini süze- tek dedi ki: