AV arma A80 Taklit O AATTC 2120 Tercümeler «Babiâli> caddesinde görülen birşey var: Tercüme bolluğu, Tercüme neşriyatında da sis- temsizlik göze çarpıyor. Bir iki kütüphane birden Avrupa edebiyatından dilimize eser tercüme ediyorlar. Bir neşriyat Bırssı açmışlar. Fakat, öyle oluyor ki, birinin çıkardığı ki- tabın tercümesini biraz sonra öteki çıkarıyor. Hat- tâ, Ankaradaki bir tab'ıyle beraber, bir eserin üç kalemden tercümesi çıktı. İşin garibi, geçen gün bir arkadaşın yazdığı gibi, bu tercümeler karşılaş- tarılınca birbirini tutmadığı görülüyor. Hangisi doğruf ya birinden biri, ya hiç biri; aelile karşılaştırınca anlaşılır hangisinin doğru olduğu. Hattâ işi inada bindirdi diyenler de var: bir ki- tapçı bir eserin tercümeşini çıkarttı mı öteki «neye ben de çıkarmıyayım $» diyormuş, «ben daha iyisini çıkarırım...» Bunu diyen belki eserin ilk tercümesini tenkit eden ve kendisinin daha iyi tercüme edeceğini söy- lemiyerek teklifte bulunan diğer bir mütercimdir. Fakat bir üçüncüsü çıkıpda: «ben daha iyi tercüme ederim» derse ve üçüncü bir kitapçı da; «onlar çı- karmış, ben niye çıkarmıyayım» diye eseri dizdir- miye başlarsa ne olacak de yuvarlandı ve kimseye muhtaç olmadan hayatını kırk yıl temin eyledi. Büyük mubarebenin son senelerinde ve mütare- kenin başlangıcında Hakkı Halid, pek çoklarımız gibi İsviçreye sığınmıştı. Tuhaf tesadüf! Mütarekenin ilk yılında, yurda dönmek zorluklarile uğraşırken Ayas- tefanoslu shbablardan birçoğumuz Cenevrede top- lanmıştık. Hakkı Halid, Uşakizada Halid Ziya, Ope ratör Ahmed Nureddin, Ziraat bankası eski müdürü İsmail Rıfkı bir aradaydık. Böyle vatandan uzak iken orada buluşmak hepimizin yüreğine kuvvet vermişti. Bu zamanda Cenevrede ailesile birleşmiş olan Hakkı Halid, bize çok iyi arkadaş olmuştu. Hakkı Halid, son yıllarda çimento fabrikaları şir. ketlerinin içinde çalışıyordu. Yeşilköyün imazında daima kıymetli âmil oluyordu. Hakkı Halidin de dün- yadan kalkıp gitmesi kendişini çok seven Yeşil&öy- iüleri derin teessür içinde bırakmıştır. Bana gelince, onun irtihali haberini gazetelerimizde Parisde iken okudum. Hakkı Halidin ayni şehirde yaptığı kimya talebeliğinden İstanbula dönüşü gözümün önüne geldi. Bütün hayatını tekrar hatırladım. Geçen yıl en son gördüğüm zaman onun gür vekıvırcık aksaç- larile sarılı ulan yüzünde parlıyan zeki gözlerimi sev. gile temaşa etmiştim. Bu eski dostu daima sevgile hatırlıyacağım. Ahmed İhsan TOKGÖZ Vahdet Gültekin azam ; Doğrusu emekler ziyan oluyor; bir eserin ayrı ayrı üç tercümesi çıkacağı yerde iki başka eser das ha Tercüme edilebilir. Kâğıdın bu pahalılığında kâğıd ziyanlığı da başka. Birkaç tercümesi olduğu için sa tış kabiliyetinin azalması yüzünden, eseri basanın ettiği zarar da başka. Fakat asıl zarar okuyucuya, Bir eserin «daha iyisi, daha iyisi» diye üç ter- cümesi çıktıktan gonra dördüncüsü niye çıkmasın 9 O halde, hangisini alalım? Dördüncüsünü mü bekliye- lim * Her hangi birini alıp okuyalım ama, içimiz rahat etmiyecek : ya Shakespeare böyle demedi ise 9 Halbuki bu söz benim hoşuma gitmişti, Shakespen- rin sözü diye ezberliyecektim, Dur bir de öteki tercümesine bakalım: bambaşka. Doğrusu hangisi acaba? Üçüncüsüne de bakalım, belki anlarız : nerde öyle cümle ? yok. Kitabın bu tercümesinde Shakes peare böyle bir şey söylememiş! Tuhaf şeyi Eksik bu tercüme, öyle ise. Acaba diğer ikisinde de bunda olan bazı cümleler eksik değil mi * Bir de bunu mu okuyalım $ Hülâsa, içinden çıkılmaz bir mesele, «Neyse bunları bırakayım» , diyorsunuz, «inşallah İngilizce öğrenirim de Shakespeare'i aslından oku» rum. Şurda İtalyanoadan tercüme bir eser var. Şu meşhur D'Annunzio'nun, Fakat diyorlar ki bu eser onun büyük eseri değilmiş, ikinci, ücüncü derecede eserlerinden biri imiş, O halde niye birinci derece de gelenini tercüme etmemişler de bunu tercüme etmişler 9 » Cevabını ben vereyim : Kitabı basan kitapol ne bilsin D'Annunzio'nun en büyük eserinin bu olma» dığını f Fransizca tercümesi eline geçmiş olan mü- tercir8 niye arasın müellifin asıl en mühim eserini? Bu Bir misal, Belki bu misal de doğru, belki bu değil de; buna benziyen diğer bir misal doğru. Fakat vaziyet bu : Tercüme neşriyatında sistemeizlik var. İki taraftan: 1 — Tercüme edilecek eserlerin iyi seçilmemesi : Bir muharririn en meşhur, en büyük, bizce tanın ması daha evvel lâzım eseçij dnrurken başka eserinin tercüme edilmesi, (Bu, bir millet edebiyatı için de böyledir: Bir edebiyatın en büyüklerinin eserleri henüz tamamile veya kısmen bile dilimize yürrilmir mişken daha arkada kalan simalarının ittüüme edilmesi) . 3 — Tercüme edenin salâhiyetli bir kalem olma maal: iyi tercüme etmek için bir lisanı iyi bilmek kâfi değildir. Fransizcayı gayet iyi bilirsiniz, oku- duğunuzu anlarsınız da bu cümleyi türkçede nasıl yazarsak daha iyi anlaşılır, onu bilmezsibiz: Fran» sızcayı anladığınız kadar türkçeyi de yazmastar. bil- (Devamı 349 uncu 88 i ii il an