UYANIŞ 21 No. 2128—443 f “Yudum, yudum, dan ; , Gece ve Sessizlik ı Bin gönülde dolaşan, bir dudağa deymiyen Ay, sularda gezinir ışık tenli bir kuğu.. Gecenin «sus» emrine bir tek boyun eymiyen, Garipler çeşmesinin açık kalan musluğu... H Çan, sevgi rıhtımına bağlı bir çatanadır, İçine usul, usul bir sevgili giriyor... Gökyüzü içli içli gülüşen bir anadır, Işıklı neşesiyle sular emziriyor... 11 Süküt çıkıyor gibi, ta.. uzakta bir inden, Sevgilisi geceye, 7 e dudağını... Ay, buluttan yapılı ap-ak merdiveninden, Mor sulara uzatmış ışıktan ayağını... M. Hulüsi Dosdoğru £ A A İmam, adamcağızın derdini uzun uzun dinledikten sonra onu avutmak için - hele şu Cuma gelsün de bir çaresine bakaruk - der... Adamcağız Cumayı bekliye dursun İmam da, kö- yünün bütün erkeklerine Cuma günü çoluk çocuk- larile beraber camie gelmelerini tenbih eder, Neyse uzatmıyalım. Cuma olur. Herkes pür heyecan meö- cide dolar. İmam Efendi cübbesini amk kemali azametle milirsba geçip şu sözleri haykırı — Ey cemsati müslimin !,, Aranızda ödün yaşa- yış müddetince hiç «sevmemiş» kimse var mıdır?.. Hiç ses çıkaran olmaz. Bir daha, bir daha.. tam üç kere ayni sorguyu tekrar eder. Üçüncü bağrışının sonunda arka safların birisinin ucundan bir ihtiyar bacakları titriyerek ve etrafındakilere tutunarak doğ- rulur. Göbeğine kadar uzanan sâkalını gsıvazlıyarak: — Ben bu yaşa geldim. Hiç kimseyi sevmedim İmam Efendi. Deyince İmam merkebini kaybeden köylüye dönüp: — İşte senin eğşeğin.... cevabını verir...» Bütün kusurlarına rağmen bu güzel fıkrada gös- teriyor ki, sevgi anadan kıza, babadan oğula vera- setle geçen önemli bir vasıftır. Günlük yaşayışımizın filmi olan rüya bile yüzde doksanı ondan bahseder, 20 inci yüzyıl görüşile : Ne Kerem olmak isteyin, ne iğ Bırakın şu sevgi denen boş faslı. M.H.D. Hani bazı insanlar vardır. Hiç yoktan bir yalan uydurup dostlarını aldatırlar. Onlar da kendilerinden bir şeyler katarak başkalarına anlatırlar... Ve iş bu yalan dilden dile dolaşırken her ağızdan bir iki ilâve alarak dallanır budaklanır.. nihayet yalan sahibi de yalanına inanır. İşte Ev de tıpkı bunun gibidir, Sayın okuyucularım i Bu iki birbirine md yazıyı okuduktan sonra biraz düşünürseniz kendinizin eskilerden mi yoksa yeniler. den mi olduğunuzu kolayea kestirirsiniz... M. Hulüsi Dosdoğru BUGÜNKÜLER SÖYLÜYOR iffet Halim'in Söyledikleri — San'at hayalınızda ne yapmak istiyorsunuz V Ha- Milümakle olduğunuz veya tasarladığınız ne varf — San'at hayatımda yapmak istediğim hamle şu- dur: Bu tarihe kadar Anadoluyu dolaştıklarım ve elde ettiklerimi üzerine bir kat daha katarak halkin ruhuna iyice sokulmak ve bu ruhu - fantezi yaparak değil - olduğu gibi ifade edebilmektir; o hava, osu, o renkleri fırçalıyabilmektir. Şimdi elimde yazmakta olduğum bir eser yoktur. Bunun sebebi de, san'at hayatıma bir fasıla verdim. Bu fasıla okumak için ayrılmıştır. Bu devreden sonra yukarıda işaret ettiğim yolda çalışacağım. Bunun belki, yapmak istediğim hamle bakımından da bir faydası olacaktır. Çünkü içine inkılâbın özü sınmış bir Anadoluyu, ancak zamanla bulabilmek mümkündür, Eğer bir gün inkılâba kaynamış halkın genç ruhunu belirtebilirsem, kendimi Türk edebiyatının en bahti- yarlarından sayarım — Bizde ve garb süöbüyülündk en fazla sevdikleriniz kölerdir * — Ben, edebiyat büzüklerine olan sevgimde, kendi görüş ve oluşuma yakınlık arıyarak, duygu beslemem, tarzı ve mesleği ne olursa olsun, sâh "alkârlık ve deha ararım; buna hayranımdır, Onun için söylediğim isimler, belki birbirine çok aykırı olacaktır. Garpta: Şekepir, Göte, Molyer, Tolstoy; şarkia: Ömer Hayyam, Fuzuli, Mevlâna; bizde: Abdülhak Hâmid, Hüseyin Rahmi sevdiğim edebiyat büyükleridir, edebiyat ulularıdır. — Bugünkü nesil st beyendiğiniz ve yarın ya- şıyacak olanlar kimler ügünkü ii son otuz yıllık devreyi elime alacağım: Beğendiklerim, gene tarz ve yollarını gözönünde tutmamak şartıyla, Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Halide Edip, Orhan Seyfi, Şüküfe Nihal, Fa- ruk Nafiz, Nİ Fazıl, Nâzım Hikmet, Ahmet Kutsi A Ahmet Hamdid — Bizde yorli bir edebiyat varmı? — Şahsiyetli yerli edebiyat, yerli deha ile meydana gelir. Kanaatime göre, bunun şartları : İçtimai hayatta bu san'atkârı yetiştirecek zemin, zekâ ve ilimdir. Türk zekâgından hiç şüphe etmem, Diğer iki unsura gelince: Şark kültüründen ayrıldıktan sonra, görülü yor ki, bocaladık. Bizde kurulan yeni kültürün, yeni adamları elbet belirecektir. İlim bakıtnındansa, bu sahada tutulan yol bize ümit vericidir. — İstediğimizedebiyat garb tesiri altında mı olmalı- dır, yoksa başlı başına bir milli karakler mi taşımalı? i r şeyin mukallitliğini sevmem. Garp medeniyetinden ışık almak, bir garp maymunu olmak demek değildir, Türkçe ile edebiyat yapıyoruz. Buna irerikçe ruh geçirilir mi? Milli benlik elbet onun bi- rinci vasfı olacaktır. Fakat, bu <milli» kelimesi bazan çok yanlış anlaşılıyor. Bir şiir veya nesirdeki, kelime dizişi, dilin bünyesi, düşünce tarzı, ahenk de milli karakter diye, mutlaka epik tarz yazı akla gelmemelidir. -— Edebiyatımızda bir hareketsizlik var mı$ — Bu mevzua, yerli edebiyat, milli karakter me- selelerile de temas etmiş oluyorum. Eski bir dünya» dan, yeni bir âleme geçtik. Bu geçişin on karakte- ristik noktası da orijinai olmasıdır, Benliği kaybolma- miş bir hamlenin hereketi vardır. Bu harekete ede- biyat mutlaka tercüman olacaktır.