No. 2128-—443 d | j UYANIŞ 3 —— SEVEN KADIN Bu sükünet mevcuttu. Beni iz'aç eden hiç bir şey yoktu. Pansiyondaki odam benim bütün ra- hatımı temine kâfi gelebiliyordu. Fakat dima- &im? Ah, onu nasıl durdurmalı, onu nasıl bir takım hayallerden tecrit etmeliydi? Muntazam ve muttarit bir makina gibi ayni mihver etre- fında dönüyor, her dönüşünde bütün âsâbımı biraz daha geriyor; bu gerilen âsâb bütün vü- cudümü sarsıyor; varlığımdan bir şeyin eksildi- gini tedrici surette hissediyordum. , Bu eksilen benim ümidim ve hayatımdı. Bir aralık gözlerim odanın bir köşesinde duran piyanoya ilişmişti. Daha çocukken baba- mın bana derin bir hevesle öğrettirdiği ve üze- rinde çok çalıştığım piyanoya uzun zamandanberi elimi sürmemiştim. Boş geçen zamanlarımda bu tatlı arkadaş beni ne kadar oyalar; parmakları- mın vuruşuyla tuşlarının altından çıkardığı inil- tili seslerle beni ne kadar derin bir sermesti içinde bırakırdı. Artık ona elimi dokunmak istemiyordum. Onun sesi beni büsbütün bir in- kisara atıyor; iniltileri vücudümde bir ürperme hasıl ediyor; çünkü bu sesler, bu iniltiler bana onun Sesi gibi geliyordu. Sobanın başında dalgın dalgın otururken, bir aralık üzerime yorgunluktan mütevellit bir ağırlık gelmiş; uyku ile uyanıklık arasında, hafifçe kendimden geçmiştim. ” o Birdenbire oda kapısının vurulduğunu duy- muştum. İçeri girilmesi için seslendiğim ve ka- Pının açılmasıyla bir hayalin odaya girdiğini gördüğüm vakit önce bu hayali karanlık içinde tanıyamamıştım . Derhal yerimden kalkarak elektriği yakınca bütün vücudümün sarsıldığını, şakaklarımın zonkladığını hissederek hafifçe gendeliyordum. Gelen oydu. - V Nasıl bir vaziyette olduğumu anlıyamıyacak kadar şaşkın bir halde ve geçirdiğim sevinç raşeleri içinde insiyaki bir hareketle titriyen dudaklarım arasından : — «Al siz misiniz?» diyebilmiştim. Her zamanki gibi mütebessimdi. Yalnız yü- zünün hatlarından belki bir şeyler söylemek is- tediğini görüyor; sesimi çıkarınıya cesaret ede- miyerek o simsiyah gözlerin içine doğru bakı- yor, önünde durarak ona yaklaşmıya, elimle dokunmıya cesaret edemiyordum. Çünkü onun Ferit Namık Hansoy bir hayal olup olmadığını anlamakta garip bir tereddüt devresi geçiriyordum, Uyuşuk bir halde idim. Adeta nefes almaktan korkuyordum. Bunca azaplı ve işkenceli geçen zamanlardan sonra onu tekrar karşımda körmek, onun mevcudiyetini kendi benliğimde hissetmek ne derin bir saadet, ne sonsuz bir zevkin, sevincin en yüksek mer tebesiydi. Adresini vermediği ve günlerce evime gel- mesi için istarlı arzularıma daima red cevabi verdiği halde, aradan geçen uzun bir ayrılıştarı sonra tekrar beni görmek, hattâ münzevi odama kadar gelerek yanımda oturmak, benimle konuş- mak için nasıl bir ihtiyaç; nasıl bir kuvvet onu bu tipili kara kış gecesinde buralara kadar ge- tirmişti. Mantosunu çıkarmasına yardım etmiş ve buz gibi olmuş küçücük ellerinden tutarak onu bir çocuk gibi sobanın başındaki koltuğa oturttuktan sonra hemen hemen dizleri dibine, yere çökü- vermiştim. Zihnim darmadağınıktı, Kendimi hâlâ bir ruya içinde saniyordum. Önce, bana yaklaşıl- ması çok müşkül bir ateş gibi görünen ve ta uzaktan alevlerinin tesirini duyduğum ve bütün benliğimi kavuran, kendi cazibe kuvvetiyle beni etrafında döndüren ve peykini teşkil ettiğim bü güneş; emirlerine itaat ve bütün kudsiyetine hürmet ettiren ve yaklaşılmak istenildiği zaman insanın bütün cesaretini kırarak fena ihtirasları donduran bu âlihe ile bir oda içinde ayni havayı / i -N Tiren.. Tiren yırtınca inos bir patiska bezini; Raylar kucaklaşımca her sür'atli hamlede, Imean bu yol üstünde hep böyle gide gide; Duyar gibi oluyor, bir aşina sesini. Her gelen ağaç büyür, her giden küçülürken, Yeşil, sarı, mai, mor bir âlem devrediyor; Bir yalı süzülerek, tireni seyrediyor, Loş bir tünel içine vagonlar bükülürken, Bir ruyadan uyanan birçift gözü andırır, Sonra; bir ok yayından nasıl fırlarsa hemen; Her bölümü ayrı bir seda çıkaran tiren, İnsanı bir ruyaya doğru sanki kandırır, Seyfettin Orhan 4