20 SERVETİFÜNUN e 4 19 uncu yüzyı! düşüncesile : Ss EVWGI Sevgi bir âdet midir? Yoksa bir dfet midir? H.H.D. Zamanın unutturduğu bir sürü âdet arasında 3ev- gi; insanlık tarihinin ilk günlerindenberi ayni göç ve ayni hava içinde yaşıya gelmektedir. Kür baltasile her çeşit duygu ve düşünceyi budayan o ihtiyarların en ihtiyarı ve gençlerin en bahtiyarı bile sevgiye do- kunmamış; onu öz yavrusu gibi saklamış, kocıyan bir neslin titrek kolları arasından alarak yeni yeti- şenlerin ateşli kucaklarına bırakmıştır. Demek; zaman da onu sevmiştir. Az önce sevginin bir âdet olduğu- nu söylemiştim. Evet; sevgi âdetlerimizin en eskisi ve dertlerimizin en yenigidir. Daha ben çocukken - kan kardeşliği - , - &hiret kardeşliği » gibi az çok sevgiyi alâkadar eden bir takım özlü âdetlerimiz vardı. Nasıl ki, damarların- daki birkaç damla kanı içen iki varlık birbirine ölün- ciye kadar bağlı kalıyorsa; bakışlarındaki iki tel ışığı, dudaklarındaki birkaç nebze ateşi alan insanlarda ölüneliye kadar olmasa bile gene epi bir zaman bir- likte yaşamak lüzumu hissediyorlar... Sevgiyi de öte- kiler gibi mutlaka bir kardeşlik kulpu takarak anlat mak istersek diyebiliriz ki: sevgi; bir gönül kar- deşliğidir. Acaba gönül ne demektir? Şairlerin ve muhar- rirlerin hükümlerine takılıp giden ve neyin nesi ol- duğu bilinmiyen bu ısrarlı kelime bence duygu ve düşüncelerimizin kollekaiyonudur. O kollekaiyon ki içinde birkaç tutam saç, bir silik kaş bir yeşil bakış, bir alev dudak ve bir sürü acı tatlı hatıra saklıdır... Fakat gönüldeki şeyler bu ka- darla bitmez... Her insan bir güneğtir, çünkü doğar ve batar... Düsturunu ele alırsak diyebiliriz ki: ma- demki insan bir güneştir. Güneşin peyikleri ol- duğu gibi insanında peyikleri bulunacaktır. İşte gö- nül bu dünyalardan birişidir. O; benliğimizin etrafın- No. 2128—443 da fırıl fırnl dönen bir ateş parçasıdır. Ve söndüğü an bizimde hayata veda busesini gönderdiğimiz andır. Geçen gün bir arkadaş şöyle bir nükte fısıldamıştı: — Eskiler birkaç damla kan alınca « kan kerdeş olduk > derlermiş, Acaba şimdi bardaklar dolusu kan alıp kan veren- ler « kan kardeşi » olmuyorlar mı 9 Ben de gülerek demiştim ki: — Kan kardeşliğinde birinci şart dudağını kanı- yan yere yapıştınp emmektir. Sonra iki taraf ta bir- birinin kanını alır. Fakat kan naklinde bunların hiç biri yoktur, Bevgi de tıpkı böyledir. Herkes birbiri: nin gözüne bakar. Ve herkes olmasa bile çok kim- seler öpüşür. Fakat her bakıştan bir sevgi ve her öpüşten bir - gönül kardeşliği - çıkarılamaz, çünkü sevgi için İâzım olan şartlar bukadarcık değildir. Bu işin az çok herkes tarafından duyulan ve hiç kimse tarafından anlatılamıyan bir iç yüzü vardır ki, biz onun adına yukarıda gönül demiştik, Tıbbi bakımdan sevgi; nöbetleri geldiği zaman yürek çarpıntısı ile karşılık olarak bedenin her tara- fına bir sıcaklak dalgasının yayılmayı, yanakların ve dudakların kızatması, içi tuhaf bir sıkıntının kapla- masile kendisini gösterir, Uzun veya yakın bir zaman zarfında bunların hepsi kaybolur, Geriye kalan ya bir sevinç veya bir düşüncedir, Bu yoldan sevgi bir piyangodur. Her kumar gibi bunda da somurtanlara göre, yüzü gülenlerin sayısı pek azdır. Bazı psiko- loglar sevgiyi yalnız arazı malüm olan, yeri ve yap- tığı tahribatı bilinemiyen ruh hastalıkları gurubun- dan sayarlar. Kim ne söylerse söylesin, Yemek, içmek sevmek de bir ihtiyaçtır. Ve onun için yapılması z8- ruri bir âdet olmuştur. Sırası gelmişken size hoş bir fıkrayı hatırlatayım ; «İç Anadolunun ocağı 401 aşmıyan tenha köyle- rinden birinde bir köylünün merkebi kaybolur. Bü- tün gerveti bir merkepten ibaret olan zavallı adam öteye başvurur, beriye başvurur hayvanını bulamaz. Nihayet köyünün biricik hâkimi olan imama danışır. Eski zamanın meşhur nüktedanlarından biri olan AN KARNA Beynelmilel Kömür Sergisi Ankara Beynelmilel Kö- mür Sergisi kapandı. Bu serginin ebemmiyetinden, ekonomi hayatımızdaki mü- him rolünden ve tertibinin mükemmelliğinden evvelki sayılarımızda etraflıca bab- setmiş, bu arada sergiye alt bazı resimlerde neşret- miştik. Buraya sergiden güzel bir köşenin fotoğra- fını koyarken, bu serginin kazandığı o muvaffakiyeti bir kere daha işaret etmek istiyoruz.