27 Mayıs 1937 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 6

27 Mayıs 1937 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 SERVETİRÜNUN No. 2127—442 AYNALARDAKİ İTİRAF -Dost Ziya Osman'a- Aynalara uzanışı bir yüzün, Bir mırılh, bir ülirat.. bir çığlık! Ağır ağır kayboluşu gündüzün : Aynalarda bal rengi bir aydınlık!.. Mi Dudaklarında öptüğün bir isim, Söylediğin son şarkının sesi var.. Diyorsun ki: birdenbire sevdiğim Aynalarda tanıdığım bu bahar!., ir Ne çıkar? Tanrına gene sen şükret, Orda bulacaksın onu her gece.. İtiraf edemediğin saadet Susacaklır aynalarda ömrünce... Gavsi Halid Ozansoy Sevinmelisin Güneş battı, kızma sakın, çıkar gene, Ruhun karanlıkta mehtaptır kendine., Kurtuldun | acılar dindi, gülümsersin! Tanrı söyler : dile benden ne dilersin?., Fikret Hilmi Ozansoy Mitolo, Ji i Bölkıs Bilmem gidip gördünüz mü* Cenupta bir şehir vardır. Şifakâr rüzgârlar, yeşil bahçeleri ve bembe- yaz bir denizi olan Antalya. Burada dört mevajim hep bahardır. 2000 metre yükseklikteki Torosların yalçın tapelerinde karlar insanın içini üşütürken, bu dağla- rın eteklerinde nurdan ampuller gibi parlıyan porta- kal bahçeleri insanın ruhanu aydınlık bir iklime gö- türür. Binbir türlü iklim tezatları içinde kaynaşan bu şehrin sayısız şelâleleri ve ırmakları denizden bir- denbire yükselen sahili Mitolojik güzelliğinin en ba- riz çizgileridir. Bu şehirde 2000 yıl evvel yedi mil- yon insan yaşamış; baştanbaşa bütün zindeliğini ve satvetini muhafa öden geniş ve korkunç surları 1000 amele 10 seneğe tamamlamış.. Bu memleket tarih içinde ve tarih dışında tabii dekorlarile ihtişamın ve güzelliğin en asil kızıdır. Bugün rahat rahat bahar uykusunda Türk Baha- dırlarının geniş göğüslerine koşan Likyor bakireleri- nin oynadığı Bölkıs tiyatrosunun aradan bu kadar yıl geçtiği halde bir tek taş bile düşmemiş. Bu tiyatronun efsanesi pek gariptir. Bir gün iki Yunanlı mimar hem seyahat ve hem de iş bulmak maksadile gezerken Antalyaya uğruyorlar. Şehri gezdikten sonra, buralarda büyük tiyatro ve muhteşem taş binalar görmedikleri için iş istemek üzere Likyalı en büyük kumandan olan Efinüşün yanına çıkıyorlar. Efinüs umulmadık ikram ve ihsan- larla Yunanlı mimarları maheonp ve memnun ediyor. Uzun uzun konuşuyorlar ve şehri gayet iyi bulduk- larını ve her şeyin Efinüsün yüksek icraat ve gay- retile vücut bulduğunu huluskârane ifadelerle söylü- yorlar, Bir sralık içeriye şöhreti her yere yayılmış olan kumandanın kızı Berta giriyor. Üstünde bir dağ elbisesi, başında kır çiçekleri ve siyah dalgalı saçları omuzlarına dökülmüş. Atinalı iki san'atkâr, bir cennetin kapısına varmış iki hacet bekliyen bahtiyarlar gibi şafak yüzlü kızın yeşil ve derin gözlerinin bir an yorgun gözlerini din- lendirmiye başlıyorlar. Kumandan kızına soruyor : — Misafirlerimizi tanıyor musun ? — Aslâ... — Onlar çok uzaklardan geliyorlar, bizim mem- leketi çok güzel bulmuşlar; hele çelâlelere, portakal bahçelerine ve karlı dağlara bayılıyorlar. Bu akşam at gezintisinde misafirlerimizi gezdireceksin, akşam gene burada kalacaklar bütün kardeşlerine haber ver. Buraya gelsinler, At gezintisine hep beraber gidiniz. Bu konuşmalardan sonra Karta dışarıya çıkıyor. Atinalı küçük mimar, Kumandana sesi titriyerek bu- gün akşam üzeri icra edilecek at gezintisine iştirak edemiyeceklerini ve bu hususta mözur tutulmalarını rica ediyor. Birkaç dakika sonra gezintiye iştirak

Bu sayıdan diğer sayfalar: