SERVETİFÜNUN No. 2127—442 Gençlik Ve Kırlar Bir sabah gazetesi, Üniversite muhi- : Yazan: : Ve bugün şu iddiamda bütün kuvve- tinden parçalar aksettiren bir yazı silsi. o £ £ o timle israr ediyorum ki: Biz ve genç- lesini arada sırada neşrediyor. i Burhan Arpad i lerde bu sevgi henüz yerleşmemiştir; Geçenlerde çıkan bir parçada; aklımda © İemeremermermamneeusueme o kırlarda ormanlarda, #ükün ve sıhhate kaldığına göre gençler muhitlerinde bir koşarak boş vakitlerimizi geçirmek bir spor havası yaratılmadığından şikâyet ediyorlardı. ihtiyaç haline gelmemiştir. İçlerinde bulunduğum için onların bu iddialarını ve sebeplerini tedkik edecek vaziyette değilim, Fakat güzel şehrimizin eşsizliklerini candan seven ve en ufak fırsatlarda bunları yeniden sevmek için koşan bir İstanbullu olarak yaptığım bir müşahede var: — Gençlerimizin büyük bir kışmı; lise talebesi olsun veya üniversiteliler, yahut da bir meslek edin- miş bulunanlar olsun, etrafını çeviren bu eşsiz tabi- ata karşı lâknyıtdır.. Bu iddiamı yaparken, senelerdenberi yaptığım gezmelerimde edindiğim müşahedelerime dayanıyorum. Gerçe halkın büyük bir kısmı yazın sıcak günle- rinde Yalovaya, Adaya veya Boğaza akın ediyor. Fakat nihayet bu çok kısa bir zamana sıkışıyor ve benim anladığım manâda gezme değildir. Ya Fülor- yada akşama kadar güneşte yanmak veya boğazda gerin rüzgâra göğüs vererek şekerleme yapmak bü- tün bu gezmelerin mihveriui teşkil ediyor. Mamafih bu da pek fazla sürmüyor ve güneş bir parça bulut- ların arkasına, çekilse veya serin hava biraz yağmur kokusu getirse derhal kahve köğelerine, sinema &88- lonlarına iltica ediyoruz. Biraz daha cesurlarımız da itişe, kakışa caddeleri arşınlıyor. Şimdi bu düşüncelerime; derslerin güçlüğünden, imtihanların yaklaşmasından ve daha ne bileyim va- kitsizlik gibi - bintürlü maddi gi müşkülâttan demvurarak iti- taz edecekler bulunacak, ve belki de göste- | röceği sebepler de kısmen haklı olabileceklerde &; Fakat $i birer sebep teğ- kil edemez, f Koruda tabiatle başbaşa... Kıymetli yazıları birçok gazete ve mecmualarda okuduğumuz bir Doktorun geçenlerde gözüme ilişen bir yazısında bu sevgiden bahsediyor, kırlarımızı, ormanlarımızı, böcekleri, çiçekleri ve ağaçlarile ted- kik etmenin gençlik için ne güzel bir meşgale ve lüzumlu bir itiyat olacağından bahsediyordu. Fakat ben, kuvvetle tahmin ediyorum ki, bugün kendisine, Doktorun tavgiyelerinden bahsederek mü- racaat edeceğimiz arkadaş bizi tebessümle karşılıya- caktır; çünkü bugün lisenin yüklü programı ile kafası şişmiş çocuğu ve üniversitenin kalın kitapları ile yo- rulan genci, biraz nefes alacak vakit bulabildi mi, ya sinema salonunun sıcak ve esrarlı havasını yahut da dans salonundaki kıvrak cazbandı tercih ediyor. Bu okadar açık bir hakikattir ki, bir an için bitaraf olmak kuvvetini kendimizde bulursak itiraz etmeğe lüzum görmeyiz. Bu niçin böyle oluyor, neden biz şehrimizin mi- safiri bulunan ecnebiler kadar bile olsun bizim ken» di malımız bulunduğu için daha fazla sevmekliğimiz lâzım gelen bu güzel yerlere lâkayıt bir ev &ahibi vaziyetindeyiz. Boğaz sırtlarının hatıralardan çıkmasına imkân olmıyan emsalsiz manzarasında geçmiş anların zevki, Alemdağı veya Dany ormanlarında ağaç ile top- rağın başka hiç bir yerde bula- mıyacağımız kokusunutenef- fün ederek ve kuşları diniiye- rek yaşıyacağı- mız bulunmaz bir sükün günü, Güzel kırlarmı- İ zı neden sevmi- yoruz? Temenni €- delim ki, bizler için mühim o- lan bu suslin cevabını, biz- den sonraki ne- sil halletmiş o- larak versin |.