14 SERVETİFÜNUN Acıklı Yıldönümlerinde Anış — Başı 3üncü sayıfada — Rifat, merhumun biraderzadesi Kâzım Refik, Türk- ocağı hars hey'eti namına Köprülü zade Mehmed , Fund, İsmail Müştek, Azerbaycanlılar namına Resul zade Emin, Darültunun Edebiyat fakültesi müder- rislerinden Hâmid, Xusut Şerif, Halil Nihad, Celâl Sehir, konservatuvar müdürü Ziya, Edebiyat fakül- teni başkâtibi OKeariyyeli Sıtkı, Edebiyat fakültesi, Galatasaray ve İstanbul lisesi talebeleri, Türk ocağı erkânı, tabutu mezarlığa kadar takip etmişlerdir. Defninden evvel, Fransız sefareti müsteşarı M. Projer ve İngiliz sefareti hukuk müşaviri ile Türk- ocakları merkez hey'eti namıua Ağa oğlu Ahmed, ikametgâhına giderek ailesine taziyet beyan etmişler, defnine tekaddüm eden günde de, Abdülhak Hâmid, Hamdullah Subhi, daha başka birçok zat nilesini ziyaretle ölümünden mütevellit teeşsürlerini şifahen beyan etmişlerdir. Ahmed Hikmetin cenazesi kaldırılacağı günün sabahı, sonradan büstü yapılmak üzere alçıdan por- tresi alınmıştır. Tetfinde, sırasile Darültunun Edebiyat fakülte- sinden Muvaffak Hüsnü, Galatasaray lisesi talebe- sinden Ali, Türk ocakları hars hey'eti namına Köp- rülü zade Fuad, İstanbul lisesi talebesinden Mücteba Selâhaddin söz söyledikten sonra, şelenkler kabir üzerine konulmuş ve cemaşt, dağılmıştır. Darülfünun gençliği namına hitabe irad eden Muvaffak Hüsnü, bu hitabesinde şunları söylemişdir: — Üstad, kslpferimizde elem, gözlerimizde yaşlar olduğu hslde bitkin, harab olarak mezarlığa geldik. Geçen yıllar, yılların bıraktığı zekâları birer birer elimizden alhp götürüyor: daha evvelki gün Ziya Gökalpe ağlayan gözlerimiz, dün Süleyman Nazif i- gin, bugün de senin için yaşlarla doluyor. Hicranının elemi, gönlümüzü &ikıyol; bugün bizlere kapadığın gözlerinin bu Öni, ba sessiz kapanışı bilsen bizi nasl yiyor, bilsen bizi nasıl harab ediyor. Bir zaman kürsüsünden etrafa saçdığın ilmin meftunu olan Darülfünun, bugün gene sinin tabutunu, başı eğik, benzi sarı, kara topraklara bırakırken teessürlerini iz- har ediyor. Üstad, uyu, rahat ve müsterih uyul, Ben bir meş'ale idin, söndün. Fakat her an Türklü. gün kalbinde yaşayacaksın ! Köprülü zade Mehmei Fuadde, «hazin ve vakur bir lisanla» şöyle demişdir: — Büyük matemler huzurunda, beliğ olanların bile dili tmtulur. Ben ki esasen belâpat iddiasında bulunmak için kendimde cesaret görenlerden deği- lim. Milletin mümessili olan münevver zümrenin, gençliğin bu muhterem ölüye gösterdikleri merbu- tiyeti benden evvel burada söz söyleyen genğleri- miz izhar ettiler. Bu samimi, candan sözler, onun ruhunu megrur etmiştir. Bu kara topraklarda ebedi uykusuna terkettiğimiz büyük ölü, henüz Türk Oo- cakları yokken, henüz milliyet cereyanları bu mem- No. 2197442 lekette mevgut değilken, o, bu imanlı kanaati çok vazıh surette bize, gençliğe telkin edenlerden biri idi. Zaman, ona milliyet aşkının bütün rublarda yanıp tutuştuğunu gösterdi, bu cereyanın İnkişafını gördü ve bunun içindir, ki hayatının sonunda çok bahtiyardı ve bu mes'udiyyetle, katil bir illetin kurbanı olarak, kara topraklara karışt.. Efendiler, edebiyatın, hara hey'etiin matemi büyük ve derin- dir. Fakat o çok mesrurdu ve derin bir meserretle gözlerini vatanın ümidli ufuklarına bakarek kapadı. Büyük ölü! Kabrinde müsterih uyu! Kabrinde mem- leketin istikbalini itminanla seyredebilirsin! Çünkü o yolu açanlardan biri de sendin!. Ahmed Hikmetin gömüldüğü günü takib eden gece, hayatı ve edebi şahsiyeti hakkında Selâhaddin tarafından Türkçe, İzzet Melih tarafından Fransızca olarak «telsiz telefon ile» birer konferans verilerek, bu suretle şahsiyeti ve eserleri izah edilmiştir. «Mehmed Emin» imzesile Türk ocakları merkez ve hars hey'etleri namına İstanbul Türk ocağı vasıtasile ailesine taziyet telgrafı çekilmiştir. Müftü oğlu Ahmed Hikmet, an'asıl İstanbulludur. Pederi Babı Âli kapıkethüdası şair Sezai Efendidir. Merhum, pederini pek çocukken kaybetmiş ve tah- silini Galatasaray lisesinde tekmillemiştir. Tahsilini bitirdikten sonra, hariciyeye girmiş, bundan başka «Edebiyatı Cedide» ziimresine intisab etmiş, ilk ya- zılarını «Servetifünun» a yazmıştır. Burada birçok yazısı neşredilen Ahmed Hikmet, bu zümrenin gün günden değer edinen bir siması olmuştur. Hayatının büyük bir kışmını hariciye memurluk- larında geçiren Ahmed Hikmet, Pire, Bombay şeh- benderlikleri ile sonradan ticaret müdiri umumili- ğinde ve Peşte başşehbenderliğinde, hariciye müs- teparlığında memlekete faydalı işler görmüştür. Edebiyata başlea «Hâristan ve Gülistan» ve «Çağlıyanlar» gibi iki kıymetli eser ve daha başka- ca da perakende kalan yazılar hediye eden Ahmed Hikmet, hayatının son zamanlarında, uzun müddet kendisini kemiren kanserden muztaripti. Bir müddet Şişlideki Fransız hastanesine yatırılmış, hastalığın eski şiddetini kaybettiği sıralarda, arzusu üzerine Şişlideki evine naklolunmuştur. Ölümünden 19 gün evveli de hastalık şiddetlenerek, kendisini, bir daha kalkamadığı yatağa düşecek hale getirmiştir. Ahmed Hikmet, ölümünden bir, iki hafta evvel, haatalığının şiddetli olmadığı zamanlarda, Türkçülüğe dair bir eser hazırlamakla meşguldü. Eserin ikmali- ne 30 sahife kaldığı zaman, baatalık şiddetlenmiştiş hastalığı esnasında, eserinin yarım kaldığından şikâ- yet etmekteydi. « UYANIŞ — SERVETİFÜNUN >, bundan 10 sene evvel kaybedilen biri edebiyat, biri tiyatro sahasında tanınmış bu iki kıymetin hayatlarını ve ölümlerini, bu acı yıldönümle- rinde, geriye bakışla bu suretle göz önüne ge- tirerek, her iki san'atkârıda derin saygı ile anıyor.