16 SERVETİFÜNUN Dert C — Başı 10 uncu sayıfada — UYANIŞ Tedi yönde | bir b yoring çıkar e gazetesi Telefon : 2-101$ : İstanbul Uyanış rtağı' Abonesi: mez Vini ind, a aylığı 600 hizi Üngetemize ilâm verecekler, İstanbulda Kama Sâlih, Haler Sa #non va Huli İlân Şirketine gilmelidir. Ma PAŞA Yabancı üilkerlede 1250 kuruştur. ya ZO uruştu İyona, elinde zenbil, bir kapıcı görüyor, onunla konuşmıya karar veriyor: -— Arkadaş, saat ne sularda acabaf. — Dokuzu geçiyor.. Daha ne duruyorsun bura- larıla?. Çek arabanı!, İyona, kızağı birkaç adım ileri götürüyor, iki kat oluyor ve derdine kendini veriyor.. İnsanlara yanaşmanın boş olduğunu şimdi unlıyor.. Daha beş dakika geçmeden doğruluyor, bir yeri sızlamış gibi başını kaldırıyor ve dizginleri çekiyor.. Artık dayanamıyacak.. Kendi kendine: — Haydi, diyor, depoya gidelim!. Sanki anlamış gibi beygir de yürümiye başlıyor.. Ancak bir buçuk sant sonra, İyona, büyük, pis bir sobanın yanına oturmuş.. Etrafındakiler sıraların üstünde, yerde, masalarda horluyorlar.. Nefes alın- mıyacak kadar gsıcak.. İyona, uyuyanlara bakıyor, başını kaşıyor ve bu kadar erken döndüğüne pişman oluyor.. — Yulaf paresını bile çıkaramadım, diye düşü- nüyor, asıl canımı sikan bu.. İnsan işini bitirip ye- meğini Piripni, beygiri de karnını doyurdu mu artık rabattır Bir sh genç bir arabacı doğruluyor, yarı “uykuda yarı uyanık, öfliyor, pöfliyor ve bir su ko- vasına uzanıyor., İyonr lakırdı açıyor : — Susadın mı? — Susadım ya! — Afiyet olsun... Biliyor musun, birader, bu haf- ta hastanede oğlum öldü.. Uzun hikâye.. Sözlerinin nasıl tesir yaptığını görmek istiyor, fa- kat bir şey göremiyor.. Genç arabacı, kafasını ört- müş, uyuyor bile. İyona, içini çekiyor, başını kaşıyor.. Genç araba- cının içi susuzluktan yandığı kadar, o da derdini âulatmak için yanıyor.. İşte oğlu öleli bir hafta olduğu halde, bunu, iste- diği gibi, daba hiç kimseye söyliyemedi.. Hepsini hilâfına olarak, arkalarına takılıyor; yürüyüşle- rine, oturuşlarına, gülüşlerine, konuşmalarına dikkat ederek aradığım kadının onlardan biri olüp olmadığını anlamak için ne gülünç vaziyet- lere girdiğimin farkına varmıyacak kadar saf bir adam hâlini alıyordum. Bir gün, sabahtan akşıma kadar İstanbulun en maruf ve en kalabalık yerlerini yorulmadan, usanmadan gezmiş ve akşam üzeri yorgun, bit- kin bir vaziyette odama dönmüştüm. Sobam ya- niyor; alevleri odanın duvarlarına aksediyor; dışarda dehşetli bir kar tipisi olduğunu pence- Telerin buz tutmuş camlırından anlıyordum. sırasile, ağır ağır anlatmak lâzım. Oğlunun bmasi hastalandığını, nasıl acı çektiğini, ölmeden evvel neler söylediğini ve nasıl öldüğünü, hepsini söyle- mek lâzım.. Nasıl gömüldüğünü, sonra onun esbap- larını almak için hastaneye kadar kendisinin nasıl gittiğini hep anlatmak lâzım.. Ölen oğlunun köyde bir de kızı var: Anisya.. Ondan da bahsetmek lğ- zim.. İyonanın şimdi anlatacak şeyleri öyle çok ki. diniiyenler içini çekecek, ağlıyacak ve acıyacak.. Bütün bunları kadınlara anlatmak daba iyi helel, Onlar biraz safçadır ama, ağlamaları için de iki 1&- kırdı yeter.. İyona: — Gidip beygiri görmeli, diye söyleniyor, senin uyumıya vaktin çok.. Haydi bakalım.. Merak etme, yettiği kadar uyursun.. Sırtına bir şey alarak ahıra gidiyor. Yulafı, kuru otu, havanın berbatlığımı düşünüyor. Fakat, oğlunu yalnız başına düşünmek.. bunu yapa- mıyor işte!. Derdini dökecek bir kimse olsa hepsini sulâtacak.. Fakat onu yapyalnız düşünmek, gözünün önünde canlandırmak dayanılır gibi değil. Atının parlıyan gözlerini görünce: — Yemini yiyor musun t diye soruyor. Haydi ye, ye!, Mademki yulaf parasını çıkaramadık, kuru ot yiyelim.. Ne yaparsın /. Artık arabacılık etmek için epi ihtiyarım.. Oğlum için iyidi.. Fakat benden geç- miş.. O, yaman arabaciydı.. Yaşaması lâzımdı onun.. İyonu bir müddet susuyor, sonra gene başlıyor : — İşte böyle arkadaş.. Artık Kuzma İyoniç yok.. Ne yapalım, bizi geride bırakmak istedi.. İşte birden bire, hiç sebepsiz ölüverdi gitti!. Farzet ki, senin de bir yavrun var.. Sen de onun anasısın birdenbire tayın ölse, seni yalnız bıraksa dertlenmez misin 9... Beygir yemini yiyor. Sıcak nefesleri sahibinin elinin üstünde.. dinliyor... İyona, kendini unutmuş, bütün derdini ona dö- küyor... C. Miroğlu Elektriği söndürmüştüm. Çocukluğumda en sev- diğim şey, kış gecelerinde sobanın başına geçerek oturmak, odunların çatırdayışını dinlemek, alev. lerin dalgalarını seyretmek olduğu içit eskiden kalma bu itiyadımı gene yapiyor; sobanın kar- şısına çektiğim koltuğun e. gömülerek göz- lerimi alevlere dikiyordum Aylardanberi geçirdiğim buhranlı, eziyetli zamanların beynimde ve vücudümdeki tesiri o kadar derin ve o kadar harabediciydi ki, bu harabiyetin verdiği yorgunluğu biraz gidermek, biraz rahatlamak ve nihayet hiç bir şey düşün- memek için daimi bir sükünete ihtiyacım vardı. tmedi — AHMED İHSAN Basımevi Ltd. No, 2127—442 i