No. 2126—441 Bir ticaret için. Evvelki hafta burada bu serlâvha altında çıkan bir yazıda, Abdülhak Hâmidin ölmesinden &onra kitabcıların harekete geçişlerinden o bahrederken, «Ona dair kitablar basılıb ortaya çıkarıldı. Kitabe dükkânlarının vitrinlerinde, hayatını ve şiirlerini teg- bit eden kitablar göze çarpıyor!e demiş, «vitrinlerde kendisine dair evvelce yazılmış kitablarla kendi eöerlerinin ve resimlerinin görünmesi etrafında bazı mülâhazalar yürütmüştük; «tacir olan kitabcının tica- retini düşünmesi, bir kusur olmadığı mütalâası karşısında «..... bu ticaret işinde bir az olsun manevi tarafın varolmasını istemekten, kendimizi alamıyo- Tuz İ»la ve «şimdilik bu kâdar!»la bahsa ara vermiştik. den hem ifade tarzı itibarile az, çok ayrılışı bir metin karşısındayız, hem de beste denilmesi yerinde ses aksinden mahrum kaldık..... İşte, ben, o hitabe vesilesile başka bir şeyden bahşetmeği tasarlıyarak elime kalem alımışken, hita- benin Halid Ziyaya hâs oluş ocihetlerini anlatmağa girişmekden kendimi alamadım; o cihetler, böylece -biraz da kendiliğinden- bu yazıya bir haşlangıc oldu! Benim o hitabe vesilesile bahsedeceğim başka şey1. Halid Ziyanın san'at hayatında eser vermesinin 56 inci senesi olarak şimdiki safhada yapılan tes'id dolayısile - hiç bir surette kâfi değilse de - kendisine dair gene bir hayli şey yazıldı, sayılabilir; edib ve insan hüviyet ve şahsiyeti etrafında tedkik, ma“ kale, fıkra v. 8.,.. bu arada hâtıralar da.... bu suretle onuu vakur tavru ve kibar hatlı çehresi göz önüne getirilerek, varlığı ahışlaria çerçevelendi | Ben, başkalarının şu sırada enine boynna yazdık- ları şeyleri belki de eksik olarak yazmakdansa,.. -az, çok başka türlü de olsa- ayni mevzuları tekrarlamakdansa, başka bir cibete dokunmak isteğin- deyim. Fakat, belki şu sırada bunda da gene ilk değilim. Yazılan şeyler arasında hiç birinin gözden kaçmadığını iddia imkânı bulunmamasınr göre... Benim dokunmak istediğim, Halid Ziyanın bu hita- besinde eskilerin yenilere karşı aldığı vaziyetin anlatı- lışı vesilesile, bu vaziyette kendisidir. Bu sayıda okuna- bilecek şeylerden buraya parçalar almağa ne hacet; oraya sadece işaret etmek yetor ve esasen, o hitabe, topluca, yaşlıların gencelerden esirgemedikleri teveceiihe delâletle içlerinde beslenilen alâkanın kül halinde ifadesidir. Bu ifadeye göre de, şu veya bu parçasında durmayış, hitabeyi kül halinde göz önünde bulun- duruş, daha uygun düşer. Halid Ziyanın hitabesindeki sözler, bizatihi haki- kate uygun oluş güzelliğindedir. Böyle söyleyib de söylediğine aykırı hareket eden bir kimsenin ağzın- UYANIŞ 407 Şimdi, orada zikri geçen «tezahüratı istismar», «shdece ticari bir maksadla, para kazanmak endişe- sile!» deyişlere de tekrar işaretle, «manevi taraf» a ne manada dokunub bununla ne murad ettiğimizin izahını başka bir haftağa bırakarak, bu haftada bu bahisde şunu söylemeği yerinde bulduk: Kitabcların «ma taraf»ı kollayışlarında da, - kendi hesablarina - mantıki bir takib ve tesbif vaziyetleri yoktur; meselâ, en büyük romancımız Halid Ziyanın #an'at örarünün 55inci yılı tes'id olu» nuyor, Bu, içini bilen kitabcılar için bir gatış ve para kazanış merbalesi, değil midir? Halbuki, bu fırsattan istifade edemiyorlar, Camekâularına Halid Ziyanın resimlerini koyarak, kitaplarını etrafına sıralayıb yol- dau gelib geçenlerin gözlerini bunların üzerine çek» mek,.. hayli para çekmelerine kapı açabilirdi |! e bunu düşünebilselerdi, bu düşüncelerini yeri- ne getirirlerdi; her halde! Hülâsa, kederli bir vesileden faydalanmağa baş- vurup da, sevineli bir vesile karşısında el» leri böğürlerinde duruşları, yukarıda da be- lirtildiği gibi, -kendi hesablarına- mantıki bir takib ve tesbit vaziyetleri olmadgını gösterir! | Takib ve teşhjtsizlik de bu ticaret bah- sinin bir tarafı! dan çıkmasile, tabkı tabkısına söylediğine uygun davranan bir kimsenin dudaklarında canlanışı araşında şübhe götürmez bir değer farkı vardır. Onun o sözleri, işte bu noktadan da kat kat değer edinen sözlerdir! Halid Ziyanın Yeşilköydeki inziva köşesinde, bir yandan kendisine yollanan her kitabı okuyub, yazanlara, teşvik ve tenkid edici cevablarını - hatta kendi el yazısile - göndermeye üşenmemesi ve bir yandan da gazete, mecmua köşelerinde beliren imza- lar üstündeki yazıları, daha en az mütebariz olmak şöyle dursun, hatta henüz hiç bir tebarüze işaret olmıyanları bile yorulmadan gözden geçirmesi, istiş- naşız bir takible birçok dermeçatma ve birçok manası yok yazı alasından bir veya birkaç inkişaf gizlenişini Okeşle uğraşması, me fevkalâde... ne harikulâde bir şeydir!.. Bir şey1.. Ne gayrendiş büyüklük! Yabani olar bitmiş, dikenler bürümüş bir bahçede, dikenlerle elleri çizilmek ve kanamak zahmetine kati- lanıb, devamlı el uzatışla cazib renkli ve hoş kokulu çiçekler arıyan bir babçe meraklısını göz önüne geti- ren bir araştırış! Öyle bir bahçe meraklısı, ki orada renginden veya kokusundan haz duyduğu bir çiçeğe raştlayıverince, bu hazla hemen ürperir, bunun itinala. beslenib yetişmesi, daha gözelicı ve koku dağıtıcı ol- ması ve kendisinden başkalarının da mevcudiyetinin farkına varması için, dilegelir; - eski ve tekrarlanmış bir benzetişle - «Edebiyat bahçesi> nin bu ruhu şiir dolu münzevisi de,.: tıbkı böyle.. Muhtemel bir nimetiçin külfete katlanışdan zevk- alan Halid Ziyanın böyle hareket edişi, - hiç şübhesiz - ona karşı olan saygı ve sevgiyi artırması gerek yüksek bir meziyet,.. eşsiz bir husuşiyetdir. Bu gayrendiş büyük- lüğü, genelik.. bilhassa edebiyat gencliği, bilmeli,.. hep göz önünde tutmalı.......s ve onu hiç unutmamalıdır! Mehmed Selim