410 o ÇO ÇO SERVETİFÜNUN DOLİ Ilık bir ilkbahar gecesinin havasından mahrum kalmış barın dumanlı salonunda bir masada yap- yalnızım. Müzik kalpleri birleştiren oynak fokatrotları, ağır melânkolik tangoları çalıyor. Neş'e ve eylence rüzgürlarile ilerliyen dakikalar arasında gülüp oynıyan çiftleri seyretmek de hoş... Çılgın neş'eli insanlar arasında yalnızlığın ızdıra» bını biraz olsun unutmak ihtiyacile gülmiye çalışı: yorum, İşkinin ruhuma gerdiği gamlı, güç, ağır dur- gunluk, beni, bu tatlı hayal dalgalarının akıntısına katıştırmıyor. ki sıra üzerinde emir kulu gibi hasır koltuklarda oturan ber kızları... Harici bir görüşle, bir içtimaiyab doktoru gibi onlarn bar dahilinde ve bar haricindeki hayatlarını kafamın ağırlığı yetişmiyormuş gibi mut- tasıl neden düşünüyorum t Bu eylence kaynağında - acaba, onlar, bu hayata istiyerek mi atıldılar? şeklinde beni dahi rahatsız eden bu snale bir nihayet vermek iştiyorum ve gene bir suale cevap vermekten kendimi alamıyorum !.. — Hiç tahmin etmiyorum. Onları buraya arzu değil, ihtiyaç sevketmiğştir. Ağızları alkol kokan ve şuutljarı zevkten başka bir şey olmıyan birçok adamla göğüs göğüse danset- mek ızdırabı... Engin hayaller menbaı müzik, güzel bir tangoyu tatlı bir rüya gibi salona yayıyor. Deminki süküt kahkahalarla eriyor. Masalar başalıyar. Bar müğteri- leri hoşlarına giden kızları dansa davet ediyor. Lâmbalar teker teker gönerek salon loşlaşiyor. Danseden çiftlerin ahenkli hareketlerine dalan göz- lerim, siyah kostümlü, koyu kumral saçlı, narin ve minyon bir kadına ilişiyor. Her hareketinde sunilikten uzak bir tabiilik ar- zeden bu genç kız hoşuma gidiyor. Onu çok yakından tanıyormuğ; her tabistini bi- liyormuş gibi sonsuz bir samimiyetle benimsiyorum, Dakikalâr geçtikçe onu, kendime pek samimi bu- luyorum. Yorgun gözlerim dönen çiftlerin biç birine bak- mıyor !. Müziğin dalga dalga yayılan temposile ve vücudünün estetik hatlarile kendine husuşiyet veren cazibesi karşısında donmuş bir heykel gibiyim. Onun ahenktar hareketleri, içki ile feri sönmüş olan göz- lerime yavaş yavaş coşmak istiyen bir hayat neş'esi serpiyor. Ruhumda dinamik bir arzunun belirsiz hisleri, bana, kalbimin lâyemut bir sırrını gizlice ifşa ediyor. O narin vücüdünü gizliyen elbisesinin süs parça ları, kavalyesin iri elleri arasında buruş buruş bu- Tuşuyor. Loş salonda kemanın her telinden fışkıran ahenk- tar yakıcı sesler, ruhları bayal ummanlarının niha yetsiz sularına atıyor. © Localarda oturan aksaçlı müşteriler kendilerinden No. 2126—441 Y E geçmiş dalgın dalgın müziği dinliyerek, şu an kim bilir mazilerinin hangi gençlik hatıralarının izlerinde ko- şuyorlar... Beh ise.. yalnızlığın vermiş olduğu parçalayıcı bir ızdırabla müziğin susmasını bekliyorum. Yorucu bir bekleyişten sonra müzik susuyor, Lâm- balar sanki benimie karanlık yp kederinden kurtarmak emrile birden yanıyo Gözler kamaşıyor ve çiftler. birbirinden istemi» yerek ayrılıyorlar. Oh ! Şimdi ne kadar memnunum. Onu belinden kavrıyarak nefeslerini içer gibi danseden kışkandı- gım vücud ondan ayrılıyor. O da; diğer kızlar gibi benden üç, dört masa iler- deki masasına oturuyor. Mesafenin az çok uzak olmasına rağmen, bol ve parlak bir ışık ziyası içinde onu, deminkinden daha tabii ve güzel buluyorum. Hasta bir et parçası sandığım kalbimin atışlarında. tedrici bir tezayüt var. Anbean hararetin eriten tesi- rile vücudümde cehennemi bir ateş, bazan titreme- lerle karışık o nisbette üşümeler ve ürpermeler hu- sule getiriyor, sigara dumanlarının tüllediği salonun içinde şu an ondan başka cana yekın bir güzel gör- müyorum, O, salonun sanki bütün kalabalığı ve sa- lonun en dilber, en güzel kızı... Susmuş olan müziğin şimdi artık çalmasını iğti- yorum. Diğer bütün kızlar yanlarıudaki arkadaşlarile gü- lüşüyorlar, şakalaşıyorlar vakitlerini hoşça geçiriyorlar. mu bulyaların beyaz köpüklü derinliklerine ulaştıran, yözlerimi kendisine esir eden yalnız o gülmüyor.. Hiç bir arkadaşile şakalaşıp konuşmuyor. — Acaba neden? Hem onun yaradılışı galiba nedense bilmem, a çok avantüryel olan bu hayatla imtizaç etmiyor. İnceliği ve sempatisi ile gözlerimi çelen dilberin mahzunluğu, düşünen ve hisseden kalbe ne büyük acı tesirler yapıyor. Yanına yaklaşmak ve onu konuşturmak ve bu guretle mahzun yüzüne neş'e serpmek istiyorum. Aklıma gelen bu fikre iştirak edemiyorum. İşte, meayistro kemanın yâyile müzisiyenleri harekete ge- tiriyor. Ruhları gıcıklıyan fokstrot, oturanları bir yas gibi yerinden fırlatıyor, Onu, başkalarının dansa kaldırmak ihtimalini dü- şünerek derhal yanına gidiyor ve bir reverans yapa- rak dansa davet ediyorum. Mahzun yüzünde bir azıcık neş'e, yakıcı gözlerin- de sevimli bir tebesümle yerinden kalkıyor. Şimdi onu, kolumun arasında müziğin temposuna uymuş Tomanlardaki gönül yoleuları gibi idareye çalışıyorum. Gözleri başka istikametlerde olan sevimli çeh- resine dalgın dalgın bakmaktan kendimi ala-