No. 2126—441 UYANIŞ 415 —— SEVEN KADIN zman Benden belki sekiz, on yaş büyük ol- duğunu sonraları anladığım bu kadın önceleri bende fazla bir alâka uyandırmamış, ona karşı çok az bir zaman için lâkayt kalmak ve hattâ onu istihfafla karşılamak hususunda da kendimde bir hak görmüş, ondan kaçmıştım. İstikbali her zaman, her dakika için gözönünde bulunduran ve yüksek emellerle hayata hazırlanan ve bu hazırlanışına bir takım ihtirasları karıştırmak suretile çalışmasına halel getirmek istemiyen benim gibi bir gencin kuvvetli iradesinden an- cak böyle bir hareket beklenilebilirdi. Fakat ne yazık ki, ben bu kadını sevmiş, hem de teda- visi pek zor bir hastalığa tutulmuş gibi derin bir aşkla sevmiştim. TI Küçük bir tesadüf biribirimizle arkadaş ol- mamiza vesile olmuştu. Kim ve nasıl bir kadın olduğunu bilmiyor; yalnız koyu siyah gözlerinin yüzüme doğru çevrildiğini gördüğüm ve ekseriya mütebessim duran dudaklarının arasından çıkan kelimeleri dinlediğim vakit beni ona çeken bir kuvvetin tesiri altında olduğumu hissediyordum. Evvelâ beni bir çoçuk gibi telâkki etmiş ve bana ehemmiyet vermemişti. Fakat sonraları o kadar iyi arkadaş olmuştuk ki, yazın en sicak günlerinin verdiği sıkıntı ve yorgunlukları gi- dermek maksadile haftada bir gün İstanbulun en 1ssiz yerlerinde buluşuyor; çocuklar gibi tepelere tırmanıyor, elele, kolkola tabiatın bütün güzel- liklerini taşıyan bu şirin beldenin her köşesin- den ayrı bir zevk aliyorduk. İsmini söylememişti. Sorduğum vakit: — <Neye yarar ki?> diye cevap vermiş; bu suali bir daha sormamak'ığımı ve kendisinin kim olduğunu anlamamaklığımı ister gibi, yarı aralık duran koyu siyah gözlerile adeta yalvar- mıştı. Artık onun kim olduğunu anlamak dü- güncesini bertaraf etmiştim. Benim için en ilâhi, en bedii bir zevk, yalnız geçen sıkıntılı gönle- rimin en candan bir arkadaşı olan bukadın, ta gocukluğumdanberi hayalimde kurduğum ideal kadın tipinin en tatlı, en mükemmel bir örneği olmuştu. Her hususta anlaşıyorduk. O kadar uysal bir hâli vardı ki, insanın bütün benliğine hâkim olan bakışlarile bu uygun tabiatı arasında geniş bir aykırılık hâsıl oluyordu. Onu seviyor muydum ? Bu suali birçok de- falar 15sız ve yalnız geçen günlerim, gecelerim esnasında kendi kendime sotuyor; fakat hemen hemen benim bütün hayatıma giren bu kadina karşı başgöstermiye başlıyan çok derin hissiyatın nihayet bir dostluktan, bir kan kaynaşmasından, ona karşı beslediğim bir hürmet ve güzelliğine karşı hasıl olan bir takdirden başka bir şey ol- madığını zannediyordum. Onun güzelliği sade, basit bir güzellih değil, insan ruhuna daimi bir heyecan veren mükemmel bir gürellikti. İlk buluştuğumuz gün biribirimize karşı çok yabancı kalmış; fakat onun söz söylemiye baş- ladığını, bazan alaycı, bazan da çok ciddi olan yüzündeki mânâlı hatların zaman zaman değiş- tiğini, onun bana karşı çok yakın olduğunu hissetmiştim. Taliim'n güzel bir lütfu gibi te- lâkki ettiğim bu tesadüfü ve hayatımın en tatlı hislerle dolu bu saatlerini sevmiye başlamıştım. Bu sayılı saatler zarfında geçen zımanın nasıl geçtiğini bilmeden, anlamak için bile düşünmiye vakit bulmağan, haftada yalnız bir gün buluşmak beni sıkıyor; onu bir hafta beklemek benim için tahammül edilmez bir zamanın en cansıkıcı, en iztirap verici saatlerini teşkil ediyordu, Onu her zaman, kimbilir, belki de her an karşımda, ya- nimda, eli elim içinde, gözlerim gözleri içiüde, ruhu bütün varlığıma girmiş olarak, kalpleri- mizin aynı heyecanla çarptığını hissederek ve bu hissiyatın zevkli anlarından hiç ayrılmıyarak onun baş döndürücü, harap edici, dimağı uyuş- turucu en nefis kadınlık rayihasını doya doya kokliyarak arzularımı bütün hayâtımca tatmin etmek istiyordum. Onun bana kabil olduğu kadar yakınlaşmak, benden ayrılmamak istediğini az bir zaman sonra anlamıya başlamıştım. O, her haliyle, her ha- reketiyle, en küçük bir sözüyle h'ssiyatını anla- tıyor; yolda yürürken, het hangi bir yerde otu- m ir bir kedi, sevilmek istiyen bir kedi isliğiylesokulduğunu | iyordum. Nedense onu Tap: hangi bir hareketimle incitmekten, onu kendimden kaçırmak, bütün hayalimde yaşıyan varlığını bulandırmaktan korkuyordun;. Küçücük, yumuşak ellerini avuçlarım içinde sıkmak, dai- ma yanan bu ellerin bütün vfcudüme sirayet eden yakıcı sıcaklığını hissetmek bana derin bir zevk veriyordu. İşte bu zevk beni öldürüyor, irademi sarsıyor; yalniz küçük bir dostluk gibi telâkki ettiğimiz bu ruhi kaynaşmanın bütün