30 SERVETİFÜNUN No. 2102—417 Yazan : , Panl Zilterer Roman : 43 Ma di MEÇHULE DOĞRU.. Çeviren ; | Ferid Namık Hansoy — Daha evvel vâsıl olmama imkân yoktu hi... İlk posta ile hareket etmiştim. Tatyana, hayret dolu bir sesle haykırdı: — Hakikaten geldiniz miydi? Ah, teşekkür ederim, aziz dostum; size bütün kalbimle teşek- kür ederim. - Elini uzattı. - Evet gelebileceği- nizi tahmin ederim. Çünkü siz, dünya üzerinde mevçudiyetile iftihar edilebilecek yegâne adam- sınız. Çağrtışımı işitebileceğinizi ve gelebilece- ginizi neden düşünemedim, bilmem ki.. Mama- fih aradan çok zaman geçti... Sekiz veyahut on gün oldukça uzundur değil mi? — Fakat, telgrafınızı aldığım ayni akşam hareketimi bildirdim. Genç kadın, başını iğerken Mur, ilâve etti: — Çevabımı da beklemediniz mi? — Size itiraf edeyim ki, hayır... Çünkü ben, işitilip işitilmiyeceğini kendime sormadan bu haykırışımı boşluğa fırlatmıştım. Başka bir adres bilmediğim için sizin adresinizi koymuş ve telgraf gönderildikten sonra kalbimin üzerin- deki ağırlığın biraz hafiflediğini hisseder gibi olmuştum. — Peki, gelebileceğimi de hiç düşünmediniz miydi ? — Hayır, zannetmiyordum. Fakat, şimdi size karşı çok minnettarım. İtimat hususunda hata ettim. Fakat, hatırlar mısınız aziz dostum, siz dalma geç kalmıyor musunuz ? Tatyananın dudaklarında sezliği bir tebes- süm Muru kızdırmıştı. Bu büyük seyahetten ve telgrafın cevabını beklemiyerek kaçmasından faydasız bir şekilde bahsetmek için bu nekadar serbestlikti ! Tatyana, nihayet: — Çok fena şeylere maruz kaldım, deği. İşte görüyorsunuz ki, nedamete geliyorum. Be- nim için Am rikaya kadar gitmek çok güzel birşey; fakat bir daha istemem: Onun ciddi söylediğine nasıl inanmalıydı? Genç kadın ilâve etti: — Hiç olmazsa, bugün geç kalmadığınızı öğrenmekliğiniz size kâfi gelmez mi? — Bugün mü? — Evet. Sizi görmek için çok kuvvetli bir arzu ile “ekliyordum. Sizi çağırmışım gibi, göz- lerimi kaldırdığım vakit otelin holünde oldu- gunuzu gördüm. Bununla beraber sizi 'bu defa çağırmamıştım ve çağırmak ta istemiyordum. Eğer büyük bir arzu ile gelmemiş olsaydınız, yahut aptal kâtibin ihtarı üzerine gitseydiniz, çok fena olacaktı. Görüyorsunuz ki, bazan tesa- dif mucize şeklinde araya giriyor. Neyse, şim- di siz karşımdasınız ya!.. Size teşekkür edebil- mek için ve deminki mükedder halinizin de üzerinden gittiğini görmekle çok bahtiyarım. Biraz konuşun bakalım. Nasılsınız? Ne âlem: desiniz ?. Mur, çok yorgun gibi cevap verdi: — Nesil mıyım? Ne ehemmiyeti var ki!,. Bacağımı sürükliyerek meçhulât ve karanlıklar içinde bocalayıp duruyorum. Fakat Tatyana, sizin takip ettiğiniz yol uzundur. Ve asıl ehem- miyeti olan sizin mukadderatınızdır. Size bir sualim var; bana cevap veriniz: Mes'ut musunuz? Tatyana, sanki bu kelimeyi tartmak istiyor- muş gibi elini uzatarak: — Mes'ut muyum? dedi. Bunun cevabı müşküldür, aziz dostum. Çünkü önce saadetin karşısında bulünmak ve onun bizleri hakikaten: mes'ut edip etmiyeceğini bilmek lâzımdır. — Fakat siz benim ne demek istediğimi pekâlâ biliyorsunuz. — Evet, biliyorum; ve onun sizin nazarınız- dan kaçmıyacağını da biliyorum. Tertip ettiği» niz Sual okadar fena değil.. Esasen, mevcudi- yetiniz daha mühim bir sualdir. Fakat, yelniz size değil, kendi kendime de itirafatta bulun- maklığım lâzımdır ki, işte bu enzorudur. Ara- ya siz girdiniz mi, herşey ciddileşiyor... Siz, insanları yalnız varlığınızın tesirile, ruhlarının derinliğini açmağa mecbur ediyorsunuz. — Ben, masaldaki bir sinek avlamak ister- ken, uyuyan adami öldüren ayıyı andırıyorum. Okadar iyi gayelerim ve düşüncelerim hifâfına olarak duima derin bir boşluğun etrafımı çevir- diğini görüyorum. İyi arzular beslemek; her 2a- man için bir günah oluyor; ve şu muhakkak ki, herşey boşa gidiyor. — Hiç birşey boşa gitmez, kaybolmaz... Ne bir söz ne bır hareket! — Öyle ama, rüzgâr onları istediği yere sü- rükleyip götürürse?... Genç kadin, bir Iâhza kadar düşündü; sonra £