24 SERVETİFÜNUN No.2109—417 | General Dr. Ali Çalımlıyı Da Kaybettik Kızılay Cemiyetinin İstanbul mümessili ve Veremle Mücadele Cemiyeti reisi General Dr. Ali Çalımlı, 28 Sonteşrin Cumartesi gecesi sa- baha doğru hayata gözlerini yumdu. Henüz General Şük- yurdumuzun en hayırlı müesseseleri arasında sa- yılan Verem dispanserlerile, Verem sanatoryom- larının açılmasında müessir olmuştu. Son yıllar zarfında da Kızılay Gençlik Teşkilâtının kurul- ması için uğraşıyor, rü Naili Gökberkin ölü- müne ağliyanların, bu haber üzerine, teessür- leri büsbütün artmıştır. Uzun zaman Askeri *ıbbiyede hocalığı bu- Iwnan' General oODr. Ali, yetmişbeş yetmiş- alta (Oyaşlarında olup, en eski doktorlarımız arasındaydı. Bulunduğu her yerde kendisini pek- çok sevdiren General, uzun müddet Merkezi ğında çalıştıktan sonra, reislik makamına geç- mişti. Onbeş yıldanb Kızılay umumi azâlı- kongrelerde bu fikri mü- dafaa ediyordu. Generalin edebi tara- fı da mevcuttu. Gençli- ğinde birçok şiirler yaz- mıştı. Hattâ, bu arada bazı şarkıları, son sene- İere kadar söylenirdi. General Dr. Ali Ça- lımlıyı yakından tanıyan ve sevenlerden, kiymetli ilim adamımız General Akalın, merhum hakkında şun- ları söylemiştir : «Çok müteessirim. İ- yi bir arkadaş, kıymetli bir doktor kaybettik. Ge- Besim Ömer cemiyetin reisliğini ya- piyordu. İyi kalbliliği ile tanınmış olan General Ali Çalımlı, mekteblerde gıdasız çocuklara yardım fikrini ile ortavn atan doktor olup, bu uğurda çok çalışmış ve muvaffak ta olmuştur. Bugün Merhum General Dr. Ali Çalımlı neral Ali çok çalışkatdı. Askeri işlerdeki hizme- ti daima yadedilecektir. Cemiyet reisliğinde yılmadan çalışırdı.» Uyanış, merhumun ailesine, bütün onu se- venlere ve ölümile yaslı bulunan memlekete en derin tasiyetlerini bildirir. Fakat, ne yapalım ki, bazı hakların, en açık hakların dahi istihsali için insanların çok uğraşması ve uğraşa uğraşa bazan da hayatlarını feda wtinesi lâzım geliyor. Muhakkak ki, biz, uğraşmasını İ'ildiği- miz gibi hayat meselesi mevzuu bahsolduğu “nt zannediyorum ki, onu dahi feda etmekten çekinecek hiçbir Türk vatandaşı yoktur. (Alkışlar) Kocaeli Meb'usu Yusuf Mardin de sözleri arasın- da şu noktaya temas etmiştir. «Arkadaşlar, O zaman mecliste bulunan ve şimdi içimizde olan- lar bilirler. Ankara itilâfnamesi Büyük Şefin sevk ve idaresi altında o zamanki icra vekilleri reisi şim- diki Büyük Erkânıharbiye reisimizin de iştirakile müzakere edildi. Ankara itilâfnamesinin yine Büyük Şefin emrile noktası noktasına harfiyen tutulan zabat- ları mecliste hemen hergün ekutturuldu. Diyebilirim ki, Ankara itilâfnamesi, öyle bir itilâfnamedir ki, rueclis bunun kadar hiçbir itilâfnamenin her cihetine vakıf bulunmamıştır. Fakat, zaruretler vardı arkadaşlar, zaruretler var- dı, O sarntetlerdir, bu fena hududu bize kabul et- tiren. Fakat, tarihe kargı ve (kendisi Fransadadır) Franklen Buyyöna karşı açık söylüyorum, müzekere- nin başından nihayetine kadar Türk mürahhasları «Antakya İskenderun havalisi Türkündür. 'Türk bu- rayı behemebal alacaktır.» Diğer saylavlarımız arasından Hakkı Kılıç (Ko- caeli), Remzi Güres (Gaziantep), Berç Türker (Afyon) Aka Gündüz (Ankara) Mehmed Somer (Kütahya) da söz &lmışlar ve çok heyecanlı hitabelerde bulun- muşlardır.