No, 2101—416 UYANIŞ 9 Ankarada inşa edilen Yüksek Sıhhat Mektebinin güzel bir manzara arzeden binasının uzaktan görünüşü düşüncesini kaplıyan kara bulut şu oluyorgu. «Me- leği bilmez misin o çok yanar dönerdir. Kendini eğ- lence yerine koyarsau yanaş.»> Bir de yüreğine &80- rarsaniz bütün unuttuğunu sandığı eski dnygular birer birer canlanıyor gittikçe ateşin attığı nabzının sık vurduğunu anlar gibi oluyordu. Bir aralık kızın ablasının da yardımile kendisini tanıtmıya uğraştı. Fakat hsr nedense başaramadı. Bu yönden kız, çok üstünkör söz dinliyorsa da, öbür yandan gözlerini Kayanın bakışlarındaki yeşillikten ayıramıyordu. Epi- ce uzun gezintiden sonra, kadın grupundan ayrılıp eve gelince, ilk işi eski candan komşuları olan Me- leklerin geldiğini annesine bildirmek olmuştu. Bu iki yuvanın birbirine olan sevgi ve saygısı gün geçtikçe artıyordu. Kurnaz Kaya, kendisini eve okadar ağır başlı tanıtmıştı ki, gözlerile görseler inanmazlardı. Ablası yerinde olan kızdan da böyle bir — hiç bir zaman beklenmezdi ya!... Cana yakın genç Meleğin bütün öknganülümek inanamıyor. Beni denemek için yapmış olmasın diye için için kuşkulanıyordu. Çünkü şimdiyedek bunun yüzbin örneğini görmüştü. Kurnaz kız, sezdirmeden tam gteşin bacaya sardığı sırada yüz çevirir, adamı olmadık yerde bozum ediverirdi... Bütün bu eskiden yapılanları tasarladıkça Bayana karşı olan duygula- rını sâklamayı yerinde buluyordu. Üniversiteye yazıldığının ilk yılıydı. Çalışkan Kaya, bilgide olduğu kadar, deyişte, müzikte de derindi. “Öyle içten duyulmuş yazılar karalamıştı ki, bir anlı- yanın eline düşse ona gerekir değeri verirdi. Kendi- sini bileliberi görüştüğü kızlar üzerine duyularak ya- zılmış yaldızlı şık bir defteri vardı. Bütün sevdikleri içinde bnlunduğn için onu herşeyden çok severdi. Melek, üzerine de duyulmuş deyişler son yaprakları -süslüyordu. Kimin yazdığını ona sezdirmeden bir kaçını oku mayı düşünüyordu. Kızcağız derin duygulu ince gö- rüşlü, okumayı yazmayı sever bir çiçekti Son günlerde iki yuva birbirine okadar sokulmuştu ki, hemen bir tek yuva biçimini almıştı denilebilir... Her Tanrı gecesi bir arada toplanırlar. Yedikleri içtikleri ayrılmazdı. Bütün işlerin iyi gitmesi de bu iki ygvanın henüz uyanmıya başlıyan yavrularını çok yaklaştırmıştı. Bununla beraber Kaya, sevgilisine he- nüz içini açamamıştı. Onun duruşundan, bakışından birşeyler anlamıya çalışıyordu... Gene bir gezintiden yorgun olarak dönerken Me- lek, Kaya ile annesinin zorile evlerinde yemeğe kal- dı. Kayanın odasında iki genç öteden beriden konu» şup birbirlerile şakalaşıyorlardı. Günün &on ışıkları altında birkaç güzel yazı okumak üzere yaldızlı def- teri açtılar. Ayakta duran kızın ince kolları delikan- lının üstünde küçük bir kemer yapmıştı. Duygulu genç, arada bir başını kaldınyor, o Meleğin gözleri ışıldıyordu. Fakat Kaya, bir türlü kızın sevgisine inanamıyordu. Kaya, defterin son yaprakla- rını çevirirken bir yere gözleri takıldı. Uzun zaman duruksadı. Sonra içinin alevini şiirin ahengine kata- rak okudu: Duygunla yanan gönlüme akmış bir ışıksın! Renkten yana çok gölgeli hem pek karışıksın; Göğsünde açan güllere bülbül deli gönlüm, ğret bana sen, sevgide kimlen banışıksın.. Yıldız bakışın bir gece gökten suya insin; İlk yaz yelinin derdiği siğdemle bezensin Can kanda gezer, sen ise canlarda gezersin Benzinde solan renkleri hep içmeli gönlüm.. Bağlarbaşının çamları titrer sana baksa Aysız geceler karşına yıldızları yaksa Her çağlıyanın gür suyu hep bahçene aksa Altın saçının tek teli olsun bunu bekler Bir gün gelecek bağrını yanmış bulacaksın Aydın bedenin sevgiye kanmış bulacaksın, Gençlik denilen bilmeceden kurtulacaksın, Sevmek güzelin ömrüne bir yaş daha ekler.. | kara — Sonu gelecek sayıda —