No. 2100—415 usanmadan, bitkin sesile hep ayni sözleri tek- sarlıyordu; Size şimdilik bir şey söyliyemem; sahnede her şey izah edilecek | Mur, tabiatı icabatından olarak, bu muam- malı ilân Karşısında uzun müddet hareketsiz kalmıştı. Ne aptalca bir reklâm! diye düşünü- yor; mamafih gene bu gerip ilânın cazibesine tutulmaktan kendini menedemiyordu. Kaç gün- denberi yanında sakladığı, çok pahalıya mel olan bileti ne diye almıştı ? Söyleniyordu : Ne delilik | Elbette gitmiye- cağim. Biletimi meraklılardan birine verirdim. Oldukça pahalıya mal olacak böyle bir eğlence abes bir arzuya değmez! Cebinde portföyünü çekerek açtı; kâğıtlar uçtu. Prensin mektubu ile diğer küçük bir kâ. gıdı derhal yakalıyarak tekrar okudu. Yukarı- sini boyunları mavi kordelalarla bağlı iki kü- çük kuzunun süslediği sayıfanın ortasını acemi bir yazı kaplamıştı: Sevgili babacığım, bu be- nim ilk mektubumdur. Yazarken büyük annem elime yardım ediyor. Seni çok seviyorum... Kristininim. Mur, yüzünün kıpkirmızı olduğunu, bu kir- mışılığın alnına kadar çıktığın hissederek «Seni çok seviyorum» diye tekrar etti. Zavallı yavru- cak | Aşkını, sevgisini kime hasredeçekti ? An- nesi, Loretta ölmüştü. Babasınıda tanımıyordu. Büyük annesi yazı yazması için eline vardım etmişti; fakat yazının şekli o elin isteksizce yaz- dığını belli ettiriyordu. Mur, yürürken mektubu tekrar tekrar oku- yor; tetkikatına devam ediyor, her bir kelime» den yeni yeni mânâlar çıkarıyor ve mektubun hsyeti umumiyesinden derin bir haz duyuyordu. Kuzular çok itina ile kesilerek kâğıdın üzerine yapıştırılmıştı. Yalnız ne yazık ki, bu hayvan. dıklardan biri, yapıştırılırken, üç ayaklı olarak konmuş, bir ayağı kazaya uğramıştı. Genç adam, bu elindeki kıymetli mektubu, hazinesini herkese göstermek arzusunu hissedi- yordu. Fakat kime gösterecekti? Onlar kendi. sini dalma yabancı gibi telâkki etmişlerdi. İh- timal ki, işine çok düşkün süküti ve mağrur olan bu çalışkan adamı sevmiyor.ardı. Esasen içlerinden ekserisi Amerikalıydı ki, kendisinden çok genç ve spordan başka hiç bir şeyle alâka- dar olmıyan kimselerdi. Mur, muhakeme akşamındanberi bulamadığı Halef Beyle tekrar görüşmek ümidini kesmişti. Hiç şüphesiz polis onu hududa götürmüş; Şeyh de mütevazi ikametgâhını terketmişti, Acaba ih- UYANIŞ 415 tiyar adam, kâtibile, uzaklara, müş müydü? Mur, bird.nbire gülümsedi. Kızı görmek 14- zımdı, Uzun zamandanberi bu ziyareti tasarlı- yordu. Genç kıza küçük Kristinin mektubunu gös- termek arzusu şimdi bütün kuruntulerını teskin ediyordu. Tiyatro biletini Lize vermeği düşü- nüyor ve onun bu gibi eğlence yerlerini nekadar sevdiğini batırlıyordu. Konkordda otobüse binerek Kamil dayının tarifi veçhile genç kızın çalıştığı iabrikaya doğ» ru yollandı. Mayo kapısından sonra yeni bir âlem açılı. yordu. Parisin cevval halkının cereyanı, bir duvar önünde şaşkın gibi, parmaklığın önün- de durmuşiu. Tatyana, kendisini kapan ve ka- çıran adamla bu kapıdau geçmiş; takriben üç sene evvel, Mur da, bu kapıdan perise girmişti. Otobüs sür'atini azaltarak Noyinin biçimsiz yollarında sallanmağa başladı. Küçük şehrin methalinde, yüksek bir kaide üzerinde Alfred dö Müsşe'nin heykeli duruyor ve şair 1830 modası tarzındaki şapkasile, mültefit ve dalgın bir vaziyette, geçenleri selâmlıyordu, Otobüs, ağaçlarla (osüslenmiş bir cadde- den geçerek belediye dairesine doğru süzüldü. Bu küçücük şehirde her şeyde bir intizam, bü- tün binaların tarzı, insanlarında ahenkli bir nis- bet ve güzellik vardı. Mur, artık vâsıl olmuştu. Fabrika köylü evlerinin içinde, sola doğru meyletmiş bir va giyetteydi. Manzarasında daha ziyade havaya karışan (o kokusundan yerini tayin etmek derhal mümkün olabiliyordu. Dökülmüş yaprak» Jarile ağaçların hali kışı hatırlatıyor; fakat in- #or gözlerini kapayınca, ilkbaharda olduğunu gannediyordn. Hakikaten, bu fabrika denilen yer ebedi bir ilkbahar değil miydi? Bütün bu duvarların arkasında hapsedilmiş olan binlerce çiçek inbikten geçerken kukulurini bütün sene her tarafa yayarak bir bahar hissi vermiyor muydu? Liz, Muru görünce, bir mektepli kiz gibi hayretle : — A!.. Doğrusu sizi göreceğimi hiç ummu- yordum, dedi ve yanakları hafifçe kızardı. Mur, sordu: — Yoksa gelmiyecek miydiniz ? — Bilemezsiniz, burada öyle bir ciddiyet vâr ki. Hademe, evimden gelen birinin beni istediğini söyleyince, doğrusu çok korktum; be. bam yaşlıdır da... vatanına dön-