406 TÜRK KÖMÜRÜNÜN SERVETİFÜNUN Wu. 2100—413 108inci YILI — Başı 402 nci sayıfada — Uzun Mehmedden bugüne kadar Osmanlı İmparatorluğu, saltanat idaresi yaşayışı- ni; akıncıların toyum «yağma» larına istinat ettirmis, ticari, sınai, hiç bir teşebbüse atılmamış; memleket- te iktisadi hiç bir hareket uyandırmamıştır. Bu görüşümüzü kuvvetlendiren ufak bir misal verelim : Hicri 1196 tarihinde İspunya ile bir muahede ya- pılmak üzere konuşulurken, o zamanın İspanya setiri «Polini> ; — Bundan ziyade fayda olur mu ki, iki devlet birbirini kazanacak, yani manevi dostluklarını zahir- de dahi senede raptile teyit edeceklerdir. Bundan başka menfaatı ticaret dahi mukarrerdir. Diyince o zamanın Hariciye nazırı olan reisül- küttap Feyzi Elendi buna mukabeleten : — Devletialiye ticaretin vücut ve ademini mü- gevi addeder, Cevabını vermişti. Devletin o zamanki tiearet zihniyeti işte bundan ibaret olup, sınai ve iktisadi zihniyeti de bu şekilden ileri değildi. Üçüncü Ahmed hasrp ve darpta memlekette vü- öude getirdiği mali sıkıntıyı def için senelerdenberi metruk duran «Kibin» madenini işleterek buradan gıkardığı cevherle «zerri mahbup» lar «Fındık altın» ları kesiyordu. İşte Zonguldak kömür havzası da böyle bir harp ihtiyaç ve zarureti neticesi olarak meydana çıktı ve gene böyle sırf bir harp ihtiyacı ve zarureti olarak çalıştı. Bütün dünyada kömür madeni ne zaman bulundu? Orta Asyada, Altay dağlarında bulunan izabe fı- rınları ve hafriyattan Türklerin milâttan çok önce maden kömürünü ve daha birçok madenleri çıkar- dıkları ve kullandıkları anlaşılıyor. Demir dağlarını eriten «#Frgenekon> efsanesi bile bir «madenci efsanesi» nden başka birşey değildir. Çinliler milâttan bin yıl önce maden kömürünü kullandıklarını tarihlerinde söylüyorlar. Maden kömü- rü İngilterede 13 üncü asırda, Almanya ve Belçikada 11 nci asırda, Fransada 12nci asırda bulunmuş ve maden kömürünün istihsal ve istihlâki 17 nci asırda başlamıştır. Fakat bu istihiğk yalnız binaların ısın- ması ve küçük demir sanayiine münhasır kalmıştır. 18 nci asırda «buhar» kuvvetinden istifade edilmesi, maden kömürüne ayrıca bir kıymet ve ehemmiyet verdirmiş, ve maden kömürünün kıymeti bundan sonra çok artmıştır. Memleketimizde maden kömürü nasıl bulundu? Saray saltanatının debdebelerini idare eden gayri Türk unsurlardan bir sarrafın 1$nci asır önlerinde İstanbula getirdiği buharla işliyen yandan çarklı bir «Çatana - İstimpot> u İkinci Mahmudun nazarı dik- katini çelbetmiş, bu çatanayı işleten maden kömü- rünü memlekette bulmak sevdası uyanmış ve maden kömürünü memleket içinde aranması için. bir hattı humayun neştetmiştir. Karadenizin çılgın dalgalarına tutularak bütün hayat ve umutları kırılmış insanlarâ kurtarıcı bir yuva olan ve asıtlarea bağrında İmpa- ratorluklar yaşatan «Ereğlir limanına yaslanmış tatlı bir sathı mallde, *Kestaneci köyü» nda doğan ve Ka- radenizin bazan kuduran ve bazan uyuyan manzay- sina baka, baka büyüyen Uzun Mehmed asker ocağında yirmi iki sene didindikten, çırpıadıktan sonra mem- leketine dönmüştü. Uzun Mehmed askerliğinin son yılını (H. 1241 - M. 1825) tarihinde Sinop tersanesinde yapılan ve bun- larla işliyen «Seragi Bahri» adındaki kalyonda ge- girmişti. «Seragi Bahri» donanmaya ilk iltihak eden buharlı gemilerden biridir. Koskoca bir gemiyi yü- rüten siyah cevheri Uzun Mehmed bu gemide gör- müş ve tanımıştı. Uzun Mehmet, köyüne geldikten bir müddet son- ra bir gün zahiresini öğütmek için Köşeağzında «Ereğlinin dört buçuk kilometre şarkında» bir de- ğirmene gitmiş, nöbet beklerken ısınmak için ateğ yakmış, ateş yanarken «mostra» lardan kopup gel- miş siyah taş parçalarının «kömür; yandığını gör- müş ve bunların, kendisi Bahriyede askerken tanı- dığı maden kömüründen başka birşey olmadığını anlamıştır. Uzun Mehmet İkinci Mahmudun çıkardığı «Hat- tı humayun> dan da haberdar olduğu cihetle sırf bir tesadif eseri olarak bulduğu bu taş parçaların- dan bir çuval doldurarak karadan İstanbul yolunu tutmuş ve «metâx» ını saraya arzetmiş, Darphanede yapılan tetkikattan sonra bu «cevher» in maden kö- mürü olduğu anlaşılarak Uzun Mehmede bir miktar atiye verilmiş ve bir miktar da aylık bağlanmıştır. (M. 1827) Bundan #opt*a bebriyeden bir hey'etl ilmiye sonunda Alaplı nahiyesine tâbi Karataş &#uviindali Amasra civarında Kurucaşilenin Kapu suyuna &wdür bir hu- dut çizilmiş ve bu hudut kömür havzası mıntakası itibar olunmuştur. (M. 1829) Uzun Mehmet, bu vak'adan sonra bir derebeyin- den başka birşey olmıyan Ereğli mütesellimi Hacı İsmail oğlu tarafından zehirlenmek suretiyle öldü- rülmüştür. langıçta da söylediğimiz gibi Osmanlı İnıpara- torluğu iktisadi ve ticari zihniyetle hareket etmediği ve ancak çok mübrem zaruretler karşısında memle- ketin menabii tabiiyesinden istifadeye kalkındığı ci- hetle bu, kömür havzasından da bu suretle istifade- ye yanaşmamış, tersane, darphane, tophane, gibi müz:a8es8elerle üç yerde kurulu olan baruthanelerin ihtiyacını ya memleketten tedarik ettiği odun ve odun kömürü ile veyahut İngiltereden getirdiği ma- den kömürü ile veyahut doğrudan doğruya Sı cere-