No. 2097—412 o w ALU Cehennemi Cennet Yapacağız ! Etrafımda büyük dostlarım var,. konuşuyo- ruz.. Bunların hepsi deniz adamları!.. Yaşayış- larının dörtte üçünü dalgalar iizerinde geçiren bu yamk yüzlü dostlarımın, yürekleri de yüzleri gibi yamık.. Mevzuu kadar kuvvetini gene kadınlık mem- baımdan aldı.. İçlerinden, en genç ve evlenme- miş olan gözlerinde aşıklanan alaylı bir gülüşle söze karıştı: — Kardeşim, şayet darılmazsan, ecnebilerin kadınlar hakkında, söyledikleri güzel bir fık- rayı anlatayım sana!., Buna, dargınlık denen şeyin benim için manâsız olduğunu, kendisini bir erkek arkadaşı gibi dinliyerek hiç bir teessür altında kalmadan, fikrimi söyliyeceğimi anlatiım.. ve genç adam: — «Bir kadın varmış» diye başladı!., Ga- ba bir Alman kadım.. Hayatta bağlanacak, güvenecek hiç bir şeyi olmıyan bir kadın.. Ya- şayışını kendi temin ediyor.. kendi kazanıyor... hendi eve getiriyor.. Bütün yıllar, bu kadıncağızın kuvvetini tü- ketmiş! Ve bir gün, biriktirdiği ufak bir mik. dar parayla eşek almağı düşünmüş... Dalgın dalgın pazara doğru yürürken, bir bayan seslenmiş: — Nereye komşucuğum, neden dalgınsın 9.. Kadın artık yorulduğunu, aldığı şeyleri ken- di getiremiyeceği için bir eşek alacağını söyle- diği zaman, arkadaşı hayretle bağırmış: — Aman deli misin, eşeği başıma belâ mt alacaksın ?, Evlen kardeşim, evlen., hem alır, kem getirir.» Odada bir kahkaha tufanı koptu... Hayretle bu, başlarında yılların izlerini taşıyan dostları- mın, gülen yüzlerine bakarak: — İyi ama dedim.. Bu kiç te hoş olmıyan fıkra sizi nasıl güldürebiliyor ?1. Demindenberi konuşmamıza karışmıyan ih. tiyar Kaptan yerinden fırlıyarak karşımda durdu: — Bana bakın kızım.. Kadınların yüzde doksanı böyle düşünür.. Vebiz uzun tecribeler- le maddileşdiğimiz için gülebiliyoruz.. Hayrel etme yavrum, maatieessüf kadınların bizim üze- UYANIŞ 359 rimizde bıraktıkları tesir bul... Bakın ben, yir- mi üç senedir evliyim,. Senin kadar kızım var... Fakat evlendiğimin senesinde evim cehenneme döndü,, Patırdıme bir günün geçtiğini bilmiyo- rum, Yalnız, müstesna günler (1) aybaşlurı ve bayanın bütun ihtiyaçlarının temin edildiği gün- lerdir.. Tasavvur edin, uzun zaman dalgalar üze- rinde çalkanıyoruz., yorgunluk, uykusuzluk.. farzedin ki, fırına yüzünden bir gün geciktik, halbuki, karım bir gün evvel geleceğimi biliyor... Bu bir günün uzaması beni, ömrümden bir yıl eksiltecek kadar harap etmiş, yorgun, hasta eve geldim.. Bayanda surat iki karış: — «Ben, buna tahammül edemem: diye ba- gırıyor.. Zorla vaziyeti anlatıyor ve yorgunluğum ari- mış bir vaziyette yemeğe oturuyoruz.. Yemekte bin türlü ihtiyacın zırsliısile dökülüyor ; — Terziden manto alınacak.. şapkası eski- miş, iskarpinin modası geçmiş.. kıza öteberi ld. zummaış ve daha bir sürü 8632... Belim bükülmüş, kafam şişmiş, içim büsbü- tün kararmış yatağa giriyoruz.. Ayni zırıllıları bir müddet ninni yerine yataktan dinledikten sonra ölü gibi uyuyorum.., Bu bir hayatın yıllarla uzaması, Söyleyin kı- zım,. Bu yuvamı, yoksa cehennem mi!!. Nefes almak için durdu: — Kaptan, dedim.. Karımız mademki sisi anlamaktan ve ev kadını vasıflarım taşımaktan uzak, hiç olmazsa kızınızı, onunla (evlenecek olan hemcinsinizin, sizin akibelinize uğramak- tan kurtulması için iyi ve istediğiniz gibi ye- tigtirin,, Adamcağız, yüzünü buruşturarak : — Kızım da anasının eşi... dedi.. Sonra içinin bütün derdini dökmek ihtiyacile : — Bakın, dedi. Bir de metresim var,. Ben bilirim ki, bu karımdan çirkin, basit, kabadır.. Fakat, ona gittiğim zaman yüzünde scak bir gülüşle : — Yorulmuşsun,. Otur biraz dinlenesin.. sana meze yapayım... biraz iç, açılacaksın.. diye etrafımda pervane gibi döner,. ve ben, yorgun- luğumun verdiği düşüncesizlikle, bunun karım- dan çok aşağı olduğunu aklıma getirmeden din- lenir, neşelenirim.. Sonra pişman olmuş gibi, ildve etti; — Affet kızım, Senin yanında böyle şeyler konuşulmaz ama., coşlum bir kore.. Hem sen, okumuş bir kızsın ve mademki yazı yazıyorsun hemcinslerine bu kötü tarafları göster ki, yur- — Sonu 368 inci sayfada —