o No. 20 2097—412 Nesir: Ol... ömrünü yosun kokan ıslak ağlarla örüp, Baç- larını ak köpüklerle işliyen bir balıkçı kızı değildi... Fakat.. Kıvrıla, kıvrıla ensesinde toplanan güneş ışıklı saçları.. bazı bir deniz gibi coşan, bazı ıslak bir yaprak gibi parlıyan yeşil gözleri, nihayet bin bir heyecanla kaynayan engin ruhile dalgaların kıziydi... İçi nasıl büyük duygularla çırpınır, gözleri nasıl yeşil pınarlar gibi ışıldarsa, köyünün nefti gölgeli kıyılarının, beyaz çakıllı sahillerinde de hiç susmıyan dalgacıkların şarkısı duyulurdu.. Bâzı... Kızıl batılardan sonra.. Deniz coşup yük- selen dalgalar, köpüklerle örtülünce gözleri gayri ih- tiyari, köyünün lâcivert dağlarına çevrilir, içi titriye- rek, gözleri yanarak hayatına çok benzettiği çoban ateşlerini seyrederdi... Oh1.. Bu ateşler Karanlıklar iş kâh bir hayat bulabilmek için çırpınan, kızıl kollarla isyan edip, nihayet yorgun bir tevekkülle kendini hayatın akışına bırakır gibi gecenin koynunda eriyen çoban ateşleri... Hayatının bir aksi gibiydi. Senenin doknz ayını köyünden uzakta yaşardı.. Bu günler gürültülü bir şehirde, dört bir taraftan gelen büyük bir kalabalık içinde geçerdi.. Bir gündü.. Bir bahar günü!... Ona köyünün ko- kusunu getiren bir kaç arkadaş gelmişti. Bunların içinde Çöllerin oğlu da vardı. Esmer yüzünde aydınlanan sıcak bir gülüşle elini sıkarken, Dalgaların kızı onu ilk defa görmüş gibi heyecanlanmıştı... Kum tepeleri üzerinde dalgalana, dalgalana uza- yan çöl geceleri gibi siyah kıvircık saçları geniş al- ninın üstünde toplanmış. Çocuk yumuşaklığı taşıyan esmer yüzünün hatları birdenbire derinleşiyor, ve bir kahraman keskinliğini yaşstiyor.. sonra gözleri.. de- rin siyah gözleri çöl gecelerinin Da ği yaşa- tan iki siyah yıldız gibi yanıyor Hepsi beraber yeşil mere Hefübelerii yıkık taşlarını çiçekleyen bir akasya ağacının altındaki tahta sıraya oturdular.. Samimi bir hava içinde konuşuyorlardı.. Bir an arkadaşlarının münakaşalarından uzaklaşan Dalga- ların kızı, çocukluğunun mesut yıllarına doğru gü- rüklendi, Bu yılların hatıraları, gölgeleri içinde Çöl- lerin oğlunun siyah başı da vardı.. Peki öyle ise!... Niçin onu ilk olarak görmüş gibi şaşırmıştı. Çok yakınında bilinmez bir duyguyla tit- riyen sicak bir sesin fısıltınrr onu dalgınlığından kurtardı : m “Korkak insanlar gibi, içimde tuhaf bir çar- pıntı var amli kızı ürpererek Çöllerin oğluna döndü.. O, ta yakınında dalgın oturuyordu.. Esmer yüzü bir az daha kararmış, gözleri gölgelenmişti. Onun &e&ini kendisinden başka duyatı olmamış ve o ayni ürper- tiyla Çöllerin oğlunun gözlerine dalmıştı.. Fakat ne tuhaf!.. Bu gözlerin koyu derinliklerinde yeşil ışıklar yanıyordu. Datgaların kızının ani bir UYANIŞ 355 Dalgaların ii Ve Gi öllerin Oğlu!... fırtınayla köpüklenen gözleri, Çöllerin oğlunun göz- lerinden kurtulunca bahçenin kalabalık genişliğinde dolaştı... İçinde vakit vakit duyduğu o isimsiz ağrı öyle derin acıyordu ki|.. Düşündü... Acaba Çöllerin oğlunun siyah gözlerin- deki yeşil yiklür uzun günler kızgın güneşin altında yanan, çöl yolcularını aldatan bir serap mıydı.. Çünkü o da hayatın &cı hakikatleri içinde, bir göl yolcusu kadar yorulmuştu.. o seş,.. İnsanı ta benliğinden saran, o sıcak, o içli ses.. Onun gesi miydi.. Yoksa.. Sahralarda kendi seslerile aldananlar gibi, içindeki sesin aksini mi duymuştu.. İçinde düğümlenen bin bir söal vardı. Ve tuhaf bir heyecanla büyük bir akışa doğru sürükleniyor ibiydi. İ 6 günün akşamında.. Ay akaaya ağaçlarını par- latıyor. Serin akşam rüzgârı, deniz kokusile dolu ne- fesile, Dalgaların kızının temiz yüzünde dolaşıyor. Ve v beyaz yatağında dalgın uzanmış. Büyük şehirlerde birbirlerini aldatan, birbirlerini sever görünerek büyük alçaklıklar yapan insanların,. fena tesadüfler hazırlıyan hayatın büyük inkisarlarla içini doldurduğu bu Deniz kızı, bir balıkçı kızı gibi sat ve temizdi., O isterdi ki.. Örarünü, gençliğini ıslak ağlar başında, taş kulübesinin içinde geçirsin, fakat onu deniz kadar çok seven bir balıkçının tek sevgi» lisi olsun.. Uzun kış gecelerinde sarı başını onun geniş göğsünde dinlendirirken, o kalbindeki sevginin yaradıcısı olan bu ışık saçlı kıza, hiç yalan söyle» memiş sesinde büyük bir heyecanla sevginin aydın. lığını anlatan.. O dalgaların uğultusuna karışan bu sıcak sesin yarattığı emniyetle bir çocuk gibi uyusun. Muhayyilesi işliyor, Ona kalbinin duygularını anlatan balıkçıya farkına varmadan Çöllerin oğlunun esner yüzünü, yeşil ışıklı siyah gözlerini veriyor.. Sesinde ondaki sıcak ahengi canlandırıyor ve bütün bunları düşünürken kalbi anlayamadığı fbir heyecanla hızlı hızlı çarpıyordu. Fakat ne yazık ki o da tam manasile Çöllerin oğlu değildi.. O da köyünün temiz kıyılarında büyü- müş, kendisi gibi, gözleri, ve saçlarının rengile çöllerin uydu. ela kızı biliyordu ki içini dolduran düşün- eceler bir hayaldir.. Bir bahar rüyasıdır.. Sabahın ay: dınlığile dağılıp uçacaktır,. Çünkü ne Dalgaların kızı kamış kulubesinde, güneşten yanan tunç yüzlü sev- gilisini beklerken ağlarını yamayan bir balıkçı kızı kadar sabırlı ve feragatli olabilirdi.. Ne de Çöllerin oğlu, bütün hayatını dolduran sevgilisini atının ü“- tüne bindirip, çelik kollarile sararak çöllerden çöllere dolaşan yeşil vahalarda, geniş hurma dalları altında ona şarkı söyliyen, onun uğrunda ölen bir çöl oğlu gibi vefakâr olabilirdi.. Muhayyilesi bu bahar gecesi- nin beyaz aydınlığında, Çöllerin oğlu. ile hayatını birleştirip, çöl seyyahlığını batı kızıllıklarile eriterek köyünün beyaz çakıllı göğsünde çırpınan dalgalarm serabı üzerine işlemişti.. Muazzez Kaptanoğlu