364 1 yp MLIŞASLEN LANE BİR Ç mini İm imi arman mi ni ald Kız, küçü boyalı dudaklarını bükerek: — Ester... — Çok güzel. Bakınız bu ad bana hiç ya- bancı gelmiyor... Ester, güzel kokulu şeylerin adıdır. Siz ne yande oturuyorsunuz? — Balatta, — Oce... Durun bakayım benim oradan bir tanıdık olacak Salamon... Salamon adı kıza yakındı. Ama yüzlerce Sa- İamonun içinde bu söylenilen kendi tanıdığı mıydı ?.. — Ne iş yorur! — Komisyoncudur. - Kız düşünüyordu. - Kendisi pek şen, cana yakın bir adamdır. Siz Balatın ne yanında oturuyorsunuz ? — İsyeleden çok uzak. — Öyle ise pek tanımazsınız. Onların evi vapurdan çıkınca beş dakika bile çekmez. Ok- tay, attığı yalanın karşısındakini inandırdığından emin olarak biraz fransızca konuşmayı denedi. Güzel kızın 'Türkçesi kadar bozuk biraz da Fran- sızcası vardı. İspanyolcayı da böyle kötü konuş- tuğuna bakılırsa demek doğru dürüst bir dil bile olsun bilmiyordu. Fakat Hsterin bu azıcık Fran- sızcası gencin okadar işine yaradı ki., sözleri- ni onun anlıyacağı bir kalıba koyduktan sonra ulu orta söyleyiveriyordu. Mühendisin kızı aldatışı umduğunuz kadar İşle paya hatcamasile olmadı. Okadar ticuz ve SERVETİFÜNUN Meşhur Tay- yareci Molisonun başından, geçen- lerde bir kaza a yr Kaza- tayyareci kendisile görüşen, gazetecilere şu söz leri söylemiştir: «Oradan çi- kamıyacağımı an- layınca, içimi kor- kunç bir his kap- Jadı, pencereleri yum ruk la ma ğa başladım. Fakat kırılmıyordu. Ma- kinenin ateş ala- yordum.» cağından korku" Ne. lo. 2097—417 EAA KW K v1 İn al İN e iin bala vin okadar kolay yakaladı ki, kendisi bile nasıl ol- duğuna şaşırdı. Yahudi güzeli, her şeyde olduğu gibi sev- gide de ekonomiyi gözetmişti. Bir iş dönüşü, Fsteri gördüğü bir Ekler locası kızla olan bütün sevgisini arttırdı. Bir- kaç gün de plaja taşındılar. Sonra kız bir- den ortadan yok oldu. Meğer o sıralarda nişanlı bulunduğu gene kendi soyundan birile evlen- mişti, Bir mektupla Oktayı düğüne çağırıyordu. Düğün dernek bittikten sonra, Esteri gene işi- nin başına geldi. Fakat onun yokluğundan yüz bularak başka bir daktiloyu kandıran Oktay, gelincede pek eskisi kadar üzerine düşmedi. Bir gün vapurda Esterle karşılaştı. Kız, yanındaki çiroz gibi bir delikanlıyı Oktaya kocam diye tantmıştı. Oktay içinden gülmüş ve asıl şu A- cemcedeki Esterin bu kafadan Yahudi genci ol- duğunu düşünmüştü. Mühendisin yeni edindiği arkodaş İnciser adlı bir daktiloydu. Oktay, buğ- day rengi tenile, kestane rengi saçları ve göz- lerile hele uzun ve güzel boyile başdöndürücü . bir görünüşü olan İnciseri Esterin evlenmek üze- re aldığı izin sırasında iğreti olarak yerine gel- diği zaman tanımış ve tanışmıştı. İlkin her genç kızlara olduğu gibi, İnciser- 'yi de - evleneceğiz « diye aldatmıştı. Güzel kız- cağızın her hale bu ilk aldanışı değildi. Kim bilir bu yaşa gelene kadar kaç kişi tarafından aldatılmıştı. Fakat ne yapsın.. aldana aldana oda bir gün aldatınasını öğrenecekti. Birkaç hafta içinde ondan da bıkan Oktay, yeni bir âşina arıyordu, çok geçmeden bunu da buldu. Çalıştığı binanın Direktörünün genç ve körpe Bayanı... Bu öyle tuhaf bir kaşılaşma oldu ki... Bir gün yeni bir apartıman yaptırmak kaygu- suna düşen Direktör, plânını Oktaya çizdirmek istedi. Genç mühendisi karısile tanıştırdı, Es- mer Bayan geçkin kocasının kendi elile konuş- turduğu bu yakışıklı delikanlıya büyük bir sevgi- le bağlanıverdi, Plânın çizilip meydana gelmesi okadar uzadı ki.. bitmek bilmiyen kurokileri Bayana beğendirmek bahanesile Oktay, her gün Direktörden izinyalıyordu. Direktörün kerisı da genci okadar içten ve derinden seviyordu ki, her söz arsında - iki çocuğu babalarının başına atar seninle kaçarım - demeden duramiyordu. Fakat, işin sonu beceriksiz bayanın!bekle- diği gibi çıkmadı. Oktaydan aldığı bir mektubu ai) a1)»