10 SERVETİFÜNUN Na, 200—d04 ran ilk poyraz rüzgârı da, bunu depat etmiyor HAFTADA mu, zalen?., Bi Evet, artık emniyetle, söylüyebiliriz : Eylen. ra 5S celer ve endişeler mevsimi kış, salonda ve kulü- Kışa Girerken. Kışa giriyoruz... Giriyoruz fazla., hattâ, buna girdik de diyebiliriz. Durmadan yağan ilk yağ- murlar ve gözlerde yazın gülümseyişini dondu- Martıları da göremiyorum ki, seni sorayım... OL.. sevgili.. sen bu dalgaların eklene eklene uzadığı mavi derinliğin ölesinde misin ?!., Na. sılsın sevgili Fakat bunu niçin soruyorum ? Elbet iyisin, elbet mes'ulşun. Mes'ut ol sevgili, mes'ut ol... Bu akşam, neden başım ağrıyor.. Ateş gibi yanan alnımda bu ağırlık da ne?.. — Kah kah kah kah... Papatyeciklerin ördüğü çelenk.. demek senin için süslendim.. demek seni muhakkak gelecek zanneliim... Asabi parmaklarım papatyeleri yaprak yap- rak köpüklü dalgalara fırlatıyor. Sesim çok acı sevgili,, bunu, ben bile tanı- meyorum.. sesimden ben bile korkuyorum. Nerde o eski genç kızın şen kahkahası... Bu akşam, kahkaham bir baykuş sesi gibi... OR.. ne iyi buldum... Bu gece ben, baykuş gibi, eski harabelerde, eski mezarlarda ne dola- şıyorum ?.. Sen ölmedin mi 9 Seni ben öldürmedim mi 91, Sevgimiz kararmadı mı? Hayallerimizle işledi. imiz yuvamız bir harabe değil mif.. Seni, ben öldürdüm sevgili.. sevgimi ben ka- rüttlimi,, yuvamı ben harab ettim... © Pükar, bütün bunları sen istedin.. vebütün bunları yapabilmek için, kuvvetli olmamı izzeti nefsimle leminetlin.., oh.. fakat niçin ben hâld yaşıyorum f. Neden ay gene o mes'ut akşamla- remızdaki gibi parlak . Neden dalgalar köpük- lerle örtülüp, ak tellerle süslenen siyah başını hatırlatıyor bana.. Neden, seninle sevdiğimiz her şey var da, sen yoksun.. Neden bu kadar çabuk ölmek istedin... Bevgili.. bu harabelerin başında, mezarının bekçiliğini bana mı bıraktın ?., Fakat ben has- tayım, sevgili,. son kuvvetimi seni öldürmekle tükettim... Bunu yapamıyacağım, seni bekliye- miyeoceğim... Beni affet sevgili... Muazzez Kaptanoğlu bede bambaşka iki dlemin,, sefahatin ve sofale- tin habercisi kış,. gelmiştir. Yazın Marmaranın mavi rüyası içinde, kot- rasında marlılardan haber soran genç kız, şimdi Uludağın namütenahile kupaklaşan sırtlarında, buzun üstünde, sonsuzluğa hücum edecek.. Plâjda kavrulan vücutler, balolarda kendi. lerini teghir imkânlarını arıyacaklar.., Adanın mehtab gecelerine hasret çekenler, sinemaya, tiyatroya koşacaklar,,. Key Fransisin bakışından, Zozo Dalmasın gülüşünden teselli istiyecekler... Hazım, yaz sarhoşlarını, yeni bir kahkaha ziyafetine davet edecek... Babıdlide yeni bir neşriyat mevsimi başlıya- sak.. Birkaç mecmua daha çıkacak, birkaçı da. ha batacak!.., Spor meraklılarına müjde: Lik maçları baş- hyacak.,. Yeni bir hayat,. yeni bir cazibe ve yeni bir sarhoşluk.. bakışları ve gülüşleri saracak!... Gene yaştyanlar ölenleri, sağlamlar hastaları, zenginler fakirleri unutacaklar... Ve.. netice ?., Ömrümüzden kaybolan yaz gibi, bir kış daha eksilecek.. bir yıl daha geçecek!... Her şey eskiyor.. her şey değişiyor... Fakat !,.. Değişmiyen, eskimiyen, bir bahar sâdeliğile içimizde yaşıyan, bir şey var : Hayal ve ümit!... Kaybolan her mevsimde, biz, kaybolan ha- yallerimize ağlıyoruz, sadece... Ayda Bir'in son sayısında babamın «Ada Akşamları» adlı şiiri- nin son parçası da, bu acıyı ne içlen duyuruyor : “Gün sönerken bir akşam baktım da issiz Dile; — Yazık, dedim, bu yıl da Adalarda yaz bitti? Dalgalar köpürürhken indim sonra sahile, Kalbim sanki içinden uğultular işitti. Ne kadar deniz gibi haykırmak istesem de Hislerim sıkışarak boğuluyor sesimde, Nice gülter açılıp soldu de bir mevsimde Yolunu beklediğim hayal geçmedi gitli?, Yolunu beklediğimiz hayaldir ki, bize, öm. rümüzden eksilen mevsimleri unutturuyor... Ha- yalı biraz daha sevdiriyor bize... Hayal ve ümüt olmasaydı, hayatın,, mev- simlerin ve baharların, bir lezzeti, kalır mıydı?... Gavsi Halid Ozansoy