Mo. 2094 —409) gözlerini seyrediyordum. Karnım çok açtı. Ona bir şey diyemiyordum. Bir aralık yüzüme baktı, Öyle oldum ki, ağa, yüzümde sanki bir çıra alevlenmiğti, yüreğim titredi. — Ayşe, dedi, karnın aç değil mif Bir şey demedim. Yerinden fırladı, ocağın yanıba- şındaki duvarın içindeki gözden bir çıkın getirdi. Çıkını kendi elile açtı, beraber çökerek yufka yiyor- duk. Tam o sırada ayak sesleri duyuldu.. dinledik.. dışarıda ağır ağır gezen biriydi bu. O: — Gidelim Ayşe, dedi. O zaman çok korktum. Dışarıda gezen adam bizi öldürecek diye, birden ona doğru sokuldum. Başım göğsüne düştü.. onun ılıklığı yüreğimin titremesini durdurmuş damarlarımın canı gelivermişti. Ocağın yanından kalktık. O duvarda asılı mavzeri aldı. Ka- ranlık yollara düştük. Öyle soğuk vardı ki, çenele- rim birbirine vuruyordu. O geceyi hep yürümekle geçirdik.. gün ağarırken etrafıma baktım. Düz bir ovadaydık. Eirafta tek bir ağaç bile yoktu. Onun marsık gibi içinden kıvılcım saçan gözlerinin içine bakıyordum, O ; — Ayşe senin baban yok mu 9 diye sordu. — Yok ağam, dedim, onu düşmanlar öldürmüş. Koyu kara gözlerini gözlerimde gezdirdi. Sanki © gözler buğulanmış cam gibi oluvermişti. — Ayşe.. günsüz Ayşe, benim babamı da düşmun- lar parçaladı. Onların kanları için hem de yurt için ben de vuruşacağım, dedi. O zaman ağa.. anladım ağam, uzaklarda askerle- Timizle e düşman üstüne kendi isteğile gidi- yordu. Ağam — Ben ol gideceğim, dedim. Güldü. — Gideceğim ağam.. lab korkmam, dedim. Hemen ağam, belinden di > mi çıkardı. — Bunu da sen al Ayşe, Aldım, belime knşağın ai eğen; Artık içimde korku kalmamıştı. Yorgunluk açlık hiç aklı- me gelmiyordu. Yolumuzda konuşmadan ilerliyorduk. Nekadar çok yürüdük bilmiyorum.. Uzaktan kurşun sesleri geliyordu. İçim öyle istiyordu ki, önüme ilk çıkacak düşmanı parça parça etmek leşini köpekle- rin ağzına atmak. Ağam birdenbire kendini yere attı, bana da: — Ayşe yere yat, Ayşe yere yat, diye bağırdı. Kendimi çalıların dibine attım, O anda yanı ba- şımda bir silâh boşaldı, onun ardından bir daha... Altılığı belimden çektim, önümde duran karaltıya ateş ettim. Çünkü dumandan önümüzü görmüyorduk. Durmadan ateş ediyorum. Önümdeki karaltı ağaç devrilir gibi boyluboyna yere uzandı. Birçok sesler duyuyorum. O seslerin arasında ağamın tok sesi duyuldu. — Ayşe.. Ayge.. — Ağam! Diye bağırdım. Ses gelmedi. Biraz sonra mert ağamı, arslan ağamı bir düşmanla boğaz boğaza gör- düm. Onlara doğru koşacaktım ki, ağam tekrar bağırdı: düşmanla vuruşacağım, seninle olduktan sonra Val- UYANIŞ 33 Yıllarıma.. 20 yılık ömrümün farkı var mı bir kıştan? Kalbim yasla ayrıldı her zehirli bakıştan!., Harcadığım seneler.. kalbimde birer yara ruhumdı bu ne kara! Ne zehirli ve öksüz bir hayat devresidir; İçimden gelen sesler gencliğimin sesidir! Bu ses, bana diyor ki: “Her an aldatıldın sen! İstirabdan ne buldun » diyor: «Biraz gül, eğleni» Lâkin nasıl güleyim ?. Daima aldatıldım. Aldandıkca yeni bir maceraya kapıldım. Anladım ki, baharın kıştan hiç bir farkı yok; Baharda da istirab avutan bir şarkı yok!.. Hayalinin önünde oturup elbağladım; Bir mum gibi eriyen yıllanma ağladım!., Bırakarak geçtiler. Naim Özel a a ga — Ayşe!, İki tarafıma bakacak vakit bulamadım, Çalıların arasından üzerime doğru bir düşman atıldı. Hemen ateş etölm. Duman önümüzü kaplamıştı. Üzerime atılan düşmanı yere sermiştim. Fakat ağamın nerede olduğunu bilmiyordum. Bir kayanın dibine Wekiliy durmadan &teş ediyordum. O sırada bir kurşun &esi kulaklarımı çınlattı. Birçok sesler işittim, Bu g#ilerin arasında kışık v... ağamın sesini işittim. — Ayşe. Diyordu. Birden fırladım. Sesin geldiği yana gi- diyordum. Ağamın kara marsık gözlerine gözüm ilişti. O parlak gözlerin ışığı kalmamış kenarlarına kan dolmuştu, ağa. — Ağam.,. ağam.. Diye üzerine atıldım. Kanlı yüzüne yüzümü sü- rüyor, ağlıyordum. Ağam gözlerini açar gibi yaptı, — Ayşe.. yurt için çarpış! dedi. Ayşe sustu, gözlerini uzaklardan çevirdi. Islak ba- kışlarile bana uzun uzun baktı, Sonra: — İşte ağa, dedi. Mert ağamın sözünü yerine ge- tirdim. Savaşın sonuna kadar hiç yorulmak bilme- den vuruğtum. Yurdumuz düşmanlardan kurtuldu. Yurt için canını veren ağamıu vücudünü buraya ge tirip işte selvinin altına yatırdım, Ona her zaman akşamlara kadar kaval çalarım. O burada yatarken bile benim yüreğimle konuşuyor. Aygenin yanından gözyaşlarile ayrılırken tabiatın derin sessizliğini perde perde ayıran kavalın içten gelen sesi akşamın karanlığı içine mor ovalara ger- piliyordu..... Naim Özel